"CHP, TMT için ‘Menderes’in Gestapoları Kıbrıs’ta’ diyordu!"

CHP zihniyetinin KKTC'ye bakışı... Yusuf Alabarda: "Biri mezeye Kıbrıs’ı verir, öbürü TMT’yi gayrimeşru ilan eder!"

Halk TV programcısı Ayşenur Arslan'ın Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) hakkındaki skandal sözlerinin yankıları sürüyor.

Bilindiği gibi konu kısa süre önce yargıya taşınmış, AK Parti, MHP ve BBP, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına ayrı ayrı suç duyurusunda bulunmuştu.

Ayşenur Arslan yaptığı açıklamalar nedeniyle özür dilese de Türkiye gazetesi yazarı Yusuf Alabarda o sözlerin bir "dil sürçmesi" olduğunu düşünmüyor.

Bunu kanıtlamak içinse okurlarını yakın tarihe kısa bir yolculuğa çıkaran Alabarda CHP zihniyetinin geçmişte TMT'ye bakışını çarpıcı örneklerle gözler önüne serdi.

Türkiye yazarı, "Silahların TSK envanterinden kayıtları silinerek TMT teşkilatlarına gönderilmesi, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında gazete manşetlerini süslüyordu. CHP muhalefeti TMT için adaya gönderilen kahramanlara ‘Menderes’in Gestapoları Kıbrıs’ta’ diyerek konuyu dünya kamuoyuna duyurmaya çalışıyorlardı." ifadelerini kullandı.

Bu yaklaşımın günümüzde pekçok benzer yansımasının yaşandığına da dikkat çeken Alabarda yazısında şunları kaydetti;

"Sonunda kahraman Türk Mukavemet Teşkilatı da hedef tahtasına konularak suikastlar ile bilinen illegal bir yapı olarak nitelendirildi.

Adım adım alıştırmaya devam ediyorlar bizi.

Daha düne kadar her türlü çağ dışı ideolojiye karşı CHP’nin silahlı ya da silahsız mücadelesini savunuyordu.

CHP’nin sözde kuvvacı genel başkanından, TMT’nin illegal ve suikast örgütü benzetmesine haddini bildiren bir açıklama geldi mi?

Gelmez..

Çünkü TMT’nin önünü kesmek için zamanında darbeci zihniyet ve CHP’nin yapmadığı kalmadı…

Elbette ‘en son okuduğum kitap İnce Memed’ diyen birinden bunu beklemiyorum. Beklemiyorum beklemesine de kendi tabanına kuvvacı olduğunu anlattığında biri de çıkıp neden ‘hadi oradan’ demez?

Birinin bir tabak mezeye Kıbrıs’ı veresi gelir, öbürü de TMT’yi suikast planlayan gayrimeşru bir yapı ilan eder.

İnsanın kulağına Makaryos namlı papaz allēluia (Haleluya) okusa, Grivas da vaftiz babalığını yapsa bu toplumda bu konular yine de bu kadar rahat söylenemez.

İyi de bunlar ilk kez şimdi söylemiyorlar ki…

TMT’yi kuran ekibe ağababaları neler yaptı bilseniz yatağınızda ters dönersiniz.

Biraz uzun bir yazı olsa da buyurun yazının tamamını sabırla okuyalım.

1931 yılında Rumlar ENOSİS, yani adanın Yunanistan’a bağlanması doğrultusunda ayaklandılar ve İngiliz valisinin konağını ateşe verdiler. Bu durumda İngilizler ENOSİS planına karşı olan Türkler ile Rumları birbirine rakip kılacak siyaset yoluyla adayı kontrol etmek istedi.

1944 yılında II. Dünya Savaşı sona ererken tüm kiliselerde ENOSİS vaazları veriliyor ve duvarlara ENOSİS yazılıyor, tüm Rumlar ENOSİS diye naralar atıyordu.

1950’de Rumlar ENOSİS planlarını resmî olmayan bir halk oylamasına sundular. Türklerin iştirak etmediği bu oylamada, adada yaşayan Rumların yüzde 96’sı ENOSİS’ten yana oy kullandılar ve adanın Yunanistan’a bağlanmasını talep ettiler. Bu esnada Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi’nin başına da Makaryos isimli bir papaz getirildi.

1954 yılına gelindiğinde, ileride EOKA isimli terör örgütünün de başına geçecek Grivas namlı eşkıya, Yunanistan’dan gönderilen silah ve mühimmatlar ile birlikte adaya ulaştı. Artık Rumların gözü dönmüş, Girit’ten sonra Kıbrıs’ı da Yunanistan’a bağlamaya yemin etmişlerdi.

Kıbrıs, ENOSİS sloganları altında dinî ve siyasi liderliğini Makaryos’un, şiddet ve terör eylemlerinin elebaşlığını EOKA örgütünün elebaşı Grivas’ın yaptığı bir adaya dönüşmüştü. Ortodoks Kilisesi tüm dünyada propaganda sistemini devreye sokmuştu. Kıbrıs dağları eli silahlı EOKA çetesi ile âdeta kaynamaktaydı.

Bu şartlar altında dahi kimse Kıbrıs Türk toplumu ile alakadar olmuyordu.

5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ı tek taraflı ilhak eden İngiltere’nin bu ilhakı, Lozan Anlaşması’nın 20. Maddesi ile tanındıktan sonra Kıbrıs, Türkiye gündeminde hiçbir zaman bir sorun olmamıştı lakin şimdi ada kaynamaktaydı.

TMT 1957 yılında adada direniş hareketi ortaya koymak maksadı ile Kıbrıs’ta kurulmuşsa da Türkiye’nin desteğinin olmadığı bir direnişin başarılı olma şansı yoktu.

Nitekim 1958 yılında Türkiye’nin desteği açıklanana kadar olmadı da.
 
Ve Küçük ile Denktaş Türkiye’de
 
2 Ocak 1958 tarihinde Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş, Türkiye Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu ikna etmek için Ankara’ya geldiler. Fatin Rüştü Zorlu’nun ‘size silah ve mühimmat göndersek alır mısınız?’ diye sormasının üzerine TMT fiilî olarak da kurulmuştu.

Zorlu, Genelkurmay Başkanlığı ile yaptığı çalışma sonucunda Seferberlik Tetkik Kurulu Başkanı Daniş Karabelen ile istişarelerde bulunuyordu.

Zorlu ‘nasıl muvaffak oluruz?’ diye sorduğunda Karabelen Zorlu’ya ‘Efendim karar alırsanız, istirdat harekâtı başlatırız’ diyordu.
Yani kaybedilen toprakların geri kazanılması harekâtı.

‘İstirdat’ muazzam derinliği olan bir ifade ve her babayiğidin dağarcığında olacak bir kelime değil. Zira Karabelen Filistin cephesinde ve Gazze’de, İstiklal Harbi’nde ve Kore’de mücadele vermiş bir Gazi general.

O tarihten sonra birçok subay TMT’nin yapılandırılması için gizli yollardan Kıbrıs’a intikal etti. Gidenler arasında Rıza Vuruşkan, İsmail Tansu, Eyüp Mater, Rahmi Ergün gibi kahramanlar vardı. Bu teşkilatlanmalar ve fedakârlıklar sonucunda adaya Erenköy üzerinden silah ve mühimmat sevkiyatı yapılıyordu.
 
CHP yandaşlarının TMT’ye bakışı: ‘Menderes’in Gestapoları’
 
Bu silahların TSK envanterinden kayıtları silinerek TMT teşkilatlarına gönderilmesi, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında gazete manşetlerini süslüyordu. CHP muhalefeti TMT için adaya gönderilen kahramanlara ‘Menderes’in Gestapoları Kıbrıs’ta’ diyerek konuyu dünya kamuoyuna duyurmaya çalışıyorlardı.
 
Bugün ne değişti?
 
MİT tırlarının durdurulmasından tutun, ‘maalesef Türkiye Azerbaycan’a silah gönderiyor’ diyenlere kadar, oradan da ‘Suriye’ye sarin gazı Türkiye üzerinden gönderiliyor’ diyenlere varıncaya dek, son dönemde yaşadığımız hemen her konu ile nasıl da benzeşiyor değil mi?

Çünkü tesadüf yoktur, sadece nisyan ile malul beşerî hafızamızdan istifade ediyorlar.

Nasıl hafızamız olsun ki..

Yunan Grivas namlı eşkıyanın ve EOKA’nın her yere heykellerini dikiyor, Anastadias isimli Rum lider 2017 yılında Türkiye ile müzakereler yürütülürken ENOSİS kararı alınışının yıl dönümünü okullarda kutlatıyor, biz ise Kıbrıs’ı Yunan’ın elinden çekip alan ve Türkiye’yi garantör yapan anlaşmayı imzalayan Fatin Rüştü Zorlu’yu vatana ihanetten idam ediyoruz, TMT kahramanlarını Menderes’in gestapoları diye nitelendiriyoruz.

Bugün de illegal suikast çetesi…

Sonra mı ne oluyor?

Vatana ihanetten idam ettikleri Fatin Rüştü Zorlu’nun imzaladığı Londra ve Zürih Anlaşmalarına dayanarak 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı’nı icra ediyoruz.

Daha bitmedi…

Denktaş anlatıyor: “27 Mayıs olunca Dr. Küçük çok üzüldü. Hemen sonraki günlerde sağda solda Kıbrıs’a gönderilecek silahlar bulunmaya başladı. Bunlar halkı silahlandırmak üzere toplanan silahlardır diyerek 27 Mayıs mahkemelerinde aleyhlerinde kullanılmak istendi. Biz Küçük ile bunların Kıbrıs’a gönderilmek üzere hazırlanan silahlar olduğunu duyurduk ama TMT artık tu kaka olmuştu.”

Nasıl?

Birilerinin geçtiğimiz yıllarda sağda solda bulduğu silahlar ve sonrasında ortaya konan kumpas ile ne kadar benzer değil mi?

Çünkü akıl hocaları aynı da ondan…

Ve nihayet o güne kadar 5.000 Kıbrıslı Türk’ü yetiştiren TMT, 27 Mayıs darbecilerinin eliyle sekteye uğratılır. O TMT yapısı ve siyaseti devam ettirilse belki de Kanlı Noel katliamları hiç olmayacaktı.

Hemen arkasından Demokrat Parti hükûmetinin adamı diyerek Filistin Cephesi’nden İstiklal Harbi’ne, Kore Harbi’nden TMT teşkilatlarının kurulmasına varıncaya kadar kahramanlıklar göstermiş Daniş Karabelen görevden alınıyor.

Arkasından Rıza Vuruşkan ve İsmail Tansu gibi kahramanlar da görevlerinden el çektirilerek TMT felç ediliyor.

27 Mayıs darbecilerinin TMT ile mesafeli olmasını tembihleyerek gönderdikleri Emin Dırvana’yı Kıbrıs’a elçi olarak gönderince, Dırvana’nın Denktaş’a ilk suali ‘silahları toplayalım mı?’ oluyor.

Darbecilerin Cumhurbaşkanı Gürsel de Dr. Fazıl Küçük’e “Sizin için Yunanistan ile savaşamayız” diyor.

Şimdi TMT teşkilatlarına ‘Menderes’in Gestapoları’ diyenlerin TMT teşkilatlarına gayrimeşru demesini dil sürçmesi mi zannediyorsunuz?

Sözde kuvvacı gelenekten gelme iddiasındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaşanan rezilliğe okkalı bir cevap vermemesini tesadüf mü zannediyorsunuz?"

YAZININ TAMAMI İÇİN...

Genel Sağlık Sigortası borçlarına af geliyor "Galatasaray düşme hattındaki 10 kişilik takımı zar zor yendi" Hamas savaşçılarına tecavüzcü diyen gazeteciye tepki yağıyor!
Sonraki Haber