"Batının Türkiye’den öğreneceği çok şey var!"
AK Parti Berlin Temsilcisi Meryem Göka, yerel seçimin Almanya'nın başkentindeki yansımalarını ele alan bir yazı kaleme aldı. Göka, yazısının hemen girişinde 31 Mart yerel seçimlerine katılım oranı olan yüzde 82.4'e dikkat çekti. Avrupa'da her geçen gün seçimlere katılımların düştüğünü belirten Göka, "Demokrasilerini canlı tutmak isteyen batılı ülkelerin Türkiye’den öğrenecekleri çok şey var." dedi. Göka, Avrupa'da "Erdoğan yenildi" algısı yaratmaya dönük manşetlere ise rakamlarla yanıt verdi...
AK Parti Berlin Temsilcisi Meryem Göka'nın Almanya ve Avrupa'daki seçimleri farklı yansıtma çabalarına karşı kaleme aldığı seçim analizi şöyle:
Ortada olan bir gerçeği hatırlatarak başlamak istiyorum: Türkiye, köklü bir seçim tarihine ve oy kullanma kültürüne sahip, demokratik bir hukuk devleti. Son yapılan seçimler bunu bir kez daha gösterdi. Demokrasi şöleni havasında geçen renkli seçim kampanyalarının ardından, 31 Mart yerel seçimlerinde 57 milyon seçmenin % 84.67’si demokratik hakkını kullanmak üzere sandığa gitti.
Türk milleti demokrasiye olan inancını ve bağlılığını bir kere daha kanıtladı. Bu arada Brexit gibi İngiltere’nin kaderini belirleyen bir referandumda bile katılımın % 72.2’de kaldığını hatırlayalım. Türkiye’de ise 70 yıl boyunca gerçekleştirilen seçimlerdeki ortalama katılım oranının % 82.4 olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Batı demokrasilerinde ise seçime katılım oranları neredeyse istikrarlı bir şekilde düşüyor. Bu sebeple, demokrasilerini canlı tutmak isteyen batılı ülkelerin Türkiye’den öğrenecekleri çok şey var.
Türkiye’ deki yerel seçim sonrasında birçok il ve ilçede olağan takvim işledi ve seçim sonuçlarının gereği yapıldı. Belediyelerde yönetimler demokratik olgunluk içinde el değiştirdi ve yeni başkanlar görevlerine başladı.
Başkent Ankara’da itirazlar olmasına rağmen seçim hızla sonuçlandırıldı ve Mansur Yavaş mazbatasını alarak Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görevine başladı. Tunceli’de Türkiye Komünist Partisi adayı Başkan seçildi ve koltuğuna oturdu.
8,5 milyon seçmenin oy kullandığı İstanbul’da 31 Martta nefes nefese bir yarış yaşandı. Seçim sonrası yapılan itirazlar sonucunda bazı ilçelerde oyların yeniden sayılmasının ardından, İl Seçim Kurulu CHP adayı Ekrem İmamoğlu’na mazbatayı verdi.
İtirazların olması, oyların yeniden sayılması, seçim yapılması kadar doğal olan süreçlerdir. Ancak tüm itiraz yollarının tüketilmesiyle seçimin gerçek sonucu ortaya çıkacaktır ve buna olağanüstü itiraz süreci de dahildir. Organize usulsüzlüklerin tespit edilmesi ile birlikte, AK Parti ve MHP‘nin İstanbul seçiminin iptaline yönelik talebi henüz YSK ‘da karara bağlanmadı.
Hukuk zemininde durmak ve bu süreçlere saygı duymak gerekir. Üstelik hukukun cevaz verdiği hakkı kullanmak, ilk defa bu seçimde keşfediliyor ve uygulanıyor da değil. Mart 2014 yerel seçimlerinde Yalova’da ve Ağrı’da yapılan itirazlar sonucu, YSK kararıyla seçimler yenilenmişti, sonunda da Yalova’da CHP adayı, Ağrı’da da BDP adayı mazbatasını alarak görevine başlamıştı.
Bu seçimde de kanunların belirlediği hükümler çerçevesinde süreç yönetiliyor.
Türkiye demokrasiyi işletirken, yurt dışında da sözde ‘uyarı mahiyetindeki bazı açıklamalar’ ve ‘haddi aşan ifadeler’ göze çarpıyor.
Oysa ki, benzer süreçler bir çok seçimde yaşanır. Yurtdışında da, Partiler oy sayım sonuçlarına itiraz ederler ve oylar yeniden sayılır. Herkes bilir ki; itiraz süreci de seçimlere dahildir ve demokratik hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Üstelik seçmen iradesinin sonuçlara doğru ve tam yansıması açısından özel bir önem arz eder.
Örneğin, Amerika’da oy farkı yüzde 1’in altında olduğunda bir itiraz olmasa dahi oy sayımının tekrarlanması gibi bir kural vardır.
ABD’de Kasım 2000’de Cumhuriyetçi Başkan adayı Bush ile Demokrat Başkan adayı Al Gore arasında geçen Başkanlık yarışı Florida’da kilitlenmişti. Al Gore’un Başkan olarak açıklanmasının ardından sonuçlara itiraz edilmiş, haftalarca süren ve defalarca tekrarlanan yeniden sayım işlemlerinin sonunda, mahkeme kararıyla Bush Başkan olabilmişti.
Yine ABD’de Kasım 2018 ara seçimlerinde Florida eyaletinin sonuçları, itirazın arkasından yapılan yeniden sayım işlemi sonrasında el değiştirmişti.
Aynı şekilde, Almanya’da da farklı seçimlerde, usulsüzlüklere dair yapılan itirazlar sonucunda oylar yeniden sayılarak sonuç alınıyor. İnsan kaynaklı hataların önüne geçilemediğinden, söz konusu ‘Kontrol Mekanizmaları’ kullanılarak sağlıklı sonuçlara ulaşılıyor. Almanya’da 2018 yılında yapılan Hessen eyalet seçimleri bunun en çarpıcı örneklerden bir tanesidir.
Seçimden sonraki sürecin sonuçlanmasını sağduyu ve sükunetle beklemek, provokasyonlara karşı dikkatli olmak gerekiyor.
Yurt içinden ve yurtdışından yapılan farklı açıklamaların yanında, özellikle Uluslararası Medya bu seçim sonuçlarına ayrı bir önem atfetti.
Avrupa ve Alman basınında bir ‘Erdoğan Yenilgisi’ algısını inşa etme çabalarının olduğu gözden kaçmıyor. Hatta ‘Der Spiegel’ gibi daha provokatif dil kullananlar, aşırıya kaçanlar da var.
Uzun zamandan beri ‘Wishful Thinking’ olarak adlandırabileceğimiz bir tavırla, yani arzuları ile düşüncelerini birbirine karıştırarak, hezimet hikayeleri uydurmaya çalışanları dikkatle gözlemliyoruz. ‘Sonun Başlangıcı’ (Der Anfang vom Ende), ‘Erdoğan Döneminin Sonu’ (Ende eines Mythos), gibi başlıkları bu ruh halinin ürünleri olarak ortaya saçılıyor.
31 Mart seçimlerinin en açık sonucunu iyi niyetli hiç kimse görmezden gelemeyecektir. O da şudur: 17 yıllık iktidarın ve 25 yıllık belediye yönetiminin ardından, AK Parti parti olarak % 44,33 oy, Cumhur İttifakı ise % 51,64 oy almayı başarmıştır.
Doğu ve Güneydoğu'da AK Parti'nin oyunun arttığı da seçimin bir başka gerçeğidir. Kürt kökenli seçmenler HDP politikalarından uzaklaşıp AK Parti’ye yöneldiler. Şırnak, Bitlis ve Ağrı gibi önemli ve sembol şehirlerde Belediyelerin AK Partiye geçmesi bu değişimin en somut örnekleridir.