"Çok parçalı Orta Doğu'nun tohumları atılıyor!"

Dış politika uzmanı, stratejist Dr. Furkan Kaya, son günlerde Orta Doğu coğrafyasında yaşananlarla ilgili bir analiz hazırladı. Dünyanin yeni ve modern bir "Orta Çağ" sürecine girdiğini ifade eden Kaya, Bu Orta Çağ'ın tam merkezinde yer alan Orta Doğu'nun ise çok parçalı bir yapıya dönüşmesi için tohumların atıldığını kaydediyor. Rusya ile kurulan her ittifakın ABD için bir tehdit olduğunun altını çizen Dr. Kaya, Pentagon ve CIA eliyle PKK-YPG'den "Kuzey Ordusu" adıyla kurulan birliğin hedefinin ise Türkiye'nin sınır karakollarını dinlemek olduğunu söylüyor. Yaşanan 3. Dünya Savaşı'nın izlerinin ise nesiller boyu süreceği uyarısında bulunuyor.

Dış politika uzmanı, stratejist Dr. Furkan Kaya'nın son Orta Doğu ve ABD'nin YPG'den oluşturduğu "Kuzey Ordusu" analizi şöyle;

YENİ ORTA ÇAĞ, YENİ ORTA DOĞU

Dünya artık yeni ve modern bir “Orta Çağ” sürecine girmiş olduğunu ifade etmek yanlış olmayacak. Günümüzde dünyanın her köşesinde büyük toplumsal infiallerin, ekonomik darboğazların hatta birçok insanlık suçlarının işlenmesine şahitlik ediyoruz. Karanlık Orta Çağ günlerinde birçok savaşa ve milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine neden olan adaletsiz düzen sonrası yeni bir adil düzen arayışı iki büyük dünya savaşı sebebiyle kesintiye uğramış fakat bir başka dünya savaşının çıkmaması için kurulmuş olan uluslararası ve uluslara üstü kuruluşlar belki global cephe ve nükleer savaşların önüne geçebilmiş, fakat gerçekçilik ideolojisini bir kez daha haklı çıkartacak insanın kötü doğasının tezahürünün değişiminin önüne geçememiştir.

Çok parçalı Orta Doğu’nun tohumları atılmaya devam ediliyor

1916 yılında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması tarihsel olarak Orta Doğu coğrafyasını Araplar ve Türklerin, Kürtler ile Süryanilerin, Sünni ve Şiilerin, Hıristiyan ve Yahudi halklarının yaşadığı bölgelere ayırmıştır. Yeni Orta Çağ olarak adlandırılabilecek bu süreçte bloklar arası mücadele yerine her ülkenin kendi ulusal çıkarı kapsamında ittifaklar veya ihtilaflar içinde olduğu görülüyor. Diyalog, işbirliği ve diplomatik ilişkilerin son derece hızlı şekilde tüketilmesi, sorunlar karşısında çözüm odaklı politikalar önündeki en büyük engel. Suriye ve Irak coğrafyası üzerinde terör gruplarının vekaleten yürüttükleri savaşta yeni çok parçalı Orta Doğu’nun alt yapısını hazırlamaya devam ediyorlar. Suriye’nin kuzeyinde Kürt yönetiminin fiilen kurmuş olduğu idarenin diğer kantonlar ile birleşerek Doğu Akdeniz kıyılarına ulaşması bölge ülkelerini işbirliğine girmesini engel teşkil edecek olan en büyük unsurlardan biri olacak.
Rusya’nın içinde bulunduğu her ittifak ABD için bir tehdit
Elbette bu coğrafya üzerinde gerçekleşen bölgesel işbirlikleri en çok ABD’yi rahatsız ettiğini söyleyebiliriz. Hatırlanacağı üzere Körfez ülkeleri arasında bilhassa Katar üzerinden çıkarılan yangın dolaylı yoldan da Türkiye’nin içinde bulunacağı veya başrolünü alabileceği her işbirliği olasılığına karşı bir hamledir. Kuşkusuz Rusya’nın da içinde bulunacağı muhtemel bir ittifak ABD’nin okyanus ötesi politikaları için en büyük tehdit unsuru olacaktır. Bunun önüne geçebilmek için ekonomik manipülasyonlar ve toplumlar krizlerin tetiklenmesi kullanılacak önemli enstrümanlardır. Almanya Dış İşleri eski Bakanı Fischer’in ifade etmiş olduğu gibi ABD, Orta Doğu’da mevcut düzeni bozacak kadar güçlü oldu fakat yeni bir düzeni inşa edecek kadar güçlü olmadığını anladı. Zaten bunu başaramadı. ABD’nin 44. Başkanı Obama döneminde İran’a yönelik yaptırımların kaldırılmasına yönelik varılan nükleer anlaşma, Orta Doğu’nun geleceğine dair ABD ile diyalogun başlamasına zemin hazırlayacaktı fakat ABD Başkanı Trump İran’ı terör devleti olarak gördüğünü daha ilk günlerden beri belirterek bu süreci tıkamış oldu.Büyük Avrasya, istikrara kavuşmuş bir Büyük Orta Doğu’nun doğal bir parçası haline gelmesiyle bütünlük sağlayabilir. Rusya, İran, Türkiye, İsrail, Mısır ve Ürdün ile ortaklık ilişkilerini sürdürürken, Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ile de diyalogunu ortaklık seviyesine çıkarabilir. Belki de en önemlisi Türkiye-Rusya-İran üçgeni çerçevesinde, Orta Doğu’nun tüm kilit aktörlerini kapsayan çok taraflı bir mekanizmaya dönüştürme girişimi başlatılabilir. Türkiye-Rusya-İran’ın temelini oluşturabileceği yeni Orta Doğu düzeninin en büyük katkısı Büyük Avrasya hayalinin gerçeğe dönüşmesi üzerinde olacak. Bu süreçte Türkiye ve Rusya arasındaki işbirliği büyük önem arz ediyor.
Yeni İpek Yolu ile refah ve barışta taşınabilecek
Avrasya Entegrasyonu ve Yeni İpek Yolu gibi projeler, bu büyük coğrafyanın yeniden ayağa kalkması, yani hammaddenin, malların ve enerjinin daha az maliyetle taşınabilmesiyle dünya ticaretinin merkezinin bu bölgeye gelmesi anlamına gelecek. Refahın ülkeler arası taşınmasıyla meydana gelecek karşılıklı bağımlılık yeni savaşların önüne geçebilecek. Bu küresel değişim süreci, Körfez monarşileri, Güney Asya ve hatta Orta Amerika ülkelerine yayılımı kolaylaştıracak. İşte bu noktada, ABD, İsrail, Suudi Arabistan’ın rahatsızlık fark edilmektedir. Yeni İpek Yolu ve Avrasya entegrasyonuna ABD tarafından yapılacak sabotajlar bölgesel gerilimleri arttırmak için toplumsal kargaşaları körüklemek ve ekonomik krizleri tetiklemek olacaktır.
ABD, Suriye’de PYD güçleriyle “Kuzey Ordusunu” kuruyor
Son olarak ABD, Suriye’nin kuzeyinin güvenliğini sağlamak için 30 bin kişilik orduyu Suriye Demokratik Güçleri (SDG), gerçek temeli PYD güçlerinden oluşturma kararını açıkladı. CIA eğitmenleri orduya teorik ve teknik bilgiler verirken, Pentagon’un hava indirme birimleri ve özel kuvvetleri, Kandil’den gelen PKK’lı teröristlere silahlı eğitim vermeye devam ediyor. PKK’nın organik kolu olan PYD’nin “kuzey ordusu” adını verdiği bu orduya ABD, son teknoloji telsiz dinleme ve sinyal istihbarat teçhizatları da temin ediyor. Buradaki amaç Türkiye’nin Suriye sınırındaki karakollarını dinlemek olduğunu tahmin etmek elbette zor değil.Türkiye ise bu gerilimlerin merkezinde yer alan güçlü jeopolitik bir aktör. Yeni İpek Yolu’nda önemli bir geçiş ülkesi olan Türkiye, aynı zamanda Avrasyacılık süreci ve enerjini nakil güzergahlarının kilit ülkesi konumunda. Henüz faaliyete geçen Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesi ile Londra’dan Pekin’e ulaşım ağı tamamlanmış oldu. Hülasa, Türkiye’nin kurumsal dış politikası güç dengesinin sağlanması ve milli çıkarların korunmasına vesile olacaktır. Artık hiçbir güç dünyanın efendisi olacak kadar güçlü değil. ABD, Türkiye olmaksızın Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da istediği düzeni tesis etmesi oldukça zor. Vekaleten kullandıkları terör gruplarını meşru zeminde göstermeye çalışarak Türkiye’nin bunu kabul etmesi beklenmemeli. Bloklar arası savaş artık mümkün görünmemesi nedeniyle bugün yaşadığımız “3. Dünya Savaşının” izlerini gerekli uluslararası önlemler alınmadığı takdirde nesiller boyu ödeyeceğiz.
İsrail: "Hizbullah'ın Nasr biriminin komutanlarından Faour öldürüldü" Giovanni van Bronckhorst: Antrenmanlarda bile böyle değil! Bill Clinton: İslam'dan önce İsrail vardı
Sonraki Haber