Büyük dezenformasyon! Enflasyon yüksek çıkarsa doğru, düşük çıkarsa yalan
Ücretli kesimin maaş zamları gibi artışların baz alındığı enflasyon rakamlarında siyasi çıkar bekleyenler Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından üretilen istatistikleri değersizleştirmek için kara kampanya başlattı. Enflasyon yüksek çıktığında TÜİK verileri doğru diyenler, düşük çıktığında ise yalan kampanyası başlatılıyor. İşte detaylar...
Ücretli kesimin maaş zamları gibi artışların baz alındığı enflasyon rakamlarında siyasi çıkar bekleyenler Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından üretilen istatistikleri değersizleştirmek için kara kampanya başlattı.
Enflasyon yüksek çıktığında TÜİK verileri doğru diyenler, düşük çıktığında ise yalan kampanyası başlatılıyor. Oysa TÜİK, mesleki bağımsızlık, şeffaflık, karşılaştırılabilirlik, tarafsızlık ve doğruluk ilkelerine bağlı olarak, AB İstatistik Ofisi (Eurostat) ve ilgili diğer uluslararası kuruluşlar tarafından belirlenen yöntem, tanım ve kavramlar kullanılarak hesaplanma yapıyor. Verileri Avrupa Birliği kurallarına uygun olarak toplanıyor ve yorumlanıyor. Uzmanlar, “Bu alanda TÜİK, dünyada en şeffaf kurumlar arasında yer almaktadır.
Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise 7 kişilik bir çalışma grubuyla istatistikler açıklayan bağımsız bir kuruluştur” yorumunu yapıyor.
ENAG’ın kendi resmi sitesinde ise üretilen verilerin güvenilmez olduğunu kendileri ilan ediyor. Sitede şöyle deniliyor: “Burada yer alan fiyatlar, veriler ve bilgilerin tam ve doğru olduğu garanti edilemez ve söz konusu içerik haber verilmeksizin çıkarılabilir veya değiştirilebilir. Burada yer alan bilgiler aksi belirtilmedikçe ENAGrup’un sahip olduğu enflasyon hesaplama yöntem ve metodolojisi ile diğer kişisel görüşlerine dayanmaktadır.”
Bu ifadeler, ilgili kurumun çalışmalarının güvenilirlik, tarafsızlık ve doğruluk ilkeleriyle çeliştiğini ortaya koymakta, şeffaflık ilkesiyle taban tabana çeliştiğini gözler önüne sermektedir.
Bu noktada enflasyon oranlarının TÜİK aracılığıyla kasıtlı biçimde düşük gösterilmesi kesinlikle söz konusu değildir.
Bunun yılsonunda memur maaş zamlarının ve emekli maaşlarının artışının azaltılması için araç olarak kullanılacağı iddiasında bulunmak ise; AK Parti hükümetlerinin bugüne kadar sosyal devlet anlayış kapsamında emekçinin hakkını her zaman koruduğu gerçeğini göz ardı etmek ve art niyetli bir okuma yapmaktan başka bir şey değildir.
Tüm dünyada son 50 yılın en yüksek enflasyon oranlarının görüldüğü bu dönemde tabi ki ülkemiz de etkilenmektedir.
Ayrıca yıllarca ülkemize dayatılan ve bizi dışa bağımlı olarak tutmayı hedefleyen ekonomi politikaları şu an terk edilmektedir. Dolayısıyla hükümetimiz yaşanan sıkıntının farkındadır ve bunu bertaraf etmek için tüm gayretiyle çalışmaktadır.
Bununla beraber şunu da ifade etmekte yarar var ki; tüm dünyada, açıklanan enflasyon ile hissedilen enflasyon arasında bir farklılık olduğu bir gerçektir.
Bunun hem matematiksel hem de psikolojik nedenleri bulunmaktadır. Zira hissedilen enflasyon, gelir ve tüketim alışkanlıklarına göre kişiden kişiye değişmektedir.
Ancak enflasyon hesabı tüm dünyada aynı şekilde yapılmaktadır ve TÜİK bu noktada hem en uyumlu hem de en şeffaf kurumlar arasındadır.
Dezenformasyona örnek
Küçük bir örnek vermek gerekirse; kira artışlarının son derece yüksek olduğu bir gerçektir ancak bu artışlar enflasyon hesabına hemen değil belirli bir zaman takviminde yansıyacaktır. Çünkü ülkedeki tüm kiracılar, aynı ay içerisinde evlerinden çıkıp yeni bir eve taşınmamaktadırlar. Her ay tüm kiracıların ancak yüzde 5’i ev değiştirmektedir. Dolayısıyla kira artışları her ay yavaş yavaş enflasyon hesabına yansımaktadır. Tabii ki benzer şekilde kiralar düşmeye başladığında da düşüşler hesabı hemen değil yine gecikmeli olarak yansıyacaktır. Bu durum matematiksel bir olgudur ve bu hesaplama dünyanın tüm ülkelerinde aynı şekilde yapılmaktadır.
Ancak ENAG yaptığı hesaplamada sadece yeni kiralanan evlerdeki artışa bakmakta (%5) ve kiracıların oturmaya devam ettiği ve artış olmayan evleri (%95) hesaba katmamaktadır. Tabi bir sonraki ayda da bu gerçeği tam olarak yansıtmayan bu yüksek kira artışlarını tekrar hesaba dahil etmektedir. Bu tamamen yanlış bir hesaplamadır ve tamamen halkın algısını manipüle etmeye yöneliktir.
Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde hayata geçirilen Türkiye Ekonomi Modeli kapsamında yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı büyüme hedeflenmektedir.
2021 yılının son aylarında ise ekonomimizde yurtdışı kaynaklı finansal saldırılar yaşanmış, döviz kurlarında rasyonel bir temeli olmayan ve spekülatif sert iniş çıkışlar meydana gelmiştir.
2021 yılının Eylül ayına kadar ülkemizde enflasyon oranları aylık ortalama yüzde 1 ila 2 arasında değişmekte iken yurtdışı kaynaklı finansal saldırılar, döviz kurlarında rasyonel bir temeli olmayan ve spekülatif sert iniş çıkışlar nedeniyle 2021 yılı Aralık ayında ülkemizde aylık enflasyon yüzde 13.58’e gelmiş, piyasalarda oluşturulan belirsizlik, enflasyonun ani yükselişine ve dolayısıyla vatandaşın alım gücünün düşmesine sebebiyet vermiştir.
20 Aralık 2021’de Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı Kur Korumalı Mevduat Sistemi (KKM) sonrası döviz kurunun da yatay seyre başlamasıyla enflasyon oranları kademeli olarak düşmüştür.
Pandemi döneminde üretim ve tedarik zincirinin küresel piyasalarda aksaması sonucu dünyanın ekonomik belirsizliğe sürüklendiği bu süreçte, Nisan ayında Rusya-Ukrayna arasında çıkan savaşla tüm dünyada tahıl ve gıda fiyatlarında önemli derecede yükselişler yaşanmıştır.
Nisan ayında savaşın da etkisiyle aylık yüzde 7.25’e kadar yükselen enflasyon, Cumhurbaşkanımızın başarılı lider diplomasisi sayesinde Karadeniz’de Tahıl Koridoru’nun açılmasıyla dünyayla birlikte Türkiye ekonomisine de olumlu katkıda bulunmuştur.
Ağustos ayında aylık yüzde 1.46 seviyelerine gerileyen enflasyon oranı, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC+) grubunun Kasımdan itibaren günlük petrol üretimini 2 milyon varil azaltma kararı almasıyla tüm dünyada yükselme trendine girmiştir.
Rusya’da Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarına yapılan sabotaj sonrası doğalgaz tedarikinin de küresel anlamda krize girmesiyle yükselen fiyatlar, enflasyonda yükselişe sebebiyet vermiştir.
Türkiye’nin enerji konusunda dışa bağımlılığı sebebiyle; enflasyon oranlarını doğrudan ve dolaylı olarak en çok etkileyen faktörü enerji fiyatları oluşturmaktadır.
Bu noktada Türkiye’nin etkili sondaj çalışmalarıyla Karadeniz’de toplam 710 milyar metreküp doğalgaz rezervi bulmuş olması ve bunu Mart ayında karaya çıkaracak olması önemli bir adımdır.