Cemal Kaşıkçı cinayetinde kirli hesaplar...

Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili kirli hesapları gündeme taşıdı.

"Cemal Kaşıkçı cinayeti unutuldu mu, unutturuldu mu?" diye soran İbrahim Karagül, "Cinayet emrini veren belli, bu talimatla cinayeti işleyenler belli, cinayetin ne amaçla yapıldığı belli, cinayet üzerinden Türkiye’ye verilen mesajlar belli, cinayetle ilgili kanıtlar belli ama bütün bunlardan sonraya koca bir sessizlikten başka bir şey kalmadı." diye yazdı.

İbrahim Karagül, cinayetin faili Suudi Arabistan'ın, Kaşıkçı cinayetinden sorumlu kişileri ortadan kaldırarak, "yargılıyor" bahanesi ile cinayeti örtbas edebileceğini belirtti.

İşte o köşe yazısı;

* Kaşıkçı cinayeti unutturuldu mu? * Bir nihai hesaplaşma öncesinde iki Veliaht’ın Türkiye ile savaşı.. * Bizi şah damarımızdan vurmak isteyenler tarih dışına itilecektir

Cemal Kaşıkçı cinayeti unutuldu mu, unutturuldu mu? Türkiye’yi aşağılayıcı bir biçimde, Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda vahşi bir şekilde öldürülüp cesedi yok edilen bir gazeteci ile ilgili tartışma bu kadar mıydı?

Cinayet emrini veren belli, bu talimatla cinayeti işleyenler belli, cinayetin ne amaçla yapıldığı belli, cinayet üzerinden Türkiye’ye verilen mesajlar belli, cinayetle ilgili kanıtlar belli ama bütün bunlardan sonraya koca bir sessizlikten başka bir şey kalmadı.

“En kirli dosyayı kapatma”: Yargılama değil örtbas bu..

S. Arabistan, Kaşıkçı cinayetinden sorumlu 11 kişiyi yargılıyormuş, beş tanesi hakkında idam istenmiş! Bu bir yargılama değil, örtbas etme, delilleri yok etme, meselenin içinde olanları susturma yargılamasıdır!

Yargılama yapmadan da bu kişileri yok edip, olayı kapatabilirlerdi. Normalde yöntemleri buydu. Ama Kaşıkçı cinayetindeki rezilce taktiklerden sonra bu işi böyle çözmeleri kendilerine yeni yeni dosyalar açacaktı. Masum bir yoldan en kirli dosyayı kapatmayı tercih ettiler.

Bunları yazıyorum ama meselenin sadece bir Kaşıkçı meselesi olmadığını, suskunluğun sadece bir cinayeti örtbas etmek olmadığını biliyorum. Çünkü biz bu meseleye Kaşıkçı cinayetinden çok önce, bir yıl önce başlamıştık.

Arap-Fars ve Arap-Türk savaşları: Kimlerin planı!

S. Arabistan Veliahtı Muhammed Bin Selman ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliahtı Muhammed Bir Zaid üzerinden nasıl bölgesel istila planları uygulandığını, ne tür yeni çatışma senaryoları hazırlandığını, Arap-Fars ve Arap-Türk savaşları planlamalarını kimlerin yaptığını ve bu İki Veliaht üzerinden servis ettiğini tartışmaya açmıştık.

İki Veliaht üzerinden yürütülen bölgesel senaryoların bütün coğrafya için bir imha planı olarak kurgulandığını, “Türkiye”yi Durdurma” hesabı gerçekleşmeden bu planların uygulanamayacağını, bu yüzden bütün güçleri ile Türkiye karşıtı bir blok oluşturmaya çalıştıklarını, Arap dünyasında Türkiye düşmanlığı kampanyasının yürütüldüğünü, bu amaçla terör örgütlerine açık bicimde destek verildiğini, Suriye’nin Kuzeyi’nde “Türkiye Cephesi” kurulup Arap dünyası ile bütün bağlarımızın koparılmak istendiğini zaten konuşuyorduk.

Dolar krizinin merkezinde yine o iki veliaht vardı…

İki Veliaht’ın Kaşıkçı cinayeti benzeri cinayetleri zaten işlediğini, infaz timleri kurduğunu, terör ihaleleri dağıttığını, 15 Temmuz dâhil Türkiye içi operasyonlara para ve lojistik destek verdiklerini, Türkiye’yi PKK ve FETÖ ile içeriden vuranların, bu olmayınca ekonomik kriz ve baskılarla doğrudan Batı’dan sıkıştıranların yeni yöntem olarak bu İki Veliaht’ı karşımıza diktiğini, kirli hesaplarını bu iki kişi üzerinden uygulamaya soktuğunu konuşuyorduk. Cemal Kaşıkçı cinayeti tam da bu kapsamlı projeler devam ederken gerçekleşti.

Peki, ne oldu bu cinayetten sonra, bütün bunlar bitti mi? Elbette hayır! Daha da hızlandı?

Türkiye’ye yönelik dolar operasyonunun merkezinde yine bu İki Veliaht vardı. Gerektiğinde ABD’nin siyasi ve ekonomik gücünü de devreye alarak Türkiye’yi ekonomik alanda köşeye sıkıştırmaya çalıştılar.

Zira “paranın gücü” hem S. Arabistan için hem BAE için olağanüstüydü ve bugüne kadar bütün hesaplarını, ilişkilerini, örtülü operasyonlarını bu güçle yapmaya alışkındılar.

İşte tam da bu dönemde, nelere dikkat etmeliyiz?

Türkiye’yi siyasi olarak, askeri olarak, uluslararası ilişkiler açısından zorlayamayacaklarını biliyorlardı. Para ile diz çöktürme, terörle zorlama, içerideki bir takım çevreleri harekete geçirme dışında seçenekleri zaten yoktu.

Tam da bu dönemde, ülkemiz içindeki medya operasyonlarına, STK operasyonlarına, siyasi operasyonlara odaklanmanın vaktidir. Tam bu dönemde Suriye üzerinden yürüttükleri Türkiye düşmanlığına, ülkemizin güneyini çevrelemeye dönük hareketliliklerine odaklanmanın zamanıdır.

Tam bu dönemde, Türkiye’nin Fırat’ın Doğu’suna yönelik operasyonlarını durdurmaya, sulandırmaya dönük hem içeriden hem bölgeden ortak yürütülen çalışmalara odaklanmanın zamanıdır. Tam bu dönemde bazı muhafazakâr çevreleri Erdoğan’a karşı, aslında ülkemize karşı harekete geçirmeye dönük örtülü çalışmalara dikkat etme vaktidir.

Türkiye’yi şah damarından vurma: Hepsinde imza aynıdır, tanıdıktır..

Tam bu dönemde, hem de seçimler öncesinde, hükümetin bakanlarına, kurumlarına ve icraatlarına dönük hemen her hafta servis edilen örtülü çalışmaya dikkat çekme vaktidir. Tam bu dönemde, “İslâmî hassasiyetler” üzerinden tahrikler üretmeye dönük girişimlere dikkat etme vaktidir.

Çünkü bunların hepsinde imza aynıdır ve tanıdıktır. FETÖ ve 15 Temmuz tecrübesinden sonra bu ülkenin ana omurgasını vurmaya, şah damarını hedef almaya dönük bir süreç işletilmektedir ve imza yine aynıdır.

Suskunluk Kaşıkçı cinayetini örtbas etmeye dönük değil. Bunu hiçbir zaman başaramayacaklar. Suskunluğun sebebi, Türkiye ve bu iki ülke arasındaki bölgesel güç hesaplaşmasının yeni bir evreye girmesiyle alakalıdır. Artık açık oynuyorlar.

O gün Türkiye’den destek isteyecekler

Artık bütün cephelerde Türkiye ile vuruşmaya çalışıyorlar. Artık Somali’den Sudan’a, Irak’tan Suriye’ye kadar her alanda Türkiye’nin elini boşa çıkarmaya çalışıyorlar.

Ama bölgenin iki yeni vesayetçisi olan Muhammed bin Zaid ve Muhammed bin Selman şunu bilmeli ki, kendilerinin de, arkalarındaki efendilerinin de Türkiye’ye diz çöktürmeye gücü yetmeyecektir. Artık suyun akışı yön değiştirdi, bunu değiştiremezler.

Çok yakında büyük tuzağın Basra Körfezi’ne ve Suudi Arabistan’a kurulduğunu gördüklerinde “Türkiye’nin desteğini” arayacaklarını şimdiden söylemiş olalım. Buna çok ihtiyaçları olacak çünkü. Bütün bölgede nihai hesaplaşmanın hazırlıkları yapılıyor çünkü.

Lüks tatiller, altın kaplama biftek ve dolandırıcılık iddiaları Polisin elini ısırıp yumruk attı! Serbest bırakıldı... Galatasaray'da korkulan oldu! Victor Osimhen için PSG devreye girecek
Sonraki Haber