Reyting için, televizyon kanalları para kazansın diye her yol mubah, anladık.
Kabul etmesek de anladık.
Da.
“Muhafazakâr” iktidara yakınlığıyla tanımlanan ATV ekranlarında, Esra Erol’un vardığı noktayı kim izah edecek?
17 yaşındaki bir kız çocuğu, kendisine tecavüz eden (istismar da neyin nesi?) insan müsveddesiyle aynı stüdyoda!
Çocuk babasının önüne oturtulmuş, yaşadıklarını anlatıyor. Baba ağlıyor, reyting yükseliyor.
Çocuğun yüzü gösterilmiyor ama ruhu linç ediliyor.
Emniyet Teşkilatı da sadece TV ekranından suçlu yakalayan kurum algısına indiriliyor.
Herkes seyrediyor. RTÜK de seyrediyor.
ATV öyle de FOX TV öyle değil mi?
Çağla Şikel’in programında. Stüdyoya kızartılmış kuzular asıp, et büryan yaptılar, pes yani!
Et fiyatını görmezden gelip, et alamayanları yok sayan sorumsuzluk, empatisi eksik yayıncılık.
Duyarsızlığın sınır aşımı bu olsa gerek.
BU KRİTERLER YOKSA O RAPORU ÇÖPE ATIN
Cumhurbaşkanı Erdoğan Partisinin MYK’sında “Özeleştirilerimizi, eleştirilerimizi yapacağız. Bunu yaparken, suçu millette değil, kendimizde arayacağız" demiş.
Ömer Çelik de “ilgili birimlerden rapor istendiğini” açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, aşağıdaki soruların cevaplarının olmadığı raporları ciddiye almamasını önereceğim;
Birincisi, “Cumhur ittifakı”nın istenen sonucu getirmediği yazıyor mu?
İkincisi, büyükşehirlerde gösterilen adayların belirlenme sürecini masaya yatırıyor mu?
Üçüncüsü, FETÖ konusunda samimiyet testi olarak Nihal Olçok’un tweet’lerini dikkate almış mı?
Dördüncüsü, kendileri gibi düşünmeyenlerin içine itildikleri korkuların nedenlerini analiz ediyor mu?
Beşincisi, bir lideri neredeyse her saat başı, her yerde konuşturup, geri plan çalışmaların kurmaylara kalmasından doğan boşluğu gündeme getiriyor mu?
Altıncısı, kamuoyunda yaygınlaşmış “her türlü ihaleyi kendi adamları alıyor, kimseyi o çembere almıyorlar” algısına yer verilmiş mi?
Bu soruların yanıtları yok da, oy kayıplarına neden olarak “Emmilerini muhtar seçtirmeye köye gittiler” açıklaması varsa, o raporu ciddiye almak hata olur.
Aynı şekilde Kılıçdaroğlu da şu sorulara bakmalı;
İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun CHP’ye mesafe koyarak seçim kazanmasına değiniliyor mu?
Keza Ankara’yı kazanılması açıklanırken, Mansur Yavaş’ın net tavrına vurgu yapılmış mı?
(Tam da içinden biliyorum. Aday belirlemenin son haftasında, CHP yönetimi, İYİ Parti’nin “Mansur bizden olsun” talebine “olur” diyecekti, Mansur Yavaş direnmese. Yavaş, “Seçilmek için ya CHP’den olurum ya da aday olmam” restini çekmese bugün Ankara kazanılabilir miydi?)
Büyükşehirlerde kazanmanın nedeni, CHP’ye güvenden çok, Hükümete güvensizlik olduğunu açıklıyor mu?
Bunları değil de, İstanbul’u istifası askıda olan “İl Başkanının başarılı örgüt çalışması kazandırdı” cümlesi yazıyorsa o rapor da ciddiye alınamaz.
KALBİMDE YER TUTANLAR
Bir, Fatih Maçoğlu, samimiyetin başrolde olduğu bir hikayesi olduğu için.
İki, Mevlüt Çavuşoğlu, Fransa’ya okkalı bir yanıt verdiği için.
Üç, Derya Bulut, Kırklareli’ni 112 oyla kaybetmesine rağmen, kazanan rakibini kutlamayı bildiği için.
CEVABINI ARADIĞIM SORULAR
Muhtarları Beştepe’de ağırlayıp, muhtarlığa “yüce makam” muamelesi yapmak iyi de, o makama seçilmek için köye seçmen taşımanın nesi kötü?
Yeni Şafak yayın yönetmeni İbrahim Karagül, “Şimdi köşe yazılarında nefret saçan bazılarının yıllarca Erdoğan’ın yakınında nasıl bulunduklarını merak ediyorum” diyor ya, zamanında bunu biz sorunca, “tu kaka” olmuyor muyduk?
Yerel seçimlerin bu karmaşık halinden Türkiye geneli siyasi parti oy oranları çıkarılmasına bir ben mi şaşırıyorum?
Hürriyet, web sayfasında “Internette oradan uzak durun” başlığı atıp, merak uyandırıcı ifadeler kullanarak webin karanlık yüzünün reklamını yapmış olmuyor mu? Birkaç tık fazla almak için bu yapılan, suça teşvik sayılmaz mı?
Fatih Terim’in başarısızlığı nedeniyle sözleşmesi feshedilince, 12 milyon 950 TL yerine 5 milyon TL (!) tazminat ödenmesini, TFF’nin başarısı mı saymak lazım, böyle bir sözleşme imzaladığı için başarısızlık mı saymalı?
MANSUR YAVAŞ’I HERKESTEN ÖNCE BİLİRİZ
Deniz Gürel’in “Hürriyet Ankara”da, Mansur Yavaş ve Beypazarı hakkında yazdıklarını okurken gerilere gittim.
Yavaş’ın, Beypazarı’nda yeni seçildiği günler.
Gözden uzak bir kasabanın, ismi bilinmeyen bir belediye başkanı o zamanlar.
Fakültemize (Ankara İletişim) gelmişti. Elinde projeler, dosyalar…
Hocalar bir araya toplanmış, azmine şaşkın bakıyorduk.
“Ben Beypazarı’nı marka yapmak istiyorum, yardım eder misiniz?” demişti.
Bir minibüse doluşmuş, Beypazarı’nın yolu tutulmuştu.
Kendisine bir yol haritası çizilmişti projeleri için.
O haritaya uydu, Beypazarı’nı iç turizmde gözde yaptı.
Mansur Yavaş, “Ben bilirim” diyen biri değildir, bilgiye önem verir.
Mütevazılık açısından ise, o gün Fakültemizden içeri giren Yavaş’la bugünkü Yavaş arasında fark yoktur.
“KEPEZ”DEN “OVACIK” ÇIKMAZ
Kepez’in yeni Belediye Başkanı “borçlar – alacaklar” dökümünü pankart yapıp asınca.
Ortalık karıştı. Zira eski Kepez başkanıyla yeni başkan aynı partidendi!
Yeni Başkan, “Ovacık başkanı böyle yapınca Tunceli’yi kazandı, ben de Antalya’ya geçerim” dediyse, yanlış demiş olur.
Zira Ovacık uzakta, Kepez yakında…
BİR GÜNAH KEÇİSİ OLARAK “MAVİ BALİNA”
14 yaşındaki Veysel’in ölümünde de “mavi balina” oyunu varmış.
Elbette mümkün.
Ve fakat.
“Mavi balina”yı suçlamak, devletin, toplumun, anne-babanın çocuğun üzerindeki denetim sorumluluğunu hafifletmemeli.
Çocuk bu oyunlara, hayatındaki boşluğu doldurmak için yönelir. O boşlukları bırakmamak önce anne babaya, sonra devlete düşer.
NEFRETLİK CÜMLELER
“Aşkımızın meyvesi bebeğimiz.”
“Trafik sıkışıktı geciktim.”
“Esas kazanan biziz.”
“Sen haklıymışsın.”
“ÇARPIŞMA” NEDEN ÇARPIŞAMIYOR?
Bir, “senaryo önemsiz, sadece Kıvanç Tatlıtuğ ortalarda dolaşsın yeter” dendiği için.
İki, Kıvanç Tatlıtuğ her rolde hep aynı karakteri oynadığı için.
Üç, Elçin Sangu seyircinin sevdiği “sevimli kız” elbisesini beğenmeyip oyunculukta iddialı olmaya soyunduğu için.
Dört, Şebnem Sönmez çok güçlü bir oyuncu olsa da, Tatlıtuğ’un annesi rolüne oturmadığı için.
Beş, yan roller başrollere oyunculukta fark attığı için.
HANGİ TİPLERE GICIK OLUYORUM?
Gezi eylemlerinde en büyük Gezi’ci olan,
FETÖ’nün hakim olduğu dönemde, TRT’de en çok iş yapan, şimdi de milliyetçilik sularında yüzmeye kalkan şarkıcı Kıraç gibi tiplere.
AKLIMDA KALAN
“Siz ne yapardınız?” Sorusu: Bir kamu kurumunda çalışıyorsunuz. Banka hesabınız çoğu zaman ay sonunu getirmenize yetmiyor. Bir sabah bakıyorsunuz ki o hesapta 9 milyon 609 bin 596 lira 76 kuruş var! Mustafa Güneş isimli kişi
sizsiniz diyelim. Mustafa Bey parayı iade etmiş, siz ne yapardınız? Ben, önce nerden gelmiş olduğunu merak ederdim. Sonra, hayatın güzel sürprizi diyerek, rüya bozulmadan o gün paranın büyük kısmını harcar, vicdanen rahatlamak için
de bağışta bulunurdum. Öyle ya, biz bir yanlış yapınca banka tahsil ediyor da, banka yanlış yapınca biz neden tahsil etmeyelim? Peki, siz ne yapardınız?