BAŞINDAN beri hep söylüyorum 15 Temmuz'da yaşadıklarımızı tanımlamak için demokrasi katili 'darbe' sözcüğünü kullanmak bile iltifat olur.
Çünkü; 15 Temmuz 2016'da yaşadığımız Cumhuriyet tarihinin en büyük alçaklığı, en büyük ihaneti idi.
O gece terörle acılarla kavrulmuş iç kavgaları ile yorgun düşmüş millet, kendine, meclisine, polisine kurşun sıkan, bomba atan, havadan saldıran hainler çetesinin hücumuna uğradı. Devlet içine sızan hainlerce ele geçirilmek istendi. Ama bu alçakca hesapların hiçbiri tutmadı.
Çünkü; o kahramanlar buna izin vermedi. O nedenle, o gün evinden çıkıp bu hainlere karşı vatanı teslim etmeyen kanının son damlasına mücadele eden tüm şehitlerimizin hakkını hiçbirimiz asla ödeyemeyiz. Gazilerimizin önünde de saygı ile eğiliyoruz.
Ama bu millet yaşadıklarını asla unutmayacak. Unutmamalı da.
Bu ülkede herkes birbirini sevmek zorunda değil. Ama bu tüm millet olarak karşılaştığımız bu ihanet mesele vatan olunca birlik olmamız gerektiğini bize asla unutturmamalı.
Maalesef bir yılda o ilk zamanlarda hepimizde bu konuda umut yaratan Yenikapı Ruhu'ndan çok geriye gittik. Herkes bu hainler çetesinin üzerine giderken birbirini yemekten de geri kalmadı.
Sonuçta bu kendi iç kavgalarımızın hepsi bu hainler çetesinin, FETÖ'cülerin işine yaradı.
Bu güzelim ülke bunları hak etmiyor. Maalesef şunu anladık ki, birilerinin dediği gibi; bu ülkenin üç tarafı denizlerle çevrili ama dört tarafı da hainlerle dolu.
Hayatım boyunca taraf tutamadım. Bu vatanın bu milletin tarafından başka...
O nedenle bana "'Milli' duruşu olanların, bu ülkede hainlerden düşmanı çok olur, dikkat et!" demişlerdi.
Ellerinden geleni yaptılar ama ölsek de kalsak da bundan asla vazgeçmedik. Tıpkı siz değerli vatanını seven okuyucularımız gibi.
Bu ülke ne içindeki hainlerle, ne de dışarıdakilerle yıkılmaz.
Ama tek gereken; artık hangi kesimden olursak olalım, zor günlerde el ele tutuşmayı öğrenmek...
Hep söylüyorum, zor günlerde bir ve beraber olmamız için daha ne kadar acı yaşamamız gerekecek.
Herkes diğerinin vatan sevgisini, görüşünü yok saymadan birbirine saygı duyarak yaşamayı öğrenmeli artık.
Yoksa inanın bizi yaşatmamak için birileri hiç boş durmuyor. Gelin bunların artık ekmeğine yağ sürmeyelim birbirimizi yiyerek.
Burada siyasetçisinden medyaya büyük rol düşüyor. Yeri gelecek siyasetçi adım atacak özür dileyecek, toplumun her kesiminin düşünce ve hassasiyetlerine saygı gösterecek, yeri gelecek devlete saygı olacak. Ama temelinde karşılıklı saygı olacak.
15 Temmuz'da ülkenin sahibi bu halk, bu yüce millet kazandı.
Ama unutulmamalı ki; ülkede bu acı günler yaşandı diye terör ve ihanet ara vermeyecek.
Yine askerimiz polisimiz siz şu an bu satırları okurken bile zorlu coğrafyalarda görevinin başında olacak.
Şu an aslında halkın güveninin seslendirilmesi adına en çok morale TSK'nın kahraman evlatlarının ihtiyacı var. İçlerinde TSK'nın adının bu işe karışmasından kahrolan komutanların olduğu malum. Asker ve polisin moralinin yüksek tutulması hayati. Bu alçak ihanet aynı zamanda TSK'yı da yıpratmayı, ona olan güveni de bitirmeyi planladı.
O nedenle; teröre karşı azimle mücadele eden, Fırat Kalkanı'nda destanlar yazan kahramanlarımızın, tüm aziz şehitlerimizin hatırına içlerindeki hainlerin oyununa gelmeyip TSK'ya daha da sahip çıkalım.
Umudumuzu kaybetmeyeceğiz. Ama bu umudun canlı kalması için de devletin herkesin yanında olduğunu hissettirmesi şart...
Tekrar tekrar hatırlatmakta fayda var. Sizden tek ricam, herkes kitap okusun; yakın geçmişi, iç savaşların acılarını, Suriye'yi, Pakistan'ı 3 kere okusun.
Kucağında çocuğuyla kendine vatan ararken çelme yiyen o Suriyeli babayı hatırlasın.
Atatürk ve silah arkadaşları ve halk bu ülkeyi çok zor kurdu. Üç beş haine bırakmayalım.
İnanın; birbirimizi yerken bu savaşın kazananı olmaz ama tek kaybedeni yine biz oluruz...
Allah bir daha 15 Temmuz gibi ihanet günlerini yaşatmasın.
Güzel günlerde görüşmek üzere...