Bir gelinliği andıran siyah tüllü elbisesi, başının büyük bölümünü örten şapkası ve şapkadan sarkıp yüzünü kapatan peçesiyle, Grange romanlarındaki esrarengiz kadınları hatırlatan bir hanımefendi… Kim bilir hangi dileği için mum yakıp, İsa’ya yalvarırken diz çöktükten sonra hımlamaya başladı. Önce alçak sesle, sonra Notre Dame’ın yüzlerce yıllık duvarlarını titreten şiddette… Bir şarkı gibi “Hımmmmmmmaaaaaaaaaaa” sesi yükselirken, siyah tüller içindeki kadın kendi ekseninde ve daha sonra Jeanne D’arc’ın yargılandığı, Napolyon’un taç giydiği katedralin zemininde gelişi güzel dönmeye başladı. Bir su gibi akan kadını önce yakınları, daha sonra da görevliler tuttu. Çaresizlik içindeki kadın yere çöküp hıçkırıklara boğuldu. Neydi onu öylesine delirten? Tanrı’ya olan aşkı mı yoksa bir adam için çarpan kalbi mi? Ya da her ne olursa olsun ruhundaki asla geçmeyen acı mı?
İsa doğduktan tam 2000 yıl sonra, henüz 23 yaşındayken ilk kez ziyaret ettiğim Notre Dame, benim için hep o siyah tüller içindeki esrarengiz kadın oldu. Daha sonra her gittiğimde sıraların arasında, kolonların arkasında, gül pencerelerden süzülen renkli ışıklar altında o siyahlı kadını aradı gözlerim, yüreğim.
‘BİZİM HANIMEFENDİ’ MERHAMETLİDİR
Meryem Ana’ya atfen inşa edilen, Paris’in simgelerinden biri olan katedralin adı Notre Dame Fransızca ‘Bizim Hanımefendi’ anlamına geliyor.
O katedral ki yapımından 5 asır sonra, Victor Hugo’nun ‘Notre Dame’ın Kamburu’ romanının tam da kalbinde yer alır. Esmeralda’nın acıyarak su verdiği kambur Quasimodo'nun sevinçle “Bana su verdi” dediği roman… Bir damla suyun bir insanı mutluluktan deliye çevirmesi… ‘Bizim Hanımefendi’ merhametlidir, şefkatlidir!
KATEDRALİ ŞARAP MAHSENİNE ÇEVİRDİLER
Eski Roma tapınağından devşirilmiş iki kilise yıkılarak 1163’te inşasına başlanan Notre Dame’ın temelini Papa Alexander III attı. Gotik katedralin yapımı büyük oranda 171 yıl sonra bitti.
Fransa Kralı IV. Henri de Navarre’in 1572'deki evlilik töreninin ev sahibi de ‘Bizim Hanımefendi’ idi. Gerçi Papa, IV. Henri’nin Margaret de Valois ile evliliğini çocukları olmadığı için 27 yıl sonra iptal edecekti.
1793’te Fransız Devrimi yaşanırken ‘Katolik’ semboller ve kral heykelleri yıkıldı, katedral yağmalandı. İsmi ‘Akıl Tapınağı’ olarak değiştirilen katedral 1795-1802 yılları arasında kapalı kaldı ve şarap mahseni olarak kullanıldı. İsa’nın kanı…
Papa 7. Pius’un da desteğiyle Napolyon kendini imparator ilan etti ve taç giyme töreni 1804 yılında ‘Bizim Hanımefendi’nin kalbinde gerçekleşti. Devrimcilerin yağmaladığı katedral yeniden eski görkemli günlerine döndü.
Üzerinden 30 yıl geçmemişti ki Victor Hugo, o ünlü romanını kaleme aldı. Kıvrak danslar yapan ve keçisi Djali olmadan dolaşmayan çingene kızı Esmeralda ile de böylece tanıştık.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Paris’in kurtuluş töreni de Charles de Gaulle’ün cenaze törenine de kucağını açan ‘Bizim Hanımefendi’den başkası değildi.
HENÜZ VAKİT VARKEN GÜLÜM
Ve dün (15 Nisan 2019) restorasyon alanında başlayan tam 8.5 saat süren yangın nedeniyle koskoca tarih, derin katıralar ve o yüksek adanmışlıklar gözlerimizin önünde kül oldu.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, katedralin yeniden inşa edileceğini söyledi. İlk bağışı 100 milyon Euro ile Fransız milyarder François-Henri Pinault yaptı. Pinault, 1997 yapımı Notre Dame’ın Kamburu filminde Esmeralda’yı oynayan Salma Hayek ile evli.
Bütün taşları tek tek dizebilirsiniz. Aynı kolonları inşa edebilirsiniz. Aynı kubbeyi, aynı kuleleri dikebilirsiniz ama yangınla birlikte yok olan o tanıklıkları yerine koyamayacaksınız. Bu kambur artık hepimizin sırtında ve ona hiç kimse şefkatle su veremeyecek.
Benim siyah gelinlikli gizemli hanımefendim de yandı, tükendi ve bitti dün. Nazım’ın dediği gibi, henüz vakit varken Notre Dame’ın çiçeğini seyretmiştim ben onunla.
Ben susayım, Nazım konuşsun…
“Henüz vakit varken, gülüm
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri
Volter rıhtımında dayayıp seni duvara
öpmeliyim ağzından
sonra dönüp yüzümüzü Notrdam'a
çiçeğini seyretmeliyiz onun,
birden bana sarılmalısın, gülüm,
korkudan, hayretten, sevinçten
ve de sessiz sessiz ağlamalısın,
yıldızlar da çiselemeli,
incecikten bir yağmurla karışarak.”