Başkasının makası ile ip kesmek...

Terör örgütünün marşı ile kazandığı seçimi kutlayanların desteklediği kişiyi kutlama yarışına giren milliyetçi-muhafazakâr siyasetçileri, hukukçuları gördükçe aklıma gelen tek cümle: “Başkasının makası ile ip kesmek…”

Bu nasıl bir milliyetçilik ki, muhafazakârlık ki, önce baro başkanlığını sol/sosyalist grupların adayı olarak, sonra Barolar Birliği Başkanlığı’nı Kürtçü-bölücü, sosyalist, sol baro temsilcilerinin oyları ile kazanan ve “zaferlerini” DHKP-C marşları ile kutlayanlara hiçbir tepkileri yok; büyük bir şevk ve zevkle kutluyorlar, sanki kendileri kazanmış gibi bir büyük mutluluk içindeler.

Neymiş, Feyzioğlu’nun Cumhur İttifakı ile ilişkisi iyi imiş.

Feyzioğlu ile ilgili sol-sosyalist ve Kürtçü grupların derdini anlıyoruz, o da daha önce aynı grupların desteği ile kazandığı Barolar Birliği Genel Başkanlığı görevini yaparken Hükümet ile çatışırken iyi idi, alkış alıyordu; ne zaman ki, Hükümet ile Türkiye ortak paydasında buluştu, ülkenin gidişatını gördü, üyesi olduğu, destek verdiği partisi CHP’nin girdiği tehlikeli ilişkileri fark etti ve bu gruplarla arası açıldı…

CHP artık açıktan HDP ile iş tutuyor.

Bundan gocunmuyor.

Ne yazık ki, Sayın Kılıçdaroğlu CHP tabanını da bu ilkesiz ilişkiye bir ölçüde razı etmiş ve pragmatik bir çıkar hedefine kilitlemiş görünüyor; bu işten her seferinde sol, sosyalist ve marjinal gruplar kazançlı çıkıyor.

HDP keyiften dört köşe oluyor; siyasi tarihi boyunca görmediği bir ilgi, alaka celbediyor; kendisine pek çok avantajlı alan açılıyor ve ülke bölücülüğünü en yüksek perdeden seslendirebiliyor…

Peki kendisine eski ülkücü, milliyetçi, muhafazakar diyenlere ne oluyor? Onların bu işten kazançları nedir?

Feyzioğlu ile ilgili olumlu veya olumsuz bir fikir beyan edecek değilim.

Kazanması veya kaybetmesi sevineceğim veya üzüleceğim bir durum doğurmuyor; ancak ona karşı kazananların profili, ortaya koydukları sevinme tepkileri ve bunlara alet olan ülkücü, milliyetçi ve muhafazakârların duruşları beni ürkütüyor.

Yabancılaşma, oportünistleşme, değerler erozyonu, ilkesizlik bu değil de nedir?

Bir yandan Atatürkçülükten, ülkenin bölünmez bütünlüğünden, milli ve manevi değerlerden söz edecek, diğer yandan Atatürk’ün kurduğu bu mukaddes devletin köküne kibrit suyu dökmeye ant içmiş bölücü ve marjinal gruplarla aynı paralelde durmayı içinize sindirecek, onların “zaferini” kendi zaferiniz gibi kutlayabileceksiniz…

Ne için bu?

Feyzioğlu’na karşı olabilirsiniz. Kazanmasını istemeyebilirsiniz. Kazanmadığı için memnun olabilirsiniz. Bunlarla ilgili sözüm yok.

Peki, kazanan sizden mi? Ülkücü mü, milliyetçi mi, Atatürkçü mü, muhafazakâr mı?

Kim?

Hangi ortak paydanız var?

Nerede buluştunuz?

Açıkça kendisini sol ve sosyalist olarak tanımlayan, girdiği mücadelede HDP yanlıları ile birlikte hareket eden kişi ile nasıl bu kadar rahat özdeşleşebiliyorsunuz?

Madem HDP’yi PKK ile yanyana konumlandırıyorsunuz…

Ayrıca kendi adayınız yoksa kazanan veya kaybeden Atatürkçü değilse, ülkücü değilse, milliyetçi değilse, muhafazakâr değilse yani sizden değil ise yapmanız gereken bellidir.

Sessiz kalabilirsiniz. Tarafsız da durabilirsiniz, ama böylesi aleni sevinmek, kutlamak nedir?

Hiçbir şey olmuyor ise bilin ki, ayıp oluyor…

Tüm yazılarını göster