Artık galiba o gerçeğe doğru yaklaşıyoruz. Hepimizi bekleyen ayna ile yüzleşmeye.
Çünkü; Çok yorulduk; televizyonda tartışma programına değil de sanki düelloya gelir gibi birbirine saldıran kavga edenlerden, zaten gergin olan toplumu daha da gerenlerden.
Çok yorulduk trafikte, sırada, yolda sadece birbirine değil küçücük çocuklara bile tahammül edemeyenlerden. Kadınlara, çocuklara saldıranlardan.
Çok yorulduk sosyal medyada elindeki klavyeyi satır gibi sağa sola sallayıp ağzından salyalar saçarak etrafa saldıranlardan. Herkese herşeye bir laf sokma derdinde olanlardan. Herşeyi çivi gibi görüp elinde hep çekiç var sananlardan. Yapılan her güzel şeyi, her çabayı mayınlamaya çalışanlardan.
Çok yorulduk kendi fikrini tek doğru diye dikte ettirip çevresinde aksi düşünenleri yok sayıp iftiralarla saldıranlardan.
Çok yorulduk kavga kültürü ile birbirini küçümseyip yok sayanlardan. Ve her defasında ‘onu bana değil diğerine söyle’ diyenlerden.
Çok yorulduk komplo teorilerinin bilgi ve bilgiye dayalı objektif tartışmaların önüne geçmesinden. Yalan yanlış bilgilerle ortalığın kirlenmesinden. Ve doğrunun kırılmayan kalın duvarlarla görülmez hale gelmesinden.
Ve çok yorulduk ülkede bu siyasi kamplaşmadan ve sebebinin sürekli karşı tarafa atılmasından, kimsenin birbirini dinlememesinden. İyiye iyi kötüye kötü demenin bile zorla taraf olacaksına zorlanmasından.
Ne ara biz bu hale geldik. Yazık gerçekten yazık. Nedir bu iftira fitne fesat. Birbirimizi yok etme hissi. Rekabet, mücadele tabii ki olacak ama bunu daha iyisini yaratma yarışı olarak yapsak. Birbirimizi hançerlemesek.
Hepimiz ölümlüyüz, ve bu hayatı bu güzel ülkemizde hep birlikte huzurla yaşasak çalışsak ne olur.
İnanın dünya kimseye kalmıyor.
Yani Orhan Veli’nin dediği gibi illa, ‘Ölünce biz de iyi adam oluruz’ mu demek lazım.
Bir yerde okumuştum; ne de güzel hatırlatmaydı; Biz değil miydik; çocukken saklambaç oynarken rakiplerimize geriye sayarken aralara 3-2,5-2-1,5-1 diye buçukları bile yerleştiren.
İyilik bulaşıcıdır derler ya hani. Hadi artık bulaşsın. Bir Suriyeli’nin anlattıkları hala kulaklarımızda; ‘Zamanında beraber oturup konuşup çay bile içemezdik; şimdi bir başka ülkenin çöplüğünde beraber çöp topluyoruz.’
Sevgiye ihtiyacımız var. Vicdamızı daha çok dinlemeye ihtiyacımız var. Hepimizin hataları var, yanlışları var. Ama tek doğrumuz bu güzel ülkemiz. Bu kadar milli sorunlarımız varken kendimizi niye ana sorun haline getiriyoruz. Tabii ki tartışacağız ama birbirimizi yok etmeden.
Lafı çok uzatmayalım ve sizi Orhan Veli’nin çok ders çıkarmamız gereken o unutulmaz dizeleri ile başbaşa bırakalım;
ÖLÜME YAKIN
Akşamüstüne doğru, kış vakti;
Bir hasta odasının penceresinde;
Yalnız bende değil yalnızlık hali;
Deniz de karanlık, gökyüzü de;
Bir acaip, kuşların hali.
Bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
-Akşamüstüne doğru, kış vakti -
Benim de sevdalar geçti başımdan.
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
Zamanla anlıyor insan dünyayı.
Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayri?
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz....
İyi olun; Sağlıcakla kalın...
İyilik er geç kazanacak...