Skandalları konuşuyoruz. Sadece skandalları… Seçim arifesindeyiz, istiyoruz ki projeler yarışsın. İstiyoruz ki, siyaset umut versin, gelecek vaad etsin…
Ama gördüğümüz para kuleler, terör örgütü ile iç içe ilişkiler, algı operasyonları, yalanlar, tehditler, şantajlar, yandaşlar, olmaza olur diyenler, çifte standartlar…
Elbette Anamuhalefet partisinden bahsediyoruz.
İstanbul İl Başkanlığı binası alımı için toplanan bağış paraları olduğu iddia edilen ama herhangi bir geçerli evrakla desteklenmeyen, sonunda ‘usulsüzlük’ yapıldığı yolunda bir açıklama ile geçiştirilmeye uğraşılan ancak burada da önceki parti yönetiminin alttan alta ‘usulsüzlük değil, yolsuzluk, parti ile ilgili olmayan bir para’ bilgisi ile mütemadiyen kafaları karıştıran bir vaziyet söz konusu…
Elbette bu hamur daha çok su kaldırır. Ortada bu kadar büyük paralar varken, paraların işaret ettiği isim Ekrem İmamoğlu iken, dönemin parti yöneticileri Canan Kaftancıoğlu, Bülent Kuşoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu gibi ismi geçenlerin açıklamalardan sarfınazar etmeleri; konunun açıklığa kavuşmasını seçim sonuna bırakmak gibi bir oyalayıcı yolu seçmeleri pek de anlaşılır gibi değil…
Niye derseniz, ben bu isimlerin üçünün de söz konusu para olunca çok daha rafine bir yerde duracağını düşünenlerdenim. Ne usulsüzlük, ne yolsuzluk yapmayacaklarına dair bir kanaatim var. Hatta onların bulunduğu bir yerde, onların iradesi ve imzasıyla yapılması mümkün değilmiş gibi düşünürüm…
Göreceğiz: Siyasette açıklık, şeffaflık, gün ışığı, hesap verebilirlik diye ortalığı pek çok kez ayağa kaldıran Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendi döneminde meydana gelen bu ‘kayıtdışı’ duruma daha ne kadar sessiz kalabileceğini…
Afyonkarahisar Belediye Başkan Adayı Burcu Köksal, DEM’i dışlayan açıklamalar yapınca anında çifte tekzipe giden, hatta işi ‘kendisine ya yeni bir iş bulsun, ya da parti bulsun’ derecesine götüren açıklamalar yapan CHP’nin, Özel’in, İmamoğlu’nun Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ahmet Akın’ın daha ileri açıklamaları karşısında herhangi bir tepkisine şahit olan var mı?
Burcu Hanım üvey evlat mı? Niye ona bu kadar aşırı tepki verildi de, Ahmet Akın’ın konuşmasının üzerine yatıldı? Şimdi bu açıklamaları yapan Ahmet Akın’a da ‘kendisine yeni bir iş veya parti bulmalı’ diyecek bir babayiğit çıkmayacak mı?
Yoksa tepkilerinizi ‘Afyonkarahisar’ı zaten kazanamayız, Balıkesir’i de bu açıklama ile kazanırız’ düşüncesi ile mi yapıyorsunuz?
İstanbul’da, Mersin’de, Adana’da, Ankara’da, Şanlıurfa’da girmiş olduğunuz kent uzlaşısının Türkiye’yi nereye götüreceğini herhalde Esenyurt’ta açılan terör örgütü flamaları ve adayınızın ‘özerklik’, ‘kanton bölge’ açıklamaları üzerinden okuyorsunuzdur…
Keza, sur, hendek, barikatlarla bazı illerimizde denenen ve aziz şehitlerimizin canı pahasına önlenen kalkışmaları hatırlıyorsunuzdur, diye düşünüyorum ama emin değilim…
Çünkü Özgür Özel’in adeta darbe girişimi çağrısı, meşrulaştırıcı açıklamasını görünce bu kadarı da olmaz ki, demekten insan kendisini alamıyor…
Hatay ve Gökhan Zan rezaleti ise ayrı bir konu… Lütfi Savaş’ın kaybettiğini görünce, Muharrem İnce operasyonunun bir kez daha tekrarlandığı görülüyor… Kendilerini ilkeli olarak vasfeden TİP’lilerin, İP’ten transferi içselleştirecek ilkellikteki tavırları şimdi de kent uzlaşısının bir tarafı olarak söz geçiremedikleri Zan’a linçe dönüştüğü açık…
Anlaşılan o ki, kaybetme korkusu arttıkça, CHP Balıkesir’de ayrı, İstanbul’da ayrı, Hatay’da ayrı, Ankara’da ayrı politikalar izlemekte bir sakınca bulmuyor…
İlke yok. Dilber politikası var.
Ah CHP! Sen bu hallere düşecek parti miydin?