Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli başkanlık sistemi ile ilgili konuşunca Türkiye gündeminde alttan alta devam eden başkanlık sistemi tartışmalarını, yeniden yüksek sesli olarak duymaya başladık.
Aslında AK Parti’nin ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın gündeminden hiç düşmeyen ve atılan her adımda nokta hedef olarak belirginleşen başkanlık sistemi konusunda; MHP’nin tavrının aynı, temel tercihlerinin Parlamenter sistemin devamı ve aksayan yönlerinin ıslahı olduğunu ısrarla belirten Devlet Bahçeli’ye karşı yine aynı koronun, hep bir ağızdan, aynı nakaratlarla hücuma kalkışması ise düşündürücü…
Sayın Bahçeli’nin söyledikleri gerçekten anlaşılmaz mı? Sahiden kurduğu cümleler maksadını ifadeden uzak mı?
Cümle cümle, kelime kelime yeniden yeniden, defalarca okudum, sonraki açıklamalarını okudum, parti temsilcilerinin konuşmalarını dinledim veya okudum, gerek CHP’nin seviye yoksunu sözcülerinin, gerek partiyi ele geçirmek isteyen muhalefetin vardıkları noktaya bir türlü varamadım…
Okuduğumuz metinler aynı değil mi, dinlediğimiz konuşmalar farklı mı, artık kuşkulanmaya başladım…
Türkiye’nin çok zorlu günlerden geçtiğini söylüyor Sayın Bahçeli. Bunda hilafı hakikat bir durum var mı?
Sayın Cumhurbaşkanı’nın seçilme biçiminden de kaynaklanan bir şekilde mevcut anayasal yapı ile uyumlu olmayan bir pozisyonda olduğunu belirtiyor. Buna kim, nasıl itiraz edebilir? Bu noktada CHP, HDP, Parlamento dışı muhalefet ve hatta AK Parti farklı mı düşünüyor? Sonuçta her parti lideri grup toplantılarında bu konulara değinmiyor mu?
Hukukun üstünlüğünün temini için, devletin tıkanmaması için artık yapılması gerekenin ya Parlamento çatısı altında, ya da millete gitmek suretiyle yapılmasını öneriyor Sn. Devlet Bahçeli. Buna karşı mı çıkacağız! Parlamento veya milletle çözemeyeceksek sorunları başka hangi yolla çözebiliriz… Adında Halk olan bir parti halktan kaçar mı?
Parlamento aşamasında ise AK Parti tarafından getirilecek metni görerek tavırlarını belirteceklerini ifade ediyor Sn. Bahçeli, daha ne desin. Anayasanın ilk dört maddesi üzerindeki hassasiyeti kesin bir dille ortaya koyuyor. Ortada iktidar partisince, Parlamento’ya somut olarak sunulmuş bir çalışma olmadan kabullerini veya itirazlarını nasıl yapacaklar? Düşüncenin AK Parti’den geliyor olması muhalefetçe hiç bakılmaksızın reddini mi gerektirir? Böyle bir anlayışla nereye gider bu ülke?
Üstelik Sayın Bahçeli gibi ağzından çıkan her kelimeyi, cümleyi ölçüp tartan, öyle konuşan bir lider; neyi, niçin ve nasıl söylediğini bilmeyen ağızlar tarafından, her gün farklı farklı yerlerde görüntü vermekten kaçınmayan yapılar tarafından eleştiriliyor ya, demokrasimiz için gerçekten büyük bir seviye kaybı, bir üzüntü ve endişe kaynağı olarak görüyorum…
Nitekim, CHP’nin kapalı kapılar ardında meseleyi Devlet Bahçeli’nin şahsını yıpratmak üzere tartışma kararı alıp, kurşun askerlerince seviyenin yerlerde olduğu eleştiri bombardımanları devam ederken eski genel başkanları Antalya Milletvekili deniz Baykal’da başkanlık sisteminin tartışılması ve hatta tıkanan sistem bakımından çözüm yolu olarak düşünülmesini isteyen bir açıklama yaptı.
Merak ediyorum, CHP şimdi ne yapacak? Kendi önceki genel başkanları ve milletvekillerinin bu söylemi karşısında Devlet Bahçeli’ye yönelik başlattıkları iftira, isnat ve hakaret dolu seviyesiz kampanyalarının benzerini yapacaklar mı, yoksa görmezden gelip yine Devlet Bahçeli üzerinden gidecekler mi?
Maalesef, Türkiye’nin terörle mücadelesi konusunda kafası karışık, milli menfaatlerinde duyarsız, insanların içinde bulunduğu vaziyete bigâne, bireysel yaşamları şahane CHP elitleri, kafalarını gömdükleri kumdan çıkardıklarında Türkiye içte ve dışta çok mevzi kaybetmiş olacak…
MHP’yi ele geçirmeye uğraşan muhalefete gelince, önceki kılavuzları FETÖ’nün iş üstünde yakalanıp çöküşü ile birlikte kaybettikleri mevzileri, şimdi bu konu üzerinden yeniden kazanma derdinde olabilirler ama bu kez de milletin derin sağduyusuna, ferasetine, basiretine toslayacaklar.
Devlet Bahçeli ne Türkiye’yi yanılttı, ne Milliyetçi Hareket’i… Duruşu ile, tavrı ile, kararları ile Türkiye’yi de, Milliyetçi Hareket’i de hep emin ve güvenli kıldı. Yine öyle olacak.
PROF. DR. ZAKİR AVŞAR