Barışa adım adım...

Rusya’nın Ukrayna’yı üç günde baştan sona işgal planı çöktü. Bir ayı geçti, ne askeri hedeflerine ulaşabildi, ne siyasal hedeflerine… Karizması fena halde çizildi, ordusunun kâğıttan kaplan olduğu ortaya çıktı. Kendisinden kat be kat küçük Ukrayna ordusu karşısında fena halde dağıldı…

Belarus’ta başlayan barış görüşmelerindeki üstenci tavırları sona erdi.

Şimdi barışı herkes gibi ve hatta herkesten fazla isteyen ülke durumuna geldi Rusya…

Savaşı biraz daha devam ettirse muhtemelen Rusya’nın nefes alacak hali de kalmayacak…

Ukrayna tarafı ise iyi savaşıyor ama batıya ve ABD’ye güvenemiyor.

Ülke tarumar oldu. Hemen her yerine bombalar düştü. İnsanlar öldü, yerinden yurdundan oldu. Altyapısı çöktü, askeri varlığının önemli bir kısmı tahrip oldu. Dolayısıyla Ukrayna için de artık çözüm siyasette ve diplomaside…

Barışta buluşacakları ortak nokta iki tarafça belirlenecek.

Türkiye, bölgesinde barış olsun istiyor. İki komşusunun ve büyük ekonomik partnerlerinin savaş halinde olmasının Türkiye’ye hiçbir yararı yok.

Bunun içindir ki, tarafların güvendiği tek ülke olarak kalıcı bir barışa ulaşmak için olağanüstü bir çaba gösteriyor… Antalya Diplomasi Forumu’nda başlattığı barış atağı şimdi İstanbul’da devam ediyor…

Barışa ulaşılamazsa, savaş bitmez ise bilinmelidir ki sorumluları Ukrayna ve Rusya olmayacaktır.

Barışın önündeki en önemli engel Ukrayna’yı kendi adına savaştıran ve dünyayı kendisi açısından kutupsuz hale getirmek isteyen ABD ve ortağı İngiltere’dir. Bu iki ülke barışın hemen yakalanmasını kesinlikle istemeyeceklerdir. Çünkü barışın temini demek Rusya ile ilgili olarak iyice yerinden kalkamaz hale gelsin düşüncelerinin gerçeklememesi demektir…

Rusya zayıflasın mı? Elbette. Perişan olsun. Egemen bir ülkeye saldırmak ne demekmiş görsün. İşgalciliğin bir bedeli olacağını fark etsin ve bundan sonra hiç kimseye saldırmaya cesaret edemesin.

Rusya’yı herhangi bir nedenle sevmemiz, başarılı olmasını dilememiz mümkün değil. Hele başındaki kişiyi diktatörden başka bir kelime ile vasfetmemiz de imkânsız… Ancak, büyüklüğüne, cesametine rağmen uzun bir zaman içinde de olsa ve çok büyük kayıplarına rağmen bir hayli Ukrayna toprağını da işgal edebildiği için elinin çok da zayıf olmadığını görebilmek gerekiyor…

Barış şartlarının artık Rusya tarafından da, Ukrayna tarafınca da gözden geçirilmesi şart. Savaş öncesi şartlar da, savaşın ilk günündeki şartlar da iki ülke için artık geçerli değil…

Rusya kazanamadı. İstediği gibi ilerleyemiyor. Sahada kullanmaya kalkıştığı tank, top, silah ve cephanenin yetersizliği ortaya çıktı, askerinin disiplinsiz ve eğitimsiz, ordunun lojistiğinin ise çok zayıf olduğu artık dünya için sadece nükleer bir güce sahip olmaktan kaynaklı sesi çıkabilen bir ülke…

Savaşı biraz daha sürdürmesi Rusya’nın hayrına değil. Ambargolar ve askeri kayıpları artık Rusya’yı bataklığa doğru sürüklüyor. Burası kesinlikle görünüyor. Fakat Putin’in ve yakın çalışma ekibinin dünyaya karşı bir yenilgi olarak görülebilecek bir barışa razı olup olmayacağı meçhul.

Şu var ki, Ukrayna ve Rusya kadar Avrupa da barışa ulaşılmasını istiyor. Avrupa’nın Rusya bağımlılıklarını kısa ve orta vadede aşabileceği seçenekleri şu an için yok. Her yaptırım Avrupa’nın da hanesine ciddi bir sıkıntı olarak yansıyor. Diğer yandan “sarı saçlı, mavi gözlü” olsalar da göçmen göçmendir, Avrupa’nın değişik ülkelerine geçen Ukraynalı sayısı şu anda bile dört milyona yaklaştı… Avrupa bu kadar göçmeni uzun süre barındırmak istemez. Bunlara kaynak aktarmak, refahını paylaşmak gibi bir fedakârlığı asla arzu etmez…

Diğer yandan hem Ukrayna, hem Rusya dünyanın en önemli tarım havzaları. Ekim dikim dönemi başladı. Küresel bir gıda sıkıntısından bahsedilirken kim daha fazla nasıl tahammül edecek bu savaşa?

Görüldüğü gibi mesele sadece enerji bağımlılığı değil ki? Gıda bakımından da bağımlılıklar söz konusu…

Barış elzem. Barışa bir an önce ulaşılması gerekiyor. Barış için Türkiye’nin konumu ve tutumu gerçekten önemli. Barış için Türkiye’nin taraflar için güvenilir tek ülke olması ve Türkiye’nin olaylara Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden yana ama reel politik zorunlulukları da göz ardı etmeyen yaklaşımı o kanaatteyim ki bu barışa mühim bir katkı sağlayacak…

İstanbul görüşmeleri bu bakımdan gerçekten barışı yakınlaştıran bir anlayışla gidiyor. Tabii işe gulyabaniler müdahil olmaz ise…

Tüm yazılarını göster