Teröristlerin 1980’lerin ikinci yarısı ile 1990’ların başında köylerde yaptıkları katliamlardan sonraki görüntülerde katledilen bebeklerin, çocukların görüntüleri hafızalarımızdan silinmez.
Teröristler, son olarak Astsubay olan babasını, 31 Temmuz 2018’de görev yaptığı üs bölgesinde annesinin kucağında ziyaret eden 11 aylık Bedirhan bebeği, teröristlerin yola döşediği EYP’yi patlatarak yaşamdan, ailesinden kopardı. Saldırıda Bedirhan bebeğin annesi de şehit olmuştu.
Bu nedenle PKK’lı teröristlerden ve örgüt elebaşlarından söz ederken terörist veya terörist başının yanı sıra “Bebek katili” kelimesini kullanırız.
Bu ifadeyi haketmişlerdir.
Hem de sonuna kadar.
Bunlar yeryüzündeki tüm bebeklere, insanlara ve hatta tüm canlılara düşmandır.
Teröristbaşı 1991 seçimleri öncesinde “SHP’ye (HEP ile ittifak yaptığı için yani HEP’e-CB) oy vermeyenin tavuğuna kadar öldürün” talimatı vermişti. Teröristler de bu talimatı uygulamış, çok sayıda katliam, cinayet işlenmişti.
Bu teröristlere biat edenler, peşinden gidenler, destekleyenler bu gerçeği bilmiyorlar mı?
Bal gibi biliyorlar.
Buna rağmen bile isteye destekliyorlar. Çünkü terör örgütünün bütün eylemlerini onaylıyorlar.
Teröristleri “gerilla, halk savaşçısı”, teröristbaşını da “Halk önderi” olarak niteleyen terörist destekçilerinin savundukları, işte bu eylemlerdir.
Uzatmayalım.
Terör örgütünden ayrılan Kürtçü çevrelerin neredeyse örgütün kuruluş sürecinden itibaren bilgi sahibi olduğu ancak Türk basınında hiç işlenmeyen bir olayı öğrendim ki, terör örgütünün bebek düşmanlığı sadece 1984 sonrası ve katledilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bebeklerine karşı değilmiş.
Gelin detayını anlatalım.
Fuat kod adlı Ali Haydar Kaytan isimli terörist elebaşını, örgütü yakından takip eden gazeteciler ve uzmanlar bilir. Kaytan, KCK/PKK terör örgütünün en tepesinde bulunan sözde Yürütme Konseyi’nin üyesiydi. Geçen yılın Kasım ayında, Anadolu Ajansı’nın geçtiği habere göre Ali Haydar Kaytan Milli İstihbarat Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin uzun soluklu bir çalışması sonucu etkisiz hale getirildi, hatta daha doğru ifadeyle imha edildi.
Ali Haydar Kaytan, 1970’li yıllardan itibaren örgütte en önemli elebaşılardan biri oldu. PKK terör örgütünün 1970’lerin ortasından itibaren kuruluş sürecinde ve 1978’deki Fis Köyü’ndeki kuruluşunda bulundu. Öcalan’dan sonra örgütü yönetebilecek elebaşılardandı.
Meğer o tarihlerde, Kaytan örgüt kararıyla yine terör örgütünde yer alan Cemile Merkit ile evlendirilmiş. Ancak örgüt kararı olmasına rağmen teröristbaşı Öcalan, Kaytan’a evliliğiyle ilgili baskıya başlamış. Baskı devam ederken, Cemile Merkit hamile kalmış. Örgüt çocuğun doğmaması için baskıyı artırmış. Buraya kadar terör örgütünden ayrılmış etnik Kürtçüler hemfikir. Yani Kaytan’ın evliliği, eşinin hamile kalması, uğradığı baskılar vs. Bundan sonra iki ayrı iddia atılmakta:
- Bunlardan birincisi terör örgütünün kuruluşunda yer alan ve sonra koparak Türk düşmanlığını devam ettirirken, örgütle de kavga eden Selim Çürükkaya’ya ait. Selim Çürükkaya, kendisine ait bir sitede yazdığı yazıda, şu korkunç iddiayı gündeme getirmiş: “1978 yılında örgütün kararıyla Cemile Merkit ile evlendirildi. Bu aşamadan sonra Öcalan onu kara deftere aldı. Onunla Cemile’nin evliliği kendilerine karşı silah olarak kullanıldı. Derler ki şansı yaver gitmedi, Cemile hamile kaldı, doğacak olan çocuk da onlara karşı eleştiri konusu yapıldı, hatta derler ki, ‘Çocuk doğar doğmaz Ali Haydar bebeyi kapıp yanan kızgın sobaya atmış ve kül olup gitmiştir’.”
İddianın korkunçluğuna bakar mısınız? Bebek doğar doğmaz, Ali Haydar Kaytan kendi bebeğini alarak yanan sobaya atıp diri diri yakmıştır.
- İkinci iddiayı örgütten kopmuş elebaşları veya örgüte en başından muhalif Kürtçü kesimler gündeme getirmiş. Bu kesimlerin kurduğu bir sitede olay şu şekilde aktarılmakta: “Kaytan kendini PKK’ya ispat etmek için Seher’e herkesten fazla saldırdı. Seher yedi aylık bebeği düşük yaptı. Kaytan kendini PKK’ya ispatlamak için Lolan kampında bebeği alıp odun sobasına attı, yaktı. ‘Günahlarımdan arınıyorum’ dedi.”
Düşük iddiasını dillendiren bir başka sitede de olay aynen bu şekilde aktarılmış: “(…) Cemile Merkit’in bütün direnmesine karşı kadın zorla ‘altı aylık’ çocuğunu düşürmek zorunda kalmış, gene Apo’nun vahşi bir kararı ile 6 aylık zavallı yavru, keyfi olarak baba Ali Haydar Kaytan tarafından sobada yakılmıştır.”
İki iddia da birbirinden korkunç.
Peki sonrası…
Cemile Merkit, olaydan sonra örgütün elebaşlarına nefretini devam ettirmiş ve yıllarca baskı altına alınmış. 1982 yılının Mayıs ayında da örgüt içi infazla öldürülmüş. Bugün terör örgütünün yayın organlarında Cemile Merkit olayından tek bir kelime bile bahsetmezler.
Ali Haydar Kaytan ise, kendini örgüt elebaşına beğendirmek için kendi bebeğini sobada yakarak örgütte kalmış ve diğer elebaşlarıyla beraber bu şekilde daha nice bebeklerin, canların, insanların ölüm emrini vermiş. Yıllarca fareler gibi kaçarak yaşadıktan sonra da MİT ve TSK’nın ortak operasyonuyla imha edilmiş.
Bugün kadınları, çocukları öne sürerek teröristlerin propagandasını yapanlar, bu olayı bir kez olsun konuşmaz. Binlerce çocuk, sivil katleden teröristlere toz kondurmazlar.
Unutmayın, Türkiye Cumhuriyeti’nin terörle mücadelesi, vatan mücadelesinin yanı sıra aynı zamanda bir insanlık mücadelesi. Tek başına bu olay bile, bu gerçeği bir kez daha göstermekte.