O tablo hakkındaki 'İBB kurumsal metni' yanlış bilgi dolu!

Akşam gazetesi yazarı Bedir Acar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından 6.5 milyon TL'ye satın alınan Fatih Sultan Mehmet tablosuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Portre hakkında İBB tarafından yayımlanan kurulsal metnin yanlış bilgiler içerdiğine vurgu yapan Acar, ‘Enformatik cehaletimizin geldiği noktayı görüp üzülmemek elde mi?' ifadelerini kullandı. İşte o eser hakkındaki yanıltıcı ve yanlış bilgilerin doğruları...

Kültür Sanat yazarı Bedir Acar, Akşam'daki bugünkü köşesinde, geçtiğimiz günlerde İBB tarafından İngiltere'deki bir müzayededen 6.5 milyon TL'ye alınan Fatih Sultan Mehmet portresi hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Eserin 'yurda döndüğü' ifadesine hiç Türkiye'ye gelmediği ihtimali üzerinden vurgu yapan Acar, ayrıca İBB'nin tablo hakkındaki kurumsal metninde buna benzer birçok yanlış bilginin yer aldığına vurgu yaptı.

Akşam yazarı, ''Portre etrafındaki tartışmalara bakarak, ‘enformatik cehalet’imizin geldiği noktayı görüp üzülmemek elde mi?'' ifadelerini kullandı

İşte Acar'ın 'Enformatik cehaletin portresi' başlıklı o yazı;

''İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından Christie's Müzayede Evi'nden (İngiltere) 6.5 milyon TL’ye satın alınan Fatih Sultan Mehmet portresi etrafındaki tartışmalara bakarak, ‘enformatik cehalet’imizin geldiği noktayı görüp üzülmemek elde mi?

Portre hakkında İBB’nin ‘kurumsal’ metni bile yanlış bilgiler içeriyorken, sosyal medyadaki ‘sisli havayı’ varın siz hayal edin.

Fatih döneminde yapıldığı düşünülen üç portreden biri olan (Hepsi İstanbul’da yapıldı manasına gelmiyor) eserin ülkemize kazandırılmış olmasına sevindim.

Bazıları, salgın sürecinde belediye kaynaklarının bir tabloya harcanmış olmasını eleştirdi.

Kanaatim, eser için güzel bir sergileme gerçekleştirilebilirse harcanan para kısa sürede geri döner.

Fakat mesele şu ki; özellikli bir sanat eseri satın alınıyor ancak doğru dürüst bilgilendirme dahi yapılamıyor.

Üstelik yanıltıcı, yanlış bilgiler veriliyor.

Belediye kurumsalında yer alan bültenden öğreniyoruz; güya tablo uzun yıllar sonra İstanbul’a, yani evine dönüyormuş!

Oysa, tablonun İstanbul’da yapıldığına dair bilgi yok.

Tablo İtalya’da yapılmış ve hiçbir zaman İstanbul’a gelmemiş de olabilir.

O zaman ‘dönüş’ değil ‘geliş’ söz konusudur.

Dahası var.

Güya tablo, Londra National Galllery’nin ‘Daimi sergilenen sanat eserleri’ arasında yer alıyormuş.

Evet Londra’daki galeride orijinal Fatih portresi var (Bellini imzalı tek resim) lakin İBB’nin satın aldığı tablo, galerideki o eser değil.

Refikimiz Samed Karagöz sağolsun; tabloyu satın alanların da anlayacağı şekilde meseleyi tane tane anlatmış…

‘’Bellini Atölyesi'ne ya da doğrudan Bellini'ye atfedilen ve Fatih Sultan Mehmet'in yaşadığı dönemde yapıldığı bilinen 3 adet Fatih Sultan Mehmet tablosu var.

Bunlardan bir tanesi, Bellini'ye ait imzalı tek resimdir ve Londra'da National Gallery'de sergilenmektedir. Daimi sergisinde değil. Zaman zaman başka ülkeleri de dolaşıyor. Mesela 1999 yılında, Türkiye'de sergilenmişti bu eser.

Bir diğeri Katar'ın başkenti Doha'da İslam Eserleri Müzesi'nde yer alan Bellini Atölyesinden çıkma bir eser.

Sonuncusu da geçtiğimiz günlerde özel bir koleksiyondan satışı yapılan ve Fatih Sultan Mehmet ve yanında başka bir figürün de yer aldığı bu tablodur."

Mesele bu kadar sarihken, belediye kurumsalında yer alan kafa karıştırıcı bilgiler ‘enformatik cehalet’ örneği olarak orada duruyor.

Hele imalarla dolu ‘resimdeki diğer kişi kim, Fatih nasıl öldü’ tartışmaları var ki o konuya hiç girmeyelim.

Evet, ‘Resimdeki diğer kişi kim’ tartışması anlaşılabilir.

Ancak bu, herkesin sanat tarihçisi kesilip cümbür cemaat konuşacağı mesele midir?

Hangi bilgiyle?

Peki belediye bültenindeki ‘Zehirlenerek öldürülen Fatih’ ifadesine ne demeli?

Birincisi: Bu tartışmalı detayın orada işi ne?

İkincisi: Osmanlı’nın kitabını yazmış koca tarihçi Halil İnalcık bile bu bilginin doğru olmadığını söylerken sen hangi ‘otorite’ye dayanarak Fatih’i zehirletiyorsun?

Nabi Avcı ‘Enformatik Cehalet’ kitabını yazdığında henüz internet, cep telefonu yoktu.

Çok kanallı televizyon da yoktu ama evet, hoca ‘Enformatik Cehalet’ kitabını yazmıştı.

Şimdi olsa herhalde 'Zır cehalet'in kitabını yazardı.

Zira internetiyle, sosyal medyasıyla zır cehalete doğru tam gaz ilerliyoruz.

Nasıl mı?

Önce döküntü bir metin hazırlıyorsunuz.

Sonra o metin (kopyala-yapıştır marifetiyle) mantar gibi yayılıyor.

Elden ele dolaşırken ‘gerçeğin’ kuyruğuna o kadar çok yanlış yapışıyor ki yara bere içinde kalan ‘gerçek’ tanınmaz hale geliyor.

Bu sefer pirincin taşını ayıklamak için haberler yapılıyor.

Öyleydi-böyleydi derken, neyi konuştuğumuzu bile unutuyoruz.

Sonra?..

Şu oluyor: Sel taşkınında sular çekildikten sonra ortalıkta balçık izi kalıyor.

Çamur yani…''

YAZININ ORİJİNAL METNİNE ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ...

İsrail Gazze'de “Güvenli Bölge” ilan edilen çadırları vurdu Bakan Fidan’dan Şam paylaşımı: “Misafirperverliklerini özlemişiz” ABD ve Rusya arasında olumlu adım: "Görüşmek istediğini söyledi"
Sonraki Haber