Yabancı istihbaratçılara çalışan o "finansçılar" kim?
Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, "Burası Çok Önemli!" ismi ile okurlarla buluşan kitabında bugüne kadar kamuoyuna yansımamış kritik bazı bilgileri ilk kez paylaştı.
Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndaki görevinden ayrıldıktan sonra Türkiye ekonomisine ilişkin görüşlerini aktardığı kitabında, 2016 yılında "casusluk" suçlamasıyla tutuklanan ABD'li Rahip Andrew Craig Brunson nedeniyle ABD ile Türkiye arasında yaşanan krize ilişkin önemli bilgiler yer aldı.
2018 yılında dönemin ABD Başkanı Donald Trump'ın yaptığı, "Birleşik Devletler harika bir Hristiyan, bir aile adamı ve muhteşem bir insan olan Pastör Brunson'ın uzun süren tutukluluk sürecinden ötürü Türkiye'ye büyük yaptırımlar uygulayacak." açıklaması ile başlatılan ekonomik saldırılarının perde arkasına değinen Albayrak, bu süreçte hayata geçirilen "kur" saldırısının iş birlikçilerini deşifre etti.
ABD'NİN "KUR" AJANLARI
Berat Albayrak söz konusu süreçte provokatif açıklamalar yapan kimi Türk finansçıların istihbarat örgütleriyle ilişkilerinin tespit edildiğini belirterek şu ifadeleri kullandı;
"Bir tarafta Türkiye'yi dize getirmek ve teslim almak için ekonomik yaptırımlar ve finansal araçlar kullanan küresel güçler, diğer tarafta onlarla iş birligi içerisinde, her fırsat bulduğunda milletimizi felaket tablolar çizerek korkutmaya çalışan, yabancı yatırımcıları tehdit eden bir muhalefet ve bir başka tarafta Türk lirasına ve Türk lirasına dayalı varlıklara karşı güvensizlik oluşturmak için adeta ağız birliği yapmış sözde finansçılar... O dönemde sosyal medya ve YouTube kanalları üzerinden yorum yapan bazı finansçıların bir kısmının yurt dışı istihbarat örgütleriyle ilişkileri devletimiz tarafından tespit edildiğini de burada ifade etmek isterim. Herhalde ilgili kurumlarımız, bunların toplumsal algıyı zehirlemesine engel olmak için gereken tedbirleri alıyordur!"
GAYRİ MİLLİ BANKACILAR!
Berat Albayrak, kitabında aynı dönemde bazı Türk bankaların sergilediği gayri milli tutumu da deşifre etti.
Kur saldırıları nedeniyle dolar krizi yaşanan süreçte bazı bankaların Türk Lirası'nın değer kaybına katkı sağlayacak adımlar attığını belirten Albayrak şunları kaydetti;
"Bankalarla ilgili herkesin beklentisi, tüm bankalarımızın milli çıkarlarla uyumlu, finansal istikrarı destekleyici tarzda hareket etmesi. Bir örnek vermek gerekirse, 2018'deki kur saldırısının ardından, eylül-ekim aylarında bir özel bankamızı bankacılık teamüllerine aykırı şekilde yüklü miktarda Türkiye CDS'i satın aldığını bunun neticesinde ülke risk primimizi 80-100 kadar yukarı taşıdığını, yani ekonominin tüm paydaşlarının yurt dışından döviz borçlanma maliyetini 100 baz puan artırdığını tespit ettik. Yine bazı bankalarımızın, dövizini satıp TL'ye geçmeyi düşünen müşterilerini caydırmaya çalıştığını ya da müşterilerine TL'den dövize geçmeyi telkin ettiğini gördük. Ayrıca, dövizin kıt olduğu dönemlerde, bazı bankalarımızın ihtiyacın 2-3 katı kadar dövizi yurt dışı muhabir bankalarda tuttuğunu, daha iyi nemalandırma imkânı olmasına rağmen ısrarla bu dövizi ülkeye getirmediğini gördük."
FATİH SONDAJ GEMİSİNE FETÖ ENGELİ!
Diğer yandan, eski bakan Albayrak Türkiye'nin ilk sondaj gemisi Fatih'in denizlere açılması konusunda önlerine çıkartılan engellere de değindi.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olduğu döneme ilişkin çarpıcı anektodlar paylaşan Albayrak, "Bu işin başında dışardan bir engelleme çabası ile karşı karşıya kalacağımızı öngörüyorduk. Ancak ilk engelleme girişimini içeride yaşadık." dedi.
Albayrak konuya ilişkin 2016 yılında yapılan üst düzey katılımlı bir toplantıda yaşananları ise şöyle anlattı;
"Akdeniz'de malum ülkeler bizim kendi deniz alanlarımızın da bulunduğu bölgeleri parsel parsel ihaleye çıkarıp uluslararası şirketlere vermeye baslayınca acil toplantılar düzenledik. Bunlardan biri 2016 yılının başında bakanlığımızdan o zamanki Müsteşar Yardımcımızın, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yetkililerinin katılımı ile yapılan toplantıydı. Bu toplantıda çok enteresan şeyler yaşadık. Doğu Akdeniz'de daha aktif olmamız gerektiğini, yoksa yarın kıyılarımızdan Akdeniz'e olta dahi atamayacak
noktaya geleceğimizi dillendirdiğimizde; o toplantıdaki katılımcılardan bazıları Türkiye'nin bunu yapacak kapasitesinin, altyapısının, gemilerinin, gemileri alacak parasının olmadığını dile getirdiler, "Bu yönde agresif bir politika uygularsak ABD ve AB'nin ne diyeceğini kestiremeyiz" şeklinde şiddetli itirazlarda bulundular. Biz ise Türkiye'nin kendi gemilerini alacağını, kendi gemileri ile bu faaliyetleri yürüteceğini, gerektiğinde deniz kuvvetlerimizin de güvenlik için refakat edeceğini, kim ne derse desin Mavi Vatan'dan asla vazgecmeyeceğimizi ifade ettik ve kesinlikle geri adım atmadık. Gelin görün ki, çokça ibretlik ve dramatik bir şekilde bu toplantılardan kısa bir zaman sonra, 15 Temmuz'un hemen ertesinde, o itirazları yapan isimlerden bazılarının ihanet şebekesinin içerisinden olduğu ortaya çıktı. Bu olay vesilesiyle Doğu Akdeniz meselesinin özellikle bürokrasi nezdinde bilinçli olarak neden dar bir ekiple yıllardır bu şekilde yönetilegeldiğini anlamış olduk."
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'A TEŞEKKÜR
Berat Albayrak'ın kitabında dikkat çeken bir diğer detay ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, eserin "Başlarken" başlığını taşıyan sunum bölümü dışında yer verilmemesi oldu.
Kitabın sunumunda, "Bahsi geçen bu zaman zarfında tüm bu hizmetleri hayata geçirmemize vesile olduğu için sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkürü bir borç biliyorum." ifadeleri ile Erdoğan'a teşekkür eden Albayrak, kitabının devamında Cumhurbaşkanı'nın ismini anmadı.