Ofise geldim baktım Memo toplamış çocukları etrafına. Kaptım çayı, karıştım aralarına. Tasavvuftan bir hikaye anlatıyordu. Kadim öğretilerin hayat derslerini paylaşıyordu. Anlatması ondan, aklımda kalanları yazmak benden…
‘Derviş bir köye gelir. Yemek ve yatacak yer ister. Köylüler fakir olduklarını söyler ve Şakir adlı birinin çiftliğini tarif eder. Derviş çiftliğe gider. Çok iyi karşılanır. Şakir gönlü geniş bir adamdır. Yola koyulma vakti gelip de teşekkür ederken, ‘Zengin olduğun için şükret’ der. Şakir şöyle cevap verir: ‘Hiç bir şey olduğu gibi kalmaz. Bu da geçer…’
Bir kaç yıl sonra dervişin yolu aynı yere düşer. Rastladığı köylülere Şakir’den söz eder. Köylüler ‘O artık fakir, Haddad’ın yanında işçi’ der.
Derviş Haddad’ın çiftliğine gider; Şakir’i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski püskü giysiler vardır. Bir sel felaketinde sığırları telef olmuş, evi yıkılmıştır. Haddad’ın yanında çalışmak zorunda kalmıştır. Vedalaşırken üzgün olduğunu söyler ve yine şu cevabı alır; ‘Bu da geçer…’
Derviş gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu köye düşer. Haddad ölmüş, kimi kimsesi olmadığı içinde de varını yoğunu Şakir’e bırakmıştır. Derviş eski dostunun yanına gidip, sevincini paylaşır ama yine aynı cevabı alır; ‘Bu da geçer…’
Gel zaman git zaman dervişin yolu yine köye düşer; Şakir’i sorar. Ona bir tepeyi gösterirler. Tepede Şakir’in mezarı vardır ve taşında da şu yazılıdır; ‘Bu da geçer.’ İçinden ölümün nesi geçecek diye düşünür ve yoluna devam eder. Ertesi yıl mezarı ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe kalmıştır, ne de mezar. Bir sel tepeyi önüne katmış, Şakir’den geriye hiç bir iz bırakmamıştır.
O sıralarda ülkenin sultanı, bir yüzük ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu olduğunda kendini tembelliğe kaptırmaması gerektiğini hatırlatsın. Hiç kimse onu memnun edecek bir yüzük yapamaz. Sultanın adamları gelip Derviş’ten yardım ister. O da, Sultanın kuyumcusuna bir mektup gönderir. Yüzük yapılır, sultana sunulur. Çok sade bir yüzüktür ve içinde ‘Bu da geçer’ yazmaktadır. Sultan aradığını bulmuştur; varlığın da yokluğun da geçici olduğunu anlatan yüzüğü büyük bir mutlulukla takar parmağına..