Bülent Timurlenk: "Yabancı oyuncular Türk futboluna zarar vermiyor."

Spor ekranlarının sevilen ismi Bülent Timurlenk, Beşiktaş'ın Avrupa'daki şansından, Katalonya'daki referandumun yeşil sahada doğurabileceği sonuçlara kadar pek çok merak edilen konuda sorularımızı yanıtladı.

Spor yorumculuğuna farklı bakış açıları getiren ekranların sevilen ismi Bülent Timurlenk ile SuperHaber ekibi olarak keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Gündemde sıcaklığını koruyan birçok konu hakkında merak edilenlere cevap ararken, sevilen gazetecinin kariyeri hakkında da önemli noktaları öğrenmeye çalıştık.
Gazeteci olmaya ne zaman karar verdiniz ve kariyerinizdeki dönüm noktası neydi?
Ben iletişim fakültesi mezunu değilim öncelikle bunu belirtmem gerekir. İtalyan filojisi mezunuyum ama kendi mesleğimi hiç yapmadım. Star gazetesinin kurulumunda, dış haberler ve internet projelerinde yer aldım. İnternete çok merakım vardı ve işin içerik üretiminde yer almak hoşuma gidiyordu. Futbol ise birçok insan gibi benim de çocukluk tutkum. Yabancı dil öğrenimiyle birlikte La Gazetta Della Sport'u ve France Football dergisini takip etmeye başladım. İnternetin bilgi kaynağı olmasıyla birlikte meslek olarak içerik üretmek bana çok cazip geldi.
6 yıl Galatasaray'ın yayın koordinatörlüğü görevini yaptım. Galatasaray Dergisi ve internet sitesini yönettim. 2008 yılından itibaren ise Sabah gazetesinde editörlük ve köşe yazarlığı yapıyorum. 10 yıldır yayıncı kuruluşta futbol programları yapıyorum.
A Spor'un kuruluşundan itibaren 2 yıl yer aldım.
Bunun dışında dergicilik yaparken dergiye sığmayan içerikler için kendi bahçemi oluşturmak amacıyla bir blog kurdum. O yazılar çok takip edildi. Blog sayfasına yazan birçok kişi için orası bir ısınma turu oldu. Yanlış bir algı var ama ben blog yazarak gazeteci olmadım, blog kurduğumda 7-8 yıllık gazeteciydim. Belki çok önemli görünmeyebilir ama kurduğum blog benim kariyerim için çok önemliydi. Bu blog sayesinde birçok insan bilinçlendi.
Şu an sosyal medya ile birlikte mikroblog şeklinde üretim yapılıyor ama bunun çok verimli değil.
Futboldan gelen spor yorumcuları ile gazetecilik mesleğinden gelen spor yorumcuları arasındaki temel fark ne?
Profesyonel gazeteciler olarak belki futbol oynamadık ama bu bence oyunu analiz etmek ya da yorumlamak için bir eksi değil. Eski futbolcular için avantaj, hikaye biriktirmiş olmalarıdır, eğer biriktirmişlerse ve ekranlarda anlatabiliyorlarsa. Maç izlemeyen gündemi takip etmeyen kişiler ister gazeteci olsun ister futboldan gelsin ekranda başarılı olamazlar. Bazen futboldan gelenlerin böyle bir düşüncesi olabiliyor ama ben böyle düşünen futbolcuların da kariyerlerini takip ettim. Aralarında futbolu analiz edemeyenler de var. Bazen dışarıdan bakmak daha mühimdir.
Yabancı futbolcu sınırının olmaması sizce Türk futboluna zarar veriyor mu?
Zarar verdiğini düşünmüyorum. Çünkü futbolcuların yetişmesi açısından sadece vitrindeki Süper Lig değil alt liglerin önemli de olduğunu unutmamak lazım. Çünkü alt liglerden de Avrupa'ya transfer olunabilir.
Ben uzun yıllar Türk futbolcusunun iyi idman yapmadığını söyledim. Bizim büyüklerimiz "Türk futbolcuları teknik açıdan iyi ama fizik olarak Avrupalı futbolculara göre daha kötü" diyordu. O söylendiği zaman Türkiye'de, Avrupa'daki maçlar çok az yayınlanırdı. Bunun doğru olmadığını gördük. Şu an bu ülkede 5-6 ligi takip eden izleyiciler var ve Avrupa'daki futbolcuların ne kadar teknik olduklarını görüyorlar.
Diğer bir açıdan bakarsak, her futbolcu çok yetenekli olmak zorunda değil. Örnek vermek gerekirse Bülent Korkmaz çok ince bilekli bir futbolcu değildi ama çok çalışkan bir futbolcuydu. Örnek alınması gereken bir futbolcuydu Bülent Korkmaz. Tıpkı bugün Ronaldo gibi o da 365 gün antrenman yapardı.
TFF'nin görevi ise bütün illerde birer tane futbol okulu ve futbol lisesi kurmak. Çünkü eğitim hayatını ve spor hayatını birlikte sürdürebilmeli bu çocuklar. Çocukların kramponlarını giyebilecekleri sahaları sağlamak önce TFF'nin sonra bütün kulüplerin görevi. Bunun dışında, çocukları iyi eğitmenlerle eğitebilirsek, çocuklara nasıl davranılacağını öğrenirsek futbolcu yetiştirebiliriz. Belki bir Messi yetiştiremeyebiliriz ama Eden Hazard çıkartabiliriz.
Türkiye'de insanları tribüne çekmek için neler yapılabilir?
Bu soruyu Türkiye'de kime sorarsınız sorun seyircinin az olmasının sebebi genelde Passolig yüzünden diye cevaplanıyor. Bence cevap bu kadar basit değil. İstanbul takımlarının kombineleri pahalı. İstanbul'da yöneticiler ve divan üyeleri ile taraftarların arası birbirinden uzak. Anadolu'da kombine fiyatları daha makul ama genel ölçekte bakarsak bizim hayat standartımızın üstünde bilet ve kombine fiyatları var.
12 yaşından küçük çocuklara bilet kesilmesinin sebebini anlayamıyorum. Oyunu sevdirebilmek için onları stada çekmemiz gerekiyor.
Ben bu sezon Türkiye'de oynanan futbolu çok beğeniyorum bu yüzden statlar dolacaktır.
Topun oyunda kalma süresi nasıl artırılabilir?
Futbol oynamaya niyeti olanlar topun oyunda kalma süresini artırırlar. Ama Türkiye'de çok garantici hakemler var, faul sayısının azalması gerekiyor. Futbolcular bir makine değil, tempo sürekli yüksek olamaz. Bu sene Türkiye'de iyi kadrolar var inşallah hakemlerde onlar kadar iyi olur.
Türkiye'de hala seyircisiz oynama cezası veriliyor. Bu uygulama hakkında düşünceleriniz neler?
Geçen hafta oynanan Barcelona-Las Palmas maçını gördük. La Liga tarihinde ilk kez bir maç seyircisiz oynandı. Oyuncuların birbiriyle aralarında iletişim çabası dışında aklımda hiçbir şey kalmadı. Maçı yorumlarken de acı çektim.
Para cezası verilebilir ama kabullenemediğim şeyler var. Kamusal alanda özgürlüklerin bir sınırı vardır. Kombine almak, taraftarların sahada mücadele eden oyunculara küfür edebileceği, onlara telefon ya da şişe atabileceği anlamına gelmez.
Galatasaray bu sene ligde hiç mağlup olmadı. Ancak Galatasaray'ın güçsüz rakiplerle oynadığı söyleniyor. Sizin bu konudaki düşünceleriniz neler?
Galatasaray'ın güçlü takımlarla oynamadığının görüntüsü, oynamadığı takımların kadrosuna bakarak söylenebilir. Sonuçta bir gerçek var; Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş derbilerini oynamadı. Bunun dışında Medipol Başakşehir, Trabzonspor gibi takımlarla da oynamadı. Derbilerde ne olur bilemem ancak Türkiye'de şampiyon olmak istiyorsanız 6 puan diye tabir edilen maçları kazanmak zorundasınız.
Benim için futbolda önemli olan bir takımın omurgasıdır. Bir takımın ortaya koyacağı dereceyi omurga belirler. Galatasaray'ın omurgasını Muslera, Maicon, Fernando, Belhanda, Gomis oluşturuyor. Mariano'yu saymıyorum ancak bu bir lüks çünkü iyi bir omurga dışında da çok önemli oyuncuları var.
Galatasaray'ın sezon başından beri oynadığı temponun sebebi, Florya'da yapılan idmanlar, bu çok açık. Ancak Galatasaray bu tempoyu 90 dakikaya yayamıyor. 90 dakikaya yayabilmesi için İngiltere ya da İspanya'daki antrenman temposunu yakalaması gerekiyor.
Beşiktaş Şampiyonlar Ligi'ne çok iyi bir başlangıç yaptı. Deplasmandaki Porto ve içerideki Leipzig galibiyetleri ışığında, Beşiktaş'ın Avrupa'daki şansını nasıl görüyorsunuz?
Beşiktaş geçen sene Napoli'den 4 puan almasına rağmen gruptan çıkamayınca çok üzülmüştüm. Bu bir inşaata benzer, üzerine koymak gerekir. Beşiktaş iki kat daha çıkarsa tut ki, denizi görünecek. O deniz görünürse gruptan çıkar. Üst turlarda ne olur bilemem. Orası daha dik bir yokuş. Ancak Vodafone Park önemli bir nokta. Beşiktaş orada tabelada görünmemesine rağmen 1-0 önde başlıyor. Bu Beşiktaş, Şenol Güneş'in Beşiktaş'ı. Bu bence önemli bir şey.
FFP sizce haksız rekabete yol açıyor mu?
Avrupa'da mücadele ettiğimiz takımların büyük çoğunluğunun gelirleri bizden hep daha fazla oldu. Bunu bir anda aşabilmek mümkün değil. Bir gecede Bayern Münih, Real Madrid olamayız, ancak iyi bir yönetimle iyi bir Sevilla olabiliriz. Hep bizden daha fazla paraları olacak burada önemli nokta iyi yönetilmek. Futbolu, futbolu bilenlere bırakmak gerek.
Örnek vermek gerekirse Liverpool İngiltere Ligi'nde çeyrek asırı geçen bir süredir şampiyonluğa hasret ama 2005 yılında İstanbul'da Şampiyonlar Ligi Şampiyonu oldu. Aynı rakibe iki sene sonra Atina'da kaybetti.

"DÖNÜP ALTINORDU'YA BAKSINLAR"

Büyük liglerin bazı takımları UEFA Avrupa Ligi'nde rotasyona gidiyorlar. Sizce, UEFA Avrupa Ligi eski motivasyonunu mu kaybetti?
İngiliz takımları bunu yapıyor. Onların belirli bir fikstürleri var, perşembe gecesinden sonra cumartesi öğleni maç yapıyorlar. Geçen sene Mourinho, önemsemiyorum dediği bu kupayı kazandı. Bizim böyle bir lüksümüz yok. Dnipro gibi takımlar final oynuyorsa bizim takımlarımız da orada olmalı. Galatasaray bu ülkeye UEFA Kupası'nın ne olduğunu öğretti ama bununla yetinmemek lazım.
Avrupa'da sempati duyduğunuz takım var mı?
Sempati duyduğum takımların hepsinin bir futbolcuyla ya da maçıyla ilgili bir hikayesi vardır. Gençlik yıllarımda Akbaba 5'lisi sayesinde Real Madrid'i destekliyordum. Arda İspanya'ya gidince Atletico'ya sempati beslemeye başladım. İtalya'da Platini ve Del Piero sayesinde Juventus'u destekledim. Fransa'da Marsilya. Almanya'da ise dönemin güçlü takımı Borussia Mönchengladbach. İngiltere'den desteklediğim bir takım olmadı.
Dünya'da beğendiğiniz teknik direktörler kimler?
Türkiye dışında saymam gerekirse; Sarri, Pep Guardiola, Zidane, Pochettino, Bielsa, Jorge Sampaoli ve Diego Simeone.
Türkiye'den ise, yaşım itibariyle Fatih Terim'dir. Ardından isim saymam gerekirse, Şenol Güneş ve Abdullah Avcı. Bence bu isimler önemli futbol akılları.
Değişen futbol endüstrisinin futbola zarar verdiğini düşünüyor musunuz?
Bizim kulüplerimiz zaten daha önce de James Rodriguez’i ya da Neymar'ı transfer edemiyordu. Ancak söz konusu takım Real Madrid ise 80 milyona Morata'yı satıp 20 milyona Ceballos'u transfer eder, transfer dönemini artı 60 milyon Euro ile kapatır.
Serbest ekonomi neticede buna bir kontrolün geleceğine inanmıyorum. Ancak bir uçurum olduğunu kabul etmek gerekir.
Katalonya'daki referandum sizce İspanya Ligi'ni nasıl etkiler?
La Liga'da üç tane Katalonya takımı var. Bunlar Barcelona, Espanyol, Girona. Temel mesele bu takımların La Liga'dan ayrılması değil. Neticede ortada Avrupa haritasını değiştirecek bir siyasal süreç var. Tansiyon çok yüksek ama bence beklemek gerek. Çünkü saha dışında da oynanan bir El Clasico var.
Türkiye'nin Dünya Kupası elemelerinde şansını nasıl görüyorsunuz? Sizce Dünya Kupası'na katılabilecek miyiz?
Lucescu'nun doğru bir tercih olduğunu düşünmüyorum. Bugün saha kenarında olmayacak olmasının bizim için bir dezavantaj olduğu fikrine sahip değilim. Öte yandan, EURO 2016 elemelerinde İzlanda'yı burada yendik, inşallah yine yeneriz ve gideriz demekten başka bir şey söyleyemiyorum. Avrupa'da oynayan oyuncularımıza büyük görev düşüyor. Ama artık gitmediğimiz Dünya Kupası'nda Arjantin'i desteklemekten sıkıldım. Belki de ben desteklediğim için Arjantin şampiyon olamıyor.
Türkiye'de Altınordu modeli tartışılıyor, sizce Altınordu neyi doğru yapıyor?
Altınordu sadece futbolcuların yeteneklerini işleyen bir mekanizma değil, aynı zamanda iyi insan yetiştiren bir altyapı. Ortada yapılmış iyi bir şey varken hakkında olumsuz konuşmak marifet değil. Hiçbir şeyin mükemmel olmadığını görüyoruz ama Altınordu'nun yaptığı uygulamanın sadece parayla alakalı değil. Türkiye'nin kalburüstü takımlar eğer Altınordu'nun yaptığını yapamıyorsa dönüp kendilerine baksınlar ya da gidip Altınordu'ya baksınlar.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim.
Röportaj: Hasan Begdili
İŞ TURKCELL Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz'dan CHP Sözcüsü Yücel'e tepki Türkiye'nin en seksi 4. kadını olmuştu! Melis Sezen'den şok sözler...
Sonraki Haber