Gladyo hala yaşıyor

M5 Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Gazeteci Ceyhun Bozkurt, Kopernik Kitap’tan çıkan Gladyo; Operasyon Türkiye adlı son kitabında, Gladyo’yu anlatıyor.

 Gladyo benzeri örgütlenmelerin ilk olarak İngilizler tarafından İkinci Dünya Savaşı sırasında kurulduğu sonrasında ise NATO eliyle biçimlendiğine vurgu yapılırken, İtalya’daki Gladyo soruşturmasına ve Avrupa merkezli diğer örgütlenmelere de dikkat çekiliyor. Yapılanmanın Türkiye’deki varlığı ise; 6-7 Eylül olayları, 12 Eylül Darbesi, Eşref Bitlis suikastı, Gazi olayları ve Dağlıca saldırısı üzerinden ele alınıyor.

“ÖZEL HARP DAİRESİ GLADYO KURULUŞU DEĞİL”

Bozkurt, gladyo yapılanmasına ilişkin birçok görüşü irdelerken, genel kanının aksine Özel Harp Dairesinin (ÖHD), bir Gladyo örgütlenmesi olmadığını savunuyor ve konuyla ilgili şu çelişkilere dikkat çekiyor;

“Türk siyasi tarihinde derin devlet, kontrgerilla ile özdeşleştirilmeye çalışılan kurumsal yapı Seferberlik Tetkik Kurulu (STKB) ve sonrasında kurulan Özel Harp Dairesi olmuştur. Bu konuda bir kafa karışıklığı olduğu kesindir. Türk Solundaki genel kanı, Gladyo’nun STKB’nun kurulmasıyla oluşturulduğudur. Ancak kumpaslar döneminde, ABD/NATO’nun gayrı resmi çocuğu olan Gladyo’nun, Türkiye kolu olduğu iddia edilen STKB’nun yine ABD destekli bir soruşturmada hedefe oturtulması, bir çelişki yaratıyor. Yine Kıbrıs Barış Harekâtı ve Irak’ın Kuzeyindeki politikalarda, ABD’ye açık açık tavır alan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu pozisyonu çelişki olarak yorumlanabilir. STKB ve ÖHD’nin, Gladyo yapılanmasının ana unsuru olarak adlandırılması noktasında soru işaretleri de vardır. Örneğin Gladyo, ABD/NATO tarafından yönetilen bir güçtür. Bu gücün Kıbrıs politikası da bellidir; Rumların desteklenmesi, Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin devre dışı bırakılmasıdır. Oysa ÖHD, Kıbrıs’ta mücahitlerin örgütlenmesinde ciddi bir işlev görmüştür. Kamuoyunun Kıbrıs Mücahit Teşkilatı olarak bildiği Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) kuran ve yıllarca Yunan ve Rum çetelerine karşı Kıbrıs Türkünün varlığını koruyan; 1974 Kıbrıs Barış Harekâtına destek olan, 1967 yılında o zamanki komutanı Tuğgeneral Cihat Akyol tarafından Özel Harp Dairesine dönüştürülen, Seferberlik Tetkik Kurulu’dur.”

Özel Harp Dairesinin güçlenmesiyle birlikte hedef haline geldiğini belirten Bozkurt, Kontrgerilla adıyla tanımlanan Özel Harp Dairesinin lâğvedilmesi ve güçsüzleştirilmesinin Türkiye muarızlarının hedefleri arasında olduğunu savunuyor.

“6-7 EYLÜL OLAYLARINDA İNGİLİZ VE ABD İSTİHBARATI TÜRKİYE’DEYDİ”

Bozkurt ayrıca kitabında, 1955 yılında gerçekleşen ve 6-7 Eylül olayları olarak anılan olaylar sırasında ABD İstihbarat Başkanı Allen Dulles’ın ve James Bond karakterinin yazarı Ian Fleming’in Türkiye’de olduğunu ifade ederek, 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili çarpıcı bilgiler aktarıyor. 12 Eylül öncesinde Gladyo’nun beş ayağının aktif olduğunu; güvenlik bürokrasisi içindeki ayak, siyaset ayağı, ekonomi ayağı, medya ayağı ve sivil toplum ayağı (psikolojik harp açısından etkili) olduğunu belirtmektedir.

“DARBENİN HEDEFİ KANI DURDURMAK DEĞİL EKONOMİK VE POLİTİK DEĞİŞİMDİ”

Bozkurt, Gladyo’nun bir strateji çerçevesinde taktik eylemler yaptığını belirterek, 12 Eylül darbesinin ekonomik ve siyasal hedeflerini şu şekilde vurgulamıştır;

“12 Eylül, Türkiye’nin 24 Ocak kararları olarak bilinen ekonomi politikalarını hayata geçiren darbe oldu. Darbeden önce bir azınlık hükümeti kuran Süleyman Demirel, Başbakanlık Müsteşarlığı ile DPT Müsteşar Vekilliği görevinde bulunan Turgut Özal’ı tam yetki ile donatarak ekonomi yönetiminin başına getirmiş, Özal da oluşturduğu ekiple 24 Ocak Kararları diye bilinen istikrar paketini hazırlamıştı. Bu pakette;

- İstikrar paketi tam anlamıyla Türkiye’nin “serbest piyasa ekonomisine” geçmesini ve uluslararası sermaye ile entegrasyon sağlanmasını amaçlıyordu.

- Dışa kapalı bir ekonominin yerine, dünya sermayesi ile bütünleşen bir ekonomi modeline geçiş hedeflenmekteydi. Yabancı sermayeye ilk kez kapılar bu kadar net olarak aralanıyordu.

- Dışarıdan almaktansa içeriden temine dayalı “ithal ikameci” politikaların yerine döviz girişi sağlayacak, ihracata dayalı bir ekonomi modelinin benimsenmesi amaçlanıyordu.

- Kamunun fiyat denetimlerinde mümkün olduğunca taraf olmaması ve fiyatlar genel seviyesinin piyasada oluşan arz-talebe göre belirlenmesi hedefleniyordu.

- Kamunun ekonomi içindeki payı azaltılacak. Özel kesim öne çıkarılacak. Sermaye piyasaları oluşturulacak, kambiyo rejimi serbestleştirilecek. Tüm bunların yapılabilmesi için ise kurumsal ve yapısal düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Bu aynı zamanda Cumhuriyet Türkiye’sinde, devletçilik ilkesinin yeniden anlamlandırılması da oluyordu.

- Faiz hadlerinin artık devlet tarafından değil piyasa tarafından belirlenmesi ve enflasyon üzerinde faizin hayata geçirilmesi yani reel faizin oluşmasına imkân sağlanıyordu.

Özal, 12 Eylül 1980 Askerî Darbesinden sonra askerler tarafından Bülend Ulusu Başbakanlığında kurulan geçiş hükümetinde, Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevine getirilmişti. Bu çerçevede Özal, hazırladığı 24 Ocak kararlarını uygulama imkânı bulmuştu. Yirmi iki ay bu görevi yürüten Özal, 14 Temmuz 1982 tarihinde hükümetten istifa etti.”

TÜRKEŞ-ÇATLI GERİLİMİ

Bozkurt, kitabında darbe öncesinde şartların olgunlaştırılması için çok sayıda olay yaşandığını hatırlatırken, hâlen tartışılan yedi Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi öğrencinin öldürülmesiyle ilgili de dikkat çekici ifadeler kullandı. Katliamın gerçekleştiği dönem ülkücü hareketin içinde bulunan isimlerle yaptığı görüşmeleri aktaran Bozkurt şu ifadeleri kullandı;

“Bu konuda Ülkücü hareket içinde çok ciddi iddialar gündeme getirilir. O dönem TİP’li gençlerin çatışmaların içinde bulunmaması dolayısıyla hedef alınmasına kuşkulu yaklaşan bizzat görüştüğüm ve o dönemi yaşayan Ülkücüler, olayla ilgili şu bilgileri vermişlerdi; ‘Bahçelievler o dönem Ülkücü Hareketin çok güçlü olduğu bir yerdi. Bu nedenle, çatışmanın içinde bulunan yasa dışı yapılanmalar, Bahçelievler’e giremezdi. Ancak TİP çatışmaların içinde değildi. Bu nedenle TİP’li öğrenciler rahatlıkla Bahçelievler’de barınıyordu. O dönemlerde MHP içinde Alparslan Türkeş ile Ülkü Ocaklarının o dönemin önemli isimlerinden olan Abdullah Çatlı’nın da içinde bulunduğu bir grup arasında gerginlik vardı. Bu gerginlik devam ederken bu olaylar meydana geldi. Abdullah Çatlı, birileri tarafından bu olaya çekilmiş olabilir. Bu olay, âdeta TİP’i çatışmaların içine çekmek için yapılmış olabilir. Zaten o olaydan sonra Türkeş ile Çatlı ve arkadaşları arasındaki ilişkiler daha fazla gerildi.’”

Yine aynı dönemde, Kıbrıs’taki gelişmelere de değinen Bozkurt kitapta, “İngiliz gizli servisinin Flatcher Flitch gibi ajanları, 1955’ten itibaren Kıbrıs’a gelmeye başladı. Keza aynı yıl, Kıbrıs’taki İngiliz Hükümeti Valiliğine imparatorluk eski Genelkurmay Başkanı Mareşal Sir John Harding atandı. Harding ‘demir yumruklu asker’ olarak biliniyordu. İngilizler kanlı bir oyunu sahneye koymak için uzmanlarını adaya getirdi.” ifadelerini kullanıyor.

Slovan Bratislava - Milan Maçı Ne Zaman, Nerede ve Hangi Kanalda Anne için istenen ceza belli oldu! Ev sahiplerinin akıl almaz isteklerine bir yenisi daha eklendi
Sonraki Haber