Cemil Koçak: Hedef Montrö değil, Kanal İstanbul
Tarihçi Cemil Koçak, 104 emekli amiralin gece yarısı yayımladığı darbe imalı bildiriye ilişkin çarpıcı saptamalarda bulundu. Sabah'tan İsa Tatlıcan'a konuşan Koçak, bildiride asıl amacın Montrö Sözleşmesi değil, Kanal İstanbul olduğunu ifade etti.
104 emekli amiralin bir gece yarısı yayınladığı darbe imalı bildirinin yankısı hâlâ devam ediyor. Peki emekli amirallerin bir araya gelerek gece yarısı böyle bir bildiriyi yayınlaması ne anlama geliyor?
“Darbecilerin ve darbeciliğin emeklisi olmaz” diyen tarihçi Cemil Koçak’a göre bütün cuntaların arkasında emekli subaylar vardı.
İşte Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi, “Darbeler Tarihi” kitabının yazarı Prof. Dr. Cemil Koçak ile İsa Tatlıcan'ın sohbetinden öne çıkan başlıklar:
DARBECİ TALAT AYDEMİR DE EMEKLİ SUBAYDI
"27 Mayıs'ın ardından darbeye ihanet edildiğini düşünen Albay Talât Aydemir, ilk darbe girişiminden sonra yardımcıları ile birlikte emekli edilmişti. Aydemir, emekli albay olarak Ankara'da Kızılay'da Orduevi'nde oturup çay kahve içerken, izinli çıkan Harp Okulu öğrencileri de, onun önünden selâm vererek geçerlerdi. Bunda ne var ki diyenler çıkabilir. Netice ikinci darbe girişimine vardı. O gece Aydemir, eski üniformasını giyip, Harp Okulu'na yani darbe karargâhına geldi. Zaten Harp Okulu'nda muvazzaf subaylar da, onu bekliyorlardı. Emekli ve muvazzaf subaylar, 21 Mayıs 1963 darbe girişiminde omuz omuzaydı yani!
27 MAYIS'IN EMEKLİ SUBAYLARI
27 Mayısçı olup da, MBK'den tasfiye edilen 14'ler de emekli subaylardı; hatta yurt dışına sürgüne gönderilmişlerdi. Fakat onlar da, eski cunta üyeleriyle irtibatlarını sürdürüyorlardı. Yurda dönünce de gerek Aydemir ile gerek ordu içindeki diğer darbecilerle temaslarına devam ettiler. Bazıları da Aydemir'in darbe girişimiyle yeniden tutuklandı!
EMEKLİ GENERAL MADANOĞLU CUNTASI
Yine 27 Mayıs'çı olup da, daha sonra tasfiyeye uğrayanların en önemli isimlerinden biri olan emekli general Cemal Madanoğlu'ydu. 12 Mart 1971 darbesinin hemen öncesinde cunta içindeydi. Cunta, sadece emekli subaylardan oluşmuyordu tabii ki, muvazzaf çok sayıda üyesi de vardı. Meşhur 9 Mart darbe planlamasının beyinlerinin bir kısmı da, Madanoğlu cuntasının üyesiydi. Burada da emeklilerle muvazzaflar omuz omuzaydı yani..
28 ŞUBAT'IN KARARGÂHI DENİZ KUVVETLERİ'YDİ
Anlaşılan Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, çok daha eski tarihlerde 'karargâh' olarak seçilmiş ve darbenin ana gövdesini oluşturmak üzere tasarlanmış. 28 Şubat dönemi ve sonrasında da kadroları buna uygun olarak gözden geçirilmiş belli ki. Bu dönemlerdeki terfi ve tayinlerle halihazırdaki emekli amirallerin bir karşılaştırması, eminim ilginç sonuçlar verecektir. Ayrıca, 15 Temmuz gecesinde Deniz Kuvvetleri'nin aldığı rol de yeniden hatırlansa iyi olur.
AMİRALLER ALT RÜTBELİLERİ İSTEMEMİŞ
Olağan koşullar altında bildiri hazırlayanların bildiriyi güçlendirmek için olabildiğince çok imzacı bulmaları beklenir. Ama bu kez sadece 'amiraller kulübü' tercih edilmiş ki, bunun özel bir nedeni olmalı. Eminim, Deniz Kuvvetleri'nden pek çok kurmay emekli albay da imzacı olabilirdi ama bu yol tercih edilmemiş. Bu ruh halini anlamak için Talât Aydemir'in 'Üç Yıldız Bir Penaltı' adını taşıyan anılarına bakmak gerekir. Orada orduda 'rütbe'nin, terfinin ne denli hayatî önemde olduğu çok açık bir şekilde anlatılmaktadır çünkü.
ASKERİN HER AÇIKLAMASI DARBENİN AYAK SESİDİR
Türkiye'de darbeler tarihini yazmış bir kişi olarak, emekli olsun olmasın, askerlerin her türlü açıklaması, bir darbenin ayak sesleri olarak okunmalıdır. Darbe dinamiğinin harekete geçirilmesi için düşünülmüş ve gündeme alınmıştır. Darbelerin yurt dışı bağlantısı ile 'sivil' uzantıları da gözden uzak tutulmamalıdır elbette. Darbecilerin ne zaman ve neden "hassasiyet" gösterdiklerine gelince; bunlar da, Türkiye'nin yakın tarihinde henüz mürekkebi kurumamış olan 'eski metinler'de bulunabilir. Bu türden açıklamalar her zaman darbe için 'işaret fişeği' olmuştur.
HEDEF MONTRÖ DEĞİL KANAL İSTANBUL
Orduyla hükümetin arasına çomak sokmak niyeti de çok açık... Geçendeki büyükelçiler açıklamasının ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kampanyasının ardından bu bildiri, Kanal İstanbul meselesinde de kavganın boyutunu çok açık hale getirmiştir. Demek ki; Kanal İstanbul projesi, dışarıdan bakıldığında kesinlikle engel olunması gereken bir davadır. Demek ki, bu projenin siyasi ve askeri sonuçları, dışarısı için çok kaygı verici hale gelmiştir. Tam da kanal projesinin başlayacak olmasının anons edildiği sırada bu bildiri, tespih tanelerinin yalnızca birini oluşturmaktadır!"