Aslına bakarsanız benim adayım Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. Bundan on gün önce ‘ya şimdi ya hiç Kemal Bey’ cümlesiyle biten bir yazı kaleme alıp, paylaşmıştım.
Çünkü etrafımdaki bin yıllık CHP’li tanıdıklarımın hiç birinin partiden gelmeyen, sol tandanslı olmayan bir isme kesinlikle sıcak bakmadığını görüyordum.
İkinci bir ‘Ekmeleddin vakası’ tüm CHP’lilerin kabusu haline gelmişti.
Abdullah Gül ismi için ise bir mutabakat zemini arandığını biliyordum. Çünkü kazanabilmek için bir şekilde muhafazakar seçmenden de oy almak gerekiyordu. Fakat gerek parti tabanı, gerek milletvekilleri sert tepki gösterdi Gül ismine.
İYİ Parti Genel Başkanı Merak Akşener de adaylık konusundaki duruşunu değiştirmeyince, Gül ismi rafa kalktı.
Ardından Kesici gibi yine sağ kökenli bir CHP’linin adı geçmeye başladı ama tarihin enteresan bir cilvesi olmalı, Muharrem İnce’nin adaylığını da yine dün Kesici açıkladı.
CHP en doğru ismi öne çıkardı ve partiden gelen, hem ulusalcı, hem de tüm sosyal demokrat kesimlerden oy alacak bir ismi; Muharrem İnce’yi, bu yazıyı kaleme alırken devam eden görkemli bir törenle aday yaptı.
‘Koskoca CHP soldan bir aday bulamıyor mu’ diye hayıflananların da yüreğine su serpildi.
Artık tüm partiler kendi adaylarıyla, çizgilerinin sembol olmuş isimleriyle girecekler demokrasi tarihimizin bu çok önemli yarışına...
Tayyip Erdoğan, Muharrem İnce, Meral Akşener, Selahattin Demirtaş, Temel Karamollaoğlu...
Bundan sonra söz sizde, söz artık hepimizde...
Adil, barışçı, dürüst ve hak edenin kazanacağı bir seçim temenni ediyoruz hepimiz...
Son sözüm şudur; hangi siyasi görüşten, hangi partiden geliyorsa gelsin, biz birlikte daha güzeliz; biz hep beraber Türkiye’yiz. Hayırlı olsun...