Cübbeli Ahmet Hoca'dan çok çarpıcı FETÖ açıklamaları

Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü, Habertürk TV canlı yayınında Nevzat Çiçek'in FETÖ'ye ilişkin sorularını yanıtladı.

FETÖ'nün kara kutusu olarak bilinen "Hava Kuvvetleri İmamı" Adil Öksüz'ün kendisini cezaevinde neden ziyaret ettiğinden, FETÖ'nün İsmailağa Cemaati'nden ne istediğine kadar pek çok konuda açıklamalarda bulunan Cübbeli Ahmet Hoca'nın konuşmasından satır başları şöyle:

Darbe meselesinden evvel askerler köprüyü tutmuş haberleri geldi fakat televizyon olan yere çıktım, misafirler vardı. Sonra bir muhalif kanalı açtık, baktık ki askerin görüntüsünü veriyor fakat dediler ki bu teröre karşı bir alarm mıdır nedir belli değil. Bizle çok uğraşan bir kanal bile böyle diyor, hiç darbe adı da geçmiyor. Ben hemen dedim ki, FETÖ'nün darbesi olabilir. İlk teşhisim bu çünkü ben bunu bazı yetkililere 2-3 ay evvel sordum, askeriyede güçlüler mi diye. "General seviyelerine gelmişler, YAŞ'ta temizlenecek gibi" dediler.

30-40 seneyi bildiğim için, takiyelerini bildiğim için, içeride gizli vardır diye düşünüyordum. Emniyet, adliyeler biliniyordu, halbuki bu işin en tehlikelisinin askeriyede olduğunu düşünüyordum ama pek kimse konuşmuyordu bu lafı. O arada ben hemen dedim ki, bu FETÖ darbesi olabilir. İkinci tespitim, emir komuta zincirinde mi değil mi? Bu laf da o sırada hiç yok. Ta ki o 1. Ordu Komutanı "emir komuta zincirinde değildir" diyene kadar çok tedirgin oldum. Çatışma olacaksa da olsun ama gelip memleketi işgal edemesinler.

Binali Bey'in "bu kalkışmadır" lafından sonra adını koyduk. Telefonlar yağmaya başladı, "sokağa çıkalım mı" diye soruyorlar. Saat daha 11 buçuk, 12, dedim "Tayyip Bey'den bir haber almadan sokağa çıkın demek benim haddimi aşan bir şey." İşte o arada Tayyip Bey bağlandı, "sokağa davet ediyorum" deyince, bu arada alçak uçuş falan oldu, biz 28 Şubat'ta da listede vardık, illa ki bir liste vardır, evde mi duralım dışarı mı çıkalım derken durduğumuz yerde durduk.

Ahmet Ünlü: IŞİD'le FETÖ'nün bir farkı yok, hatta FETÖ'nün şerri fazla #fetögerçekleri pic.twitter.com/ARfThGPC1b

— Habertürk TV (@HaberturkTV) 14 Ağustos 2016

Bu komutan dinlenmez, insanların kanına giriyorsunuz, IŞİD'den ne farkı var bunların diye, daha ilk gece konuşmam var.

Ben çok kaderci bir insanım, bir kısımları şunu dedi, o konuşmayı yaptıktan sonra ben o evde durmazdım. Ama ben durdum. Çünkü kadere teslimiyet manasından durdum, dualara oturtuk, bir şeyler okudum kendi kendime. O arada iyi haberler geldi ama elhamdülillah. Askerin hepsi hain değil, vatan haini değil. O emir komutanın olmaması bizi rahatlattı.

İsmailağa Cemaati'nde iki başsağlığına gittim. Yaralıları ziyarete gittim. Kısıklı'da iki kere çağırdılar, icabet ettim. İlk konuşmam siyasilerin ABD işini dillendirmedikleri zamana çattı. ABD lafını geçirdim, İsrail lafını geçirdim, siyasiler daha ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

Kuran-ı Kerim'i bildiğin zaman çok günceli takip etmek gerekmiyor. İkinci konuşmamda daha netleşmişti FETÖ'nün yaptığı, IŞİD zihniyetinden bunların ne farkı var? Yok. FETÖ'nün şerri fazla. Din adına yaptıkları zararları dünyanın gavuru gelse yapamaz. Sana hoca kılığından kürseye çıkıp vaaz ediyor.

GENELKURMAY BAŞKANI ORGENERAL HULUSİ AKAR İLE NE KONUŞTU?

Rastgele bir görüntü. Biz deniz yoluyla geldik Yenikapı'ya. Tabii ki geldiğimiz dakikada o anda iner inmez birkaç metre yürüdük, Diyanet İşleri Başkanı ile karşılaştık, birkaç metre daha yürüdük, dediler Hulusi Paşa geliyor. Yürüyordu yani, yürüdüğümüz için benim soluma doğru düştü. Eskiden nerede biz Genelkurmay'a selam vereceğiz, hep korkutulmuşuz. O arada önümü açtılar, kalmayınca denk geldim, selamın aleyküm dedim. Ben selam verince o da elini uzattı, selamımı aldı. "Çok dua ediyoruz" dedim, belki saniyelerle olan bir şey ama malzeme çıkarmak isteyenler çıkarıyorlar hala.

Biz horlanıyoruz ya hep, cübbeliler, sakallılar, daha başörtü şimdi orduevinde yeni girebilir yasal engel yeni kalktı. Demek ki halka karşı hor bakma olayı vardı. Şimdi bu paşamızın bize hor bakmaması, askere polise duam var senelerdir, vatan hainlerine beddua ediyoruz, vatanın bölünmemesi için, bunlara çok hassasiyetim olduğunu herkes bilir. Ben vatan haini miyim, niye benim selamımı almayacak? Sonra duydum orada paşalarla bütün halk fotoğraf çekmiş, bundan sevindim.

Halktan dua istiyorlar, biz duacıyız. Askere polise dua ediyoruz. 2002'de bir daha hapse atılırken bir subaya "tesbihimi verseniz size dua ederim" dedim, "senin duan bize lazım değil, atın şunun sakalını çöpe" dedi. Sakalımı kesmişim, çantama koymuşum, o benim özel eşyam. Böyle hakaretler gördük, o yüzden bir selam bizi çok memnun ediyor.

FETÖ beni susturmak istedi, itibarsızlaştırmak istedi. Güvenilirlik anketleri yaptırmışlar, burada ben de kendimi gördüm, birinde onlar 40'ta kalıyor ben 70'e çıkıyorum.Bu nabız yoklamalarını yaptılar ettiler. Bunlar benim rakibim değil. Benim okulum yok, gücüm yok, şahsi olarak 80'lerden beri kürsülerdeyim. Halk beni sever. Cemaatim var bile diyemeyiz. Benim şimdi internetten sonra seven ya da dinleyen bir çevre var, solcusu var, Alevisi var, her sınıf insan var. Bu genel halkta bir etki bırakma hasıl olunca, bir de bu dinler arası diyalog lafları bize gelmesi, burada böyle projeler var, onu biliyordum.

Esasen Beykoz'da külliye dolduğu zaman, yani 90'lı yıllar, daha FETÖ Türkiye'de, kalabalık bir cemaat geliyor. İlk benim görüşmem, bir kere gördüm kendisini, o da 12 yaşımda, yine bizim o zaman efendiye bağlı iki işadamı, o zaman FETÖ İzmir tarafında daha, bir Ramazan, 77 olabilir bu, mescit var fabrikasında, bizi iftara çağırdılar. O arada babam, babamın manevi babası Hakim Bey'in itibarı var. Gittik. Camii doldu, işadamları toplandı falan, daha 77. O zaman beni görüştürdüler, "yahu bu kadar hocasın niye sakalın yok" demişim, "bunu nerede okutuyorsunuz" dedi, "tam yerini bulmuşsunuz" dedi, iki tarafa da çek. Sonra teravih kılındı, dağıldıktan sonra, dedi ki Hakim Bey "bu hareket 20 sene içinde devletin bütün kademelerine yerleşecek" dedi.

Benim yol almak derdim yok, devlette kadrolaşmak gibi bir şeyimiz yok ki bizim. Ben bunu 2007'lerde baya ilerledikleri meydana çıkınca dedim "Hakim Bey'in lafı çıktı ama 10 sene rötarla." Meğer rötar yokmuş, fakat o zamandan bu derin devlet nerede, sığ devlet nerede hiç anlamamışlar. Biz çocukken duyduk bunları.

Bunun talebelerinden biri Singapur'daydı, dedi illa sizi görüştürelim. Dedim, o benle görüşmez. O da illa ısrar etti, baktım demiş işte "bana zarar gelir onunla görüşürsem, biz takipteyiz." Biri onun adına geldi, dini konulardan bir şeylerden konuşuyoruz.

Zaman Gazetesi'nde o arada jet-ski olayı oldu, benim yanımda Mehmet Sağlamer diye biri var, 10 sene yanımda durdu, o jet-ski şeyini bulmuş. Yılmaz Özdil yazıyor 2-3 gün evvel, "çıplak kadınlarla yüzerken gördük" diyor. Çıplak kadınlar dediği benim kızım, eşim de girmiyor. Bir Mehmet Sağlamer'in kızı var, bir de benim kızım var. Bu Mehmet Sağlamer parayla satıyor. Rıdvan Bıyık şahit sizden, telefon açtı, söylettirdi. Nurettin Veren de yeni patlatmış bunların durumunu. Her Ramazan'da bir şey çıkarırlar, 15 gün bütün Türkiye bunu konuşuyor. Neyse bu konu o kadar gündemde, ikinci Nurettin vakası hocam dedi. Bizde Nurettin Veren ayrıldı dedi, senin de demek yanında bu kadar zaman gezen adam böyle bir şey yaptı. Yaptı da ne yaptı? Jet-ski zaten açığa gidiyordu. 1-2 sene geçmedi, Zaman'da Ahmet Şahin'in yazısı, Yahudilerle ittifakımız var diye. Külliyen yalan. Ben bu sefer başladım, ne Yahudilerle ittifakımız var diye.

KASET TUZAĞINI FETÖ MÜ KURDU?

Bunlar benle baş edemeyince, bu kaset diyor şifreli, bunun şifresini sana bildirmiyoruz, bunu Ahmet Hoca'ya vereceksin. Benimle ilgili bir uydurma kumpas kasedi, tamamen fotomontaj. Bu kasetlerin hiçbirini mahkemede dosyaya koyamıyorlar. Kasetlerin imal tarihi 2008-2009. Delil olarak kullanacak kadar veri yok. O kumpasın kasedini kuruyor. Mehmet Hoca Ahmet Hoca'ya veriyor. Ahmet Hoca'ya biri telefon ediyor, şifreleri veriyorum, diyor. Bunu telefondan verince sen bir bak bakalım, diyor. Neyse birkaç gün geçiyor, Ahmet Hoca da mevzuyu bilmiyor. Ben de tefsir yazıyorum o sırada. 20-25 senelik vazifem. Ondan sonra Ahmet Hoca diyor ki sen buna bir bak. Bir de bakıyor ki benle ilgili müstehcen görüntüler var, Allah Allah diyor niye göndermişler bunu? Yeniden arıyor 1-2 gün sonra, ben JİTEM'im diyor. Ahmet Hoca "ne olacak" diyor, telefondaki diyor ki "bunu camiiden uzaklaştırıyorsunuz." O da "yahu biz bunu neye göre uzaklaştıralım, burada ne belgesi var" diyor, Ahmet Hoca paylaşmayınca bir daha telefon açıyor, "bunun başına iş gelecek, uzaklaştırmadığınız için sizi de vuracak, biz size bulaştırmak istemiyoruz" diyor mealen. Ben Ahmet Hoca'ya anlatıyorum. Ama vakıf zarar görür, diyorlar. Ben zarar gelmesini istemem, çıktık. Fakat istedikleri olmuyor, Ahmet Hoca deşifre etsin, bütün cemaate ifşa edilsin istiyorlar.

Camiiye biri geliyor, kaset yine şifreli. Diyor ki "ben MİT'im." Aynı gelen mi farklı mı bilmiyorum. Bunu diyor al, herkese yay. O da alıyor gidiyor, kırıyorlar atıyorlar. Oradan da sonuç alınmıyor. Ben İsmailağa'dan bir şekilde çıkarıldım ama onlar zannediyordu ki, insan içine çıkamayacağım. Bunun üzerine, Sirkeci Postanesi'nden 300 tane bu kasedi Çarşamba'nın sokaklarına saçıyorlar. Adres değişikliği iki gün içinde olanlar var, yeni adreslere gidiyor. Yine bir itibarsızlık olmuyor. Tabii bu kasetler rahatsız etti. Bu arada ben Hüseyin Gülerce ile Mahmut Koçak'ın tanışması nedeniyle Hüseyin Abi ile görüşelim dedik. Kasetle ilgili Hüseyin Gülerce ile görüştük.

İlk televizyona çıkacağım, ortalık ayağa kalktı. Bu sefer devreye birileri giriyor. Nur Cemaati'nden arayanlar oldu, "seni Fatih Altaylı tongaya düşürür" diye. Benim gizli kapalı sırrım yok. Kendim güveniyorum. Üstadımız da çık deyince çıktık. Bu sefer rahatsızlık Türkiye'ye taşınmış oldu. İlk çıkıyoruz, her sınıf insan, dünya kadar benim hakkımda manşet var 28 Şubat'ta. Millet merak ediyor. Ama bunlar aşırı rahatsız oluyor. Bu rahatsızlık artık had safhaya vardı, Flash TV haftalık devam ediyor. O arada biz Bursa'ya sohbete gidiyoruz, Yalova vapuruna bindik. Baktım Hüseyin Ağabey orada, ayıp olmasın git de ki "görüşmek istiyor yanınıza gelsin mi" de dedim yanımdakine. Sağ olsun kalktı geldi, teke tek konuştuk. Dedim ağabey durum bu, çok büyük namussuzluklar oluyor. O da dedi ki "bu konuşmalara devam ediyorsun, bunları kessen durur inşallah" dedi. "Bu iş bizden" demedi adam ama sorun için çözüm önerisi bu oldu.

"Ben ABD'deyken FETÖ Teke Tek'i seni izledi, dinledi" dedi. Ben de durumu anlatıyorum, programı bırakmamı çare gösteriyor. 2011 Aralık'ta hiçbir şeyden haberimiz yokken baskın oldu.

Buradaki mesele 11 Eylül sonrası, ABD terör bahanesiyle her yeri işgal etmesinden biraz sonra, bunlara karşı bir teröre karşı, FETÖ'deki gibi ılımlı İslam lafı bizde geçmiyor. Ben Kur-an'ı nasıl ılımlatacağım? Durup dururken otobüsü patlat, kiliseyi patlat, bunlar İslam'da yok.

FETÖ'nün emniyet mahrem yapılanmasına operasyon! Kılıçdaroğlu'nun Akşener sözleri İyi Parti'yi karıştırdı! Netanyahu'ya bir kötü haber daha!
Sonraki Haber