Tanrı onu, altın oranını hiç esirgemeden yaratmıştı. Güzeldi. Çok güzeldi. Kocaman, sevecen bakan gözlere, dolgun dudaklara, zarif bir buruna, tek başına da kalsa uzun biçimli bacağa, o deli dolu başı taşıyan kaide gibi bir boyuna, dik güçlü omuzlara, kum saati gibi kıvrımlı bir bedene sahipti. Kumlar hızlıca boşaldı ve saat durdu.
Kanserle dans etmişti. Bir bacağını bırakmıştı 19 yaşında.
Şortunu, mini eteğini giydi; hiçbir demir bacak daha önce bu kadar estetik görünmemiştir göze.
Sadece dışı değil, içi de güzeldi bu kızın. Acılarını kapısını kapattığı bir odada kendi mahreminde tutuyor, merhamet dilenmiyordu. Kendisine acınsın hiç istemiyordu.
İzlenmesine izin verdiği hayat sahnesinde ise vakur, pes etmeyen, kararlı bir savaşçı, "bacaksız" deyip kendiyle dalga geçen bir muzip, fırlama bir Fenerbahçe taraftarı, yaşama sıkıca ve keyifle ve tutkuyla ve zarafetle ve samimiyetle sarılan bir küçük ama dev genç kız…
Cennet var; onu kimi insanların gözlerinde görmek mümkündür, cehennem de öyle. Neslican Tay cenneti gözlerinde taşıyanlardandı.
“Kimin ne yaşadığını bilemezsiniz, kimseyi demoralize etmeyin” demiş bir videosunda.
Dün gece vefat haberinin ardından öyle güzel bir kalabalık toplandı ki arkasında… Kadının ölümü bile zerafetle oldu. Fakat kimi yüreği tutmayan kötü insanlar da gördük. Korkunç şeyler yazmışlardı bu kızcağızla ilgili.
"Saçlarınızı, kilonuzu, boyunuzu sevin. Benim için sol bacağınızı da sevin. Çünkü sadece bir tane hayatınız var" diyen 20 yaşındaki bir kadına zulüm edenler… Onu bunu yazmak zorunda bırakmıştı:
“İnsanlar zannediyor ki tekrar tekrar kanser olurken popülerliğimin artmasından memnunum. Şaka gibisiniz kanser olmaktan bahsediyoruz. Hem de dört kere. Bunun karşılığında milyoner olsam bile bu kadar acıyı yaşamayı asla tercih etmezdim. Popülerlik de neymiş?”
Mutlu musunuz, diye soracaktım ama gördüm ki mutlular ve ben onlardan utandım.
O kısacık ömründe pek çok şey öğretti ve gitti bu dünyadan. Mehmet Coşkundeniz’in dediği gibi bir kötülüğe bir şey yapamadı.
O kalbi kötürümleri değil; genç bir kadının yaşama azmini, mücadelesini, savaşçılığını kutsayanları görmek istiyorum ben.
Çünkü bazı mücadeleler, zaferlerden daha kıymetlidir. Ve sen soyluca mücadele ettin Neslican!
Saçını kaybedince çeşit çeşit peruk taktı. Demir bacağına kavuşunca kendine ‘Iron Woman’ dedi. Tek kalan ayak bileğinden halhalı eksik etmedi. Ayakkabısının sol tekini demir bacağına hep giydirdi. Sneakers çorabını geçirmeyi de asla ihmal etmedi.
Yaşama sevincinin insanın sahip olduklarından bağımsız olduğunu gösterdin ki bu en büyük dersti, Neslican.
Işıklar içinde uyu Neşeli Şirin!