Çukur'da Türk Marşı! Merak edilen marşın bestecisi kim?

Pazartesi akşamlarının vazgeçilmez dizisi Çukur dün akşam 18.bölümü ile ekranlara geldi. Her bölümünde olduğu gibi bu hafta yayınlanan bölümü izleyici tarafından büyük bir heyecan ile izlendi. Dev oyuncu kadrosuna bir isim daha eklendi. Sevilen oyuncu Alperen Duymaz Çukur'un oyuncu kadrosuna girdi. Duymaz'ın canlandırdığı Emrah Komiser dizide Türk Marşı'nı dinliyor. Herkes marşı büyük bir heyecan ile araştırıyor. Peki Türk Marşı'nı kim besteledi? Hikayesi nedir? Detaylar haberimizde...

Çukur 18.bölümü ile izleyicileri ekranlara kilitledi. Gerilimin tavan yaptığı dizi dün akşam yayınlanan bölümü soluksuz izlendi. Aras Bulut İynemli ve Dilan Deniz Çiçek'in başrollerinde yer aldığı diziye sevilen bir isim daha katıldı. Bodrum Masalı'nın Ateş'i, Çukur dizisinin Emrah'ı oldu. Oyunculuğu ve yakışıklılığa ile dikkat çeken Alperen Duymaz'ın yeni karakteri Emrah izleyiciden büyük ilgi gördü. Emrah'ın dizide dinlediği Türk Marş'ı seyirci tarafından merak edildi. Peki Türk Marşı'nı bestecisi kim? Hikayesi nedir? Merak edilen sorunun cevapları ayrıntıları ile haberimizde... İşte Türk Marş'nın hikayesi...

TÜRK MARŞ'NI KİM BESTELEDİ?

Türklerin Avrupa'da hayranlık uyandırdığı o yıllarda, Mehter Marşı'ndaki ritimden esinlenen Mozart, 1783 yılında 11 numaralı la majör piyano sonatı'nın (K. 311) 3'üncü bölümünde "Rondo alla Turca" (Türk Marşı)'nı besteler. Bu beste halen, Türkiye Cumhuriyeti'nin tüm özel davetlerinin yanı sıra, ülke tanıtımında kullanılmaktadır.

Ludwig Van Beethoven'ın da Türk Marşı olarak eseri vardır. Turkish March Beethoven (part of Op. 113 No. 4): Die Ruinen von Athen (The Ruins of Athens)

2014 yılında Macaristan Milli Kütüphanesi arşivinde bulunan 11 nolu La Majör Piyano Sonatı’na ait 4 sayfa orijinal nota yazısının arasında Türk Marşı’ndan da bir kısım bulunuyor.

Türk rap sanatçısı Ceza, sonatın üçüncü bölümüne 2012 yılında Türkçe söz yazdı ve parçaya bir klip çekildi.

MARŞ'IN BESTELENME HİKAYESİ NEDİR?

Korsanlar tarafından kaçırılarak Osmanlı sarayına ya da paşa konağına satılan bir Avrupalı genç kızın vatanındaki sevgilisi tarafından bin türlü hile ve desiseye başvurularak kaçırılması temasını işleyen “Saraydan Kız Kaçırma” operası, Mozart’ın Türk müziği motiflerine ve harem hikâyelerine olan ilgisinin bir ürünüdür. Bu ünlü eser, Mozart’ın yeni yerleşik olduğuViyana’da kendisine duyulan hayranlığın artmasına, imparatorun gözüne girmesine ve Alman operasının İtalyan stilinin egemenliğinden bir ölçüde kurtulmasına yol açmıştır.

MOZART KİMDİR?

Wolfgang Amadeus Mozart, 27 Ocak 1756 yılında Avusturya'nın Salzburg kentinde doğmuştur. Klasik Batı Müziği'nde Klasik dönemin etkili ve üretken bestekarlarından biridir. Yapıtları, senfonileri, konçertoları, oda orkestralarını, piyanoyu, operayı ve korolu müzikleri etkilemiştir. 35 yıllık ömrüne 626 eser sığdırmıştır. Mozart, Avrupalı bestekârların en popülerlerindendir ve birçok eseri standart konser repertuarlarında kullanılır. Günümüzde müzik tarihinin en büyük dehalarından biri olarak kabul görmüştür. Babası Leopold Mozart, ablası ise Nannerl Mozart'tır.

GEZDİĞİ DÖNEMLER

İlk yıllarında, Mozart birçok Avrupa gezisine çıktı. Bunlardan ilki 1762 yılında, Bavyera Elektörlüğü'nün başkenti Münih'te, Bavyera Kurfüstü (Elektör prensi) lll. Maximillian' ın sarayında verdiği konserdir. Aynı yıl Prag ve Viyana'da da imparatorluk saraylarında konser vermiştir. Konser turu, üç buçuk yıl sürer ve Wolfgang babası ile beraber Münih, Mannheim, Paris, Londra (burada ünlü İtalyan çelist Giovanni Battista Cirri ile çalmıştır), Lahey, tekrar Paris, Zürih, Donaueschingen ve Münih' te konserler vermiştir. Bu gezisi sırasında, Mozart birçok ünlü müzisyenle tanışır ve kendisi de bu müzisyenlerin eserlerine aşinalık kazanır. En önemli esin kaynaklarından biri Johann Sebastian Bach' tır. Bach'ın eserleri birçok kez Mozart'ın esinlendiği eserler olarak gösterilmiştir. Tekrar Viyana'ya 1767'de giden ikili, burada 1768 yılının kasım ayına kadar kalırlar. Bu gezi sırasında Mozart çiçek hastası olur. Sonradan iyileşmesi babası Leopold tarafından Tanrı'nın oğlu için sevgisini temsil etmektedir.

Salzburg'da geçen bir yıl sonunda, üç kez İtalya'ya yolculuğa çıkmıştır. 1769 Kasım'ından, 1771 Mart'ına kadar, 1771'in Ağustos'undan Kasım ayına kadar ve 1772 Ekim'i 1773 Mart'ı arası dönemde Mozart, üç opera besteler: "Mitridate Rè di Ponto" (1770), "Ascanio in Alba" (1771) ve "Lucio Silla" (1772). Üç opera da Milano'da oynanmıştır. Bu gezilerin ilkinde, Mozart Venedik'te Andrea Luchesi ve G.B. Martini ile Bologna'da buluşur, Accademia Filarmonicanın bir üyesi olarak kabul edilir. İtalya'daki yolculuğunun efsanevi bir hikâyesi de Gregorio Allegri'nin Miserere'sini Sistina Şapeli'de duyup tamamını hafızasına yazmasıdır. Yalnız bunu yaparken parçadaki küçük hataları düzeltir ve böylece Vatikan malının ilk yasadışı kopyasını üretmiş olur.

23 Eylül 1777'de annesi ile beraber Mozart, Münih, Mannheim ve Paris'i kapsayan bir Avrupa turuna çıkar. Mannheim'da, o dönemin en iyisi Mannheim Orkestrası ile çalar. Aloysia Weber'e aşık olur, ancak daha sonra ikili ayrılır. Dört yıl sonra da Aloysia'nın kız kardeşi Constanze ile evlenir. Paris'e başarısız bir ziyareti sırasında, annesi 1778 yılında ölür.

MOZART'IN TARZI

Mozart'ın müziği, Haydn'ınki gibi, klasik müziğin ilk örneklerindendir. Çalışmaları, o dönemin tarzını değiştirmiş ve barok tarzı ile de karışımını sağlamıştır. Mozart'ın kendine ait tarzı klasik müziğin tamamının gelişimine paraleldir. Çok yönlü bir besteciydı ve hemen hemen her türde müzik yazardı. Bunların arasında senfoni, opera, solo konçerto, oda orkestrası, yaylı kuartet ve yaylı kentet ve piyano sonatları da vardır. Bu türlerin hiçbiri yeni değildi, ama piyano konçertosu Mozart'ın tek başına geliştirdiği ve popüler ettiği bir türdür. Ayrıca önemli sayıda dini müzik de yayımladı, bunların arasında ayin müzikleri de vardı ve birçok dans müziği de besteledi; divertimenti, serenadlar ve diğer hafif eğlenceli türlerde.

Mozart ilk yıllarından beri müthiş bir kulağa sahipti. Duyduğu her müziği hafızasına bir daha çıkmayacak üzere yazabiliyordu. Gezilerinin de oldukça fazla olmasından dolayı, nadir bir tecrübe koleksiyonu edindi. Londra'da bir çocuk olarak J.S. Bach ile karşılaştı ve müziğini dinledi. Paris, Mannheim ve Viyana'da da buradaki bestekarlarla karşılaştı. Muhteşem Mannheim orkestrasıyla beraber çalıştı. İtalyan açılışları ve opera buffalarıyla karşılaştı. Bunların hepsi, gelişiminde önemli bir rol oynadı. Londra ve İtalya'da galant tarzı o dönemde oldukça popülerdi. Basit, hafif müzik, sesin yavaşlamasına bir tutku, vurgulara önem veren, hakim ve ana notanın üstündeki dördüncü ve altındaki notayı çıkartarak, simetrik cümlelerle ve açık bir mimari sundu. Bu tarzın etrafında gelişen klasik müzik, Barok'un komplike tarzına bir tepkiydi. Mozart'ın ilk çalışmaları, İtalyan uvertürleriydi. Diğerleri J.C. Bach'ın eserlerine oldukça benzerdi ve başkaları da Viyana'daki eserlerin değişik bir şekilde vurgulanmasıydı. Mozart'ın en tanınan özelliklerinden biri de belli bir düzenin uyumuydu; sesin yavaşlamasına ana nota etrafında yöneliyordu ama Mozart, bunu değiştirerek uyumu ses yavaşlamasının daha güçlü yarıya geçmesini sağlamıştı. Mozart'ın Phrygian anlayışı da bunu gösterir.

Mozart olgunlaştıkça, Barok müziğinden birtakım yeni özellikler daha adapte etmiştir. Örnek olarak, 29. Senfoni'nin La Majör (K. 201)'ünde kontrpuana ait iki veya daha çok sayıda melodinin bir arada çalınmasından meydana gelmiş tema kullanıyordu ilk hareketinde ve düzensiz ifade uzunluklarını denemiştir. 1773'teki bazı kuartetleri fugal finalleri vardır ve büyük olasılıkla Haydn'dan esinlenmiştir. O da bunu opus 20 setinde kullanmıştır. Fırtına ve Gerilim akımının etkisi, Alman edebiyatını "Romantizm" akımına doğru yöneltirken, müzikte de bestecileri etkilemiştir.

Mozart'ın çalışma hayatında odağı enstrümantal müzikle operalar arasında gitmiş gelmiştir. Avrupa'da o anda bulunan iki tarzda da operalar yazmıştır. "Figaro'nun Düğünü", "Don Giovanni" ve "Cosi fan tutte" (Bütün Kadınlar Böyle Yapar) [opera buffa]tarzında iken "İdomeneo" ve "Sihirli Flüt" [opera seria]tarzındadır. Daha sonraki operalarında da enstrümanların, orkestranın, ton renginin psikolojik ve duygusal hisleri ve dramatik geçişleri ifade edebilmek için yeni yöntemler geliştirmiştir. Senfonilerinde çözülemeyecek seviyede komplike bir şekilde orkestrasını kullanması, orkestranın psikolojik etkilerini geliştirmiş ve daha sonra da opera olmayan eserlerinde de görülmüştür.

Mozart için Türklerin ayrı bir önemi vardır, Türkler için de Mozart'ın. Mozart Türklerle, müzik ve töreleriyle gençlik çağlarıyla başlayarak ilgilenmiştir. Osmanlıların Viyana'yı kuşatması sırasında ve sonrasında, Avrupalılar, özellikle de de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun yurttaşları Türklerle yakın ilişkilere girmiştir.

İstanbul'da şiddetli lodos: Uçaklar havada turluyor Türk istihbaratçı Hitler'in bakanı Goebbels'i adım adım takip etti! MasterChef Türkiye 22 Kasım 2024 3. dokunulmazlığı kim kazandı?
Sonraki Haber