Bu yıl sanki biraz daha iyi oldu. 8 Mart’ı ticari yaklaşımla çiçekli böcekli kampanyalarla fırsata çevirmenin ötesine geçildi sanki.
1857 yılında, New York’ta çalışma koşullarının iyileştirilmesini isteyen tekstil işçisi kadınların başlattığı greve polis müdahalesi büyük bir trajediye neden oldu. Fabrikada kilitli kalan işçiler, çıkan yangından kaçamazken 129 kadın can verdi. Yani bugünün anlam ve önemi “Kadınlar çiçektir, başımızın tacıdır” gibi içi boş güzellemelerin ötesindedir. Elbette kadınlardan jestlerinizi, nezaketinizi esirgemeyin ama alevlerin içindeki hatırayı da unutmayın.
Bu hafta, pek çok şirkette ve üniversitede konuşmacıydım. Çok sayıda konferans ve konuşma dinledim. Türkiye’de ve dünyada kadınların durumunu gösteren araştırmalar, yazılar okudum.
Tüm dünyada kadınlar şiddete uğruyor. En çok fiziksel ve cinsel şiddeti konuşuyoruz. Ki Türkiye’de fiziksel şiddet oranı yüzde 36, cinsel şiddet oranı yüzde 12. Oldukça yüksek. Ancak bundan daha yaygın olan bir şiddet türü var ki ona hiç
değinmiyoruz: Psikolojik şiddet!
Oranı yüzde 44. Yani neredeyse her iki kadından biri psikolojik şiddete maruz kalıyor.
***
Fakat öncesinde, 2017 yılında Türkiye’de 409 kadının erkeklerce katledildiğini anımsayalım. 2018’in ilk iki ayında ise 65 kadının canını erkekler aldı.
Kadın cinayetlerine bakınca ortaya ilginç bir tablo çıkıyor. Bu cinayetlerin yarısı şüpheli ölüm veya tespit edilemeyen
nedenle gerçekleşiyor. Bazılarının nerede, neden, kimlerce öldürüldüğü bile belli değil. Kadınlar kim vurduya gidiyor
desek yeridir.
Kadınların çoğu evinde öldürülüyor. Sonra hastanede, sokakta, iş yerinde, arabasında…
Öldürenler ise kocalar, babalar, oğullar, kardeşler, akrabalar, erkek arkadaşlar, eski kocalar/erkek arkadaşlar…
Kadınlar için sokak güvenli değil. Hastane güvenli değil. İş yeri güvenli değil. Ev güvenli değil! Aile güvenli değil!
Maalesef bu araştırmaları okudukça kimseye umut vermeye halim kalmıyor. Çünkü koca bir aldatmaca olur bu.
***
En yaygın şiddet türü psikolojik olana dönersek… Öylesine kanıksanmış ki yapan da yapılan da kimi zaman habersiz.
Okulda, iş yerinde, evde, sokakta, toplu taşımada, hastanede, vergi dairesinde, hemen her yerde psikolojik şiddet görüyor kadınlar. Psikolojik şiddet duygusal, sözsel ve fiziksel olabiliyor.
Aşağılayan, baskı kuran, insanları baskı kurarak istemediği şeyleri yaptıran kocaya, erkek arkadaşa, hocaya, patrona,
yöneticiye, öğretmene, çalışma arkadaşına, vb. sıklıkla rastlıyoruz.
Kimi zaman tehdit, kimi zaman yıldırma, kimi zaman aşağılamaolarak kendini gösteriyor zorbalık.
***
Kadınların yüzde 30’u ekonomik şiddete uğruyor. Bu çoğunlukla boşanmak isteyen kadınların başına geliyor.
Göz ardı edilen şiddet türlerinden biri de ısrarlı takip. Kadınların yüzde 27’si ısrarlı takip şiddetine/tacizine mağduru. Ben bu oranın çok daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Çünkü çoğu zaman adı konmayıp, geçiştiriliyor.
Hollywood’tan başlayıp dünyaya yayılan #metoo (ben de) hareketi, erkek tacizlerini ortaya döktü. Amerika’da bir sarsıcı olay da olimpik jimnastik milli takımında yaşandı. Takımın eski doktoru yüzlerce sporcuya cinsel tacizde bulunmuştu.
BBC’nin Rusya temsilcisi ise, ünlü bir Rus siyasetçi tarafından sözlü ve fiziksel cinsel tacize uğradı. Ellerinde konuşmaların kaydı olmasına rağmen BBC, yayınlamama kararı aldı. Bir gazeteciyi bile taciz edebilen erkekler bu gücü ve güveni nereden alıyorlar?
Biz gazeteciler de tacize uğruyoruz. Evet, öyle! Biz akvaryumda yaşamıyoruz ki, aynı denizdeyiz sizinle. Belki mesleğimiz ve elimizde bulunan kamuya ulaşma gücü nedeniyle daha az sayıda erkek cesaret edebiliyordur ancak kimi zaman patron, kimi zaman yönetici, kimi zaman meslektaş kimi zaman da haber kaynakları, vb. taciz, ısrar ve psikolojik şiddet uygulayabiliyor.
#MeToo hareketinden sonra tüm dünyada “Taciz nedir” diye gereksiz yere tartışıldı. Neyin taciz olup olmadığı çok açık.
Cinsel içerikli şakalarınız, karşınızdakinin rızası olmadan ona dokunmanız, olur olmaz saatlerde aramanız/mesaj atmanız vs. tacizdir (Bir sonraki yazıda ne tacizdir ne değildir uzunca bir liste vereceğim -madem bilmiyorsunuz, öğrenin).
Psikolojik şiddet, taciz ve ısrarın elbette daha pasif ve hafif olanlarını görebiliyoruz. Burada sıkıntı şundan çıkıyor:
Fiziksele dönüşmemiş her türlü tacizde adamlar “Ama sen beni yanlış anladın” diyor ve bir kadın karşısındaki gibi “Ama
hayır, sen ısrarla bana asılıyorsun” diyemiyor.
Fakat bu hafta konuşma yaptığım her etkinlikte gördüm ki böyle taciz ve psikolojik şiddet mağduru çok sayıda kadın var.
Fiziksel ve cinsel şiddet tespiti daha somut verilere dayandığı için daha sık dile getirilebilirken, psikolojik şiddet ve taciz mağduru kadınlar delil yetersizliğinden sessiz kalıyorlar.
Üstelik bu tür şiddet ve taciz olaylarını anlatan kadınlar, toplumsal suçlamayla karşılaşma ve haksız görülme riskini de
alıyorlar. Bazen de kadınların bu derdi sanki kendisiyle övünüyormuş gibi algılanıyor. Yok, hayır, hiç zevkli ve övünülecek bir durum değil –sizi temin ederim. Kadınların özgürlüğünü, alanını, sosyalleşmesini, çalışma şevkini kıran
bir şiddet türüdür ısrar!