Bildiriler ve akademik dünyanın açmazları

Uzun bir süre ülkeden ve ülke gündeminden ayrı kaldım. Şimdi ise, ayağımın tozuyla kendimi çok garip, akademik olmayan bir alemin ve tartışmaların içinde buldum…
Gerçekten, bunlar bizim tartışmamız gereken konular mı diye düşünüyorum. Bunlar akademyanın gündemini bu kadar işgal edecek, belirleyecek hususlar mı?
Türkiye, uzun yıllardan beri süren Ortadoğu çıkmazında, mağdura, mazluma kol kanat geren en büyük ülke. Kapılarını açtı, insanlarımız gönüllerini açtı. Büyük bir yardımlaşma ve dayanışma içinde, suların durulması, bölgeye barışın gelmesi için çabalar sürdürülürken, bölücü, eli kanlı terör örgütü dışardan güdümlü yeni taktik ve stratejilerle doğu ve güneydoğu illerimizde kurtarılmış bölgeler yaratma peşinde. Katliamda, şiddette sınır tanımıyor. Evrensel hukukun tüm normlarına aykırı bir şekilde sivil, silahsız biçare bölge halkını en temel haklarından mahrum hale getirmeye uğraşıyor. Devletin halka hizmet getirilmesi için tahsis ettiği kaynaklarla, araç ve ekipmanlarla şehirleri adeta büyük hendek çukurlarına çeviriyor. Silah ve mühimmat yığınağı yaptıkları evlerden güvenlik güçlerine yönelik büyük saldırılar düzenliyor. Hergün ülkenin dört bir yanına şehit haberleri geliyor. Artık öyleki, güvenlik güçlerinin evlerini, ikametgahlarını bile hedef haline getirip kadınları, bebekleri öldürmekten perva etmiyor. Buna mukabil, üniversitelerimizde akademik kadrolarda bulunan kimi bilinen, kimi tanınmayan şu an sayısı ikibini aşmış durumda olan insanlar ise terör örgütüne tek kelime etmedikleri, devleti şiddeti yükseltmekle suçladıkları, çok uç ifadeler kullandıkları bir bildiri ile toplumun karşısına çıkıyorlar.
Kuşkusuz ki, ilk başta düşünce ve ifade özgürlüğü gibi değerlendirilebilecek bu bildirinin, içerik itibariyle teröre övgü ve destek mahiyeti taşıdığını görmezden gelmek olaylara adeta bu gezegenden bakmamak gibi bir körlüğün sonucu olabilir. Evrensel hukuk ortada, terörizm insanlığa karşı suçtur. Terörizme destek olarak değerlendirilebilecek her türden yaklaşım da yine aynı kapsam içindedir.
Sağduyulu, ülkesini ve insanlarını seven, terörizme karşı insanların bu bildiriye tepkilerini ortaya koymaları, karşı bildirilerle ve çeşitli tonlarla karşı çıkmaları da en doğal haklarıdır. Esas demokratik tepki budur. Zira, kamu güvenliğinin olmadığı hiçbir satıhda demokrasiden, ifade özgürlüğünden, düşünce özgürlüğünden söz etmek mümkün değildir.
Meseleyi, siyasal iktidarın veya Cumhurbaşkanının meselesi gibi görmemek, bu ülkeye karşı sorumluluk hisseden herkesin ortak tavrı olarak telakki etmek gerekmektedir. Cumhurbaşkanı da, Hükümet yetkilileri de, siyasi, bürokratik veya akademik mevkilerdekiler de elbette bu neviden, terörü yüceleyen, nefes almasını temin etmek amaçlı girişimlere karşı hukukun üstünlüğünü, kamu düzenini ve güvenliğini sağlayacak ve demokrasinin inkıtaının önüne geçecek tedbirleri almak konusunda hiçbir tereddüt göstermeyeceklerdir.
Bir kısım akademik insanın sorumsuz ve ucu sonu belirsiz suçlamalarını demokratik bir yaklaşım olarak görüp, onlara doğruları hatırlatan ifadeleri veya hukuki ve idari girişimleri ise baskı olarak nitelemek akıl ve izan ile telif edilemez.
Teröre özgürlük savunulamaz. Böyle bir hak olamaz. Bu türden girişimlere de dünyanın hiçbir ülkesinde zerre kadar tolerans gösterilemez. Açık açık ifade ediyorum, Türkiye gerçekten dünyanın bu noktada en tahammüllü ülkesi.
Ne yazık ki, terör savunusu bile taraftar buluyor.
Birtakım gözü dönmüş, hırsları fikirlerinin ve zihinlerinin önüne geçmiş insanlar Cumhurbaşkanına ve Hükümete olan tepkilerini, muhalefetlerini terörün emelleri ile tevhit edebiliyorlar… Yazık… Çok yazık…
Burada öğrencilerimize sağduyu çağrısı yapmayı bir zaruret olarak görüyorum. Sükûnetinizi, vakarınızı bozmayınız. İşlenen her türlü suçun adli ve idari yaptırımı mutlaka vardır, bunu tesis ve temin edecek mevki ve merciler bellidir. Hiçbir kavganın içinde olmayınız. Öğreniminizi aksatmayınız. Ülkemizi büyük kaos ve kargaşa ortamına çekmek isteyenlere prim vermeyiniz.
Kim nerede, ne şekilde, ne sebeple bir yanlış yapmış ise, hataya düşmüş ise bedelini hukukun üstünlüğü içinde zaten ödemeyi göze almış demektir. Kimsenin durumdan kendisine vazife çıkarmasına gerek yoktur. Türkiye demokratik bir hukuk devleti olarak her zaman güçlüdür ve yoluna devam edecektir.
Nitekim, hemen her üniversite imzacı akademisyenler için soruşturma başlatmıştır. Adli merciler harekete geçmiştir. Yaptırımları ne ise gerçekleşecektir. Burada öğrencilerimizin kesinlikle herhangi bir şekilde imzacı akademisyenlere karşı bir eylem, tutum, tavır içinde olmamaları akademyanın sağlıklı bir şekilde yoluna devamı için de, ülkemizin huzur ve güvenliğinin devamı için de şarttır.
Bildiri talihsizliktir. İmzacılar doğru yapmamıştır. Hele böyle bir dönemde. Teröre oksijen gibi bir girişimdir. Belki hepsi böyle bir niyetle imza atmamıştır. Ancak, olan budur. Netice çok kötüdür. Bebeklerin babalarıyla birlikte toprağa verildiği bir iklimde, Allah yüce milletimize sabırlar versin…
PROF. DR. ZAKİR AVŞAR

Tüm yazılarını göster