Bir bayramı daha idrak ettik, şükürler olsun. Bayram dolayısıyla hareketlenen, Ankara’dan dışarı çıkma fırsatı bulanlardan idim. Yollarda çok sayıda kazaya şahit oldum. Ne yazık ki, bayram öncesi yazımda belirttiğim gibi, “dikkatli olun” uyarılarımda haklı çıktım. Allah bayram süresince kazalarda hayatlarını kaybedenlere rahmet eylesin, yakınlarına sabır versin. Yaralananlara acil şifa diliyorum. Ne yazık ki, bizde her bayram böyle oluyor. Çok sayıda kaza ve ölüm haberi alıyoruz. Sonrasında üzülüyoruz. Bir bayram da böyle geçti…
Bir bayram da böyle geçti derken, aslında işimiz ve çevremiz gereği siyasetten arınmış geçti demek mümkün değil elbette. Yine her gittiğimiz yerde, konuştuğumuz kişilerle en önemli muhabbet konusu siyaset idi, “ne olacak bu ülkenin hali?”, ve” kim kuracak bu hükümeti?” gibi sorular öne çıkıyordu…
Allaha şükür ki, bu birkaç gün içinde neredeyse hiç televizyon izlemedim, gazete okumadım ve haber bültenlerini dinlemedim. Müthiş güzelmiş. Aslında tatil de böyle bir şey. Her gün yaptıklarınızın dışına çıkmak, çok elzem, olmazsa olmaz gibi görünen şeyleri bir süre hayatınızdan çıkarmak ve hayatın yine devam ettiğini görmek ne kadar güzel.
Gazeteler, televizyonlar aslında ne kadar da vaktimizi öldürüyor, bizi gereksiz yersiz enformasyon yükü ile yoruyormuş, tatilde bunlardan uzak kaldığınız vakit çok daha iyi görüyorsunuz. Hatta keşke görüşüp konuştuğunuz insanların günlük hayata dair sorularına ve yorumlarına da muhatap olmasanız ne kadar fevkalade olur…
Dedim ya, ister istemez yukarıda bahsettiğim sorularla karşı karşıya geldim. İnsanlar kesinlikle sürecin uzadığını düşünüyor. Sürecin uzamasını AK Parti’nin vakit kazanması olarak değerlendiren, Cumhurbaşkanı’nın erken seçime yol açmak için böyle yaptığını beyan eden çok. Şimdi bu söylediklerime de itirazlar olabilir. Ben duyduklarımı anlatıyorum. Gördüklerimi yazıyorum. Benim bilim insanı olmam, anlattıklarımın bilimsel kesinlik taşıdığı anlamına gelmez. Çünkü bunlar sistematikten yoksun, sadece bayram vesilesi ile gidilip görülen yerlerde şahit olunan hususlardır. Çok sayıda insanın yorumu benzer olunca gayet tabii zikretmek bir kanaat oluşumuna yarar sağlayabilir.
Yine benden söylemesi, Sayın Cumhurbaşkanına karşı da insanlarda süreci sürekli baltalıyor gibi bir izlenim oluşuyor. Davutoğlu’nun görüşmelerinden veya demeçlerinden sonra Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklamalar yapması pek fazla olumlu karşılanmıyor. Bunu AK Partililerden de duydum. Burada belirteyim.
Kırşehir ve Kayseri bu seçimde MHP’nin oyunu artırdığı vekil ayısını katladığı vilayetler dolayısıyla buralarda MHP ile ilgili yapılan değerlendirmeler önemli. Ben kimsede Devlet Bahçeli’nin tavrından bir rahatsızlık görmedim. MHP oylarında da bir gevşeme emaresi sezmedim. Kimsenin, Devlet Bey niye hükümete girmiyor, girmek istemiyor, gibi sorguladığını da görmedim. Herkes Devlet Bahçeli’yi bir şekilde anlamış gibi davranıyor.
Ancak, özellikle CHP’liler TBMM Başkanlığı seçimi ve Halaçoğlu’nun açıklamalarından dolayı MHP’ye eleştiri yöneltiyorlar. Devlet Bey’in Sayın Halaçoğlu’nu grup başkan vekilliği vazifesinden affetmesi de Kayseri’de MHP tabanında da büyük bir rahatlama oluşturmuş vaziyette. İşin gerçeği, çok kıymetli bir bilim insanı olan, ülke kamuoyunca son hadiseye kadar, esasında müspet biri isim olarak algılanan Yusuf Halaçoğlu’na karşı Kayseri’de MHP tabanında fazla bir sempati yoktu. Şimdi böyle olunca, insanların üzerlerinden yük kalkmış gibi rahatladığını gözlemlemek mümkün oluyor. Sonuçta Kayseri, ticaret ve sanayinin en önemli merkezlerinden birisi ve hangi partili olursa olsun insanların birbirleriyle mühim ilişkileri var. Bu türden fevrilikler aradaki diğer ilişkileri de sıkıntıya düşürebiliyor. MHP tabanının yanısıra, Kayseri’nin diğer partilere de meyleden esnaf ve sanayicisi de Hasan Ali Kilci’nin vekil olmasından çok memnun. Şehire katkısının yüksek olacağından umutlular.
Erken seçim beklentisi hakim. AK Parti’nin süreci uzattığından, oyaladığından tutun da CHP’li bir hükümetin yürümeyeceğine dair pek çok cümle kuruldu.
MHP’nin girmek istememesi ile ilgili olarak, AK Parti’nin tavrını kimse haklı bulmuyor. Yüce Divan meselesinde sergilediği korumacı anlayış, çözüm süreci ile ilgili ısrar hem MHP’lilerde hem AK Partililerde MHP’nin haklı olduğuna dair kanaati pekiştiriyor.
Ben gördüklerimi kısaca aktardım. Erken seçim bekleyen, MHP tabanını da bu vesile ile küçülttüklerini düşünenlere de bu iki önemli vilayetteki MHP tabanının yaklaşımını ifade ettim. Bence bir kez daha düşünsünler. Yeni bir seçim yapınca MHP’nin oylarının azalacağının hesabı ile hareket edenler, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da olabilirler.
Şimdi, top hükümeti kurmakla vazifelendirilen AK Parti Genel Başkanı Sayın Davutoğlu’nda. İşi ciddiye aldığını ve gerçekten hükümeti kurmak istediğini göstermesi gerekiyor. Aksi takdirde birilerinin İstanbul’dan veya Ankara’dan takdim etmek istediği gibi bir manzara yok Anadolu’da…
Kimse, hükümetin kurulmasında gecikmeyi MHP’ye bağlamıyor. Kimse TBMM Başkanı seçimindeki tavrından dolayı Devlet Bahçeli’ye kızmıyor. Kimse, MHP hükümet ile ilgili sergilediği tavırda haksız filan demiyor…
2Medya manipülasyonu ile, algı operasyonları ile bunu da sağlarız, işi MHP’ye yıkarız” diye düşünenlerin gerçekten akıllarından zoru var ve milletle bağlantıları yok diyorum.
Seçim meydanlarında söylenenleri, milletin neden MHP’yi yükselttiğini hakikaten aradan geçen bu kadar zamanda doğru analiz edememişler.
Kısacası, MHP’ye kızanlar zaten genellikle MHP’ye hiçbir şekilde oy vermeyi düşünmeyenler, siyasi kanaatleri belli olanlar. MHP’ye kızan MHP’li ile karşılaşmadım. Hele bu seçim oy verip de pişmanım vs. sözler sarf edenleri de henüz görmedim. Erken seçim için, hesaplar MHP oyları üzerine yapılıyorsa, bu yanlış hesap. Vesselam…