Dil ile ikrar, kalp ile tasdik!
İlkokuldan, mahalle camisindeki ilk Kur’an derslerinden "İman" bahsinde öğrendiğimiz ilk şart budur: İman; dil ile ikrar, kalp ile tasdik gerektirir.
Rıza da böyledir ki iman, kulun rabbinden razı oluşudur.
Kimi arkadaşlar benimle dalga geçiyor... Senelerdir rıza, hak, adalet meselesi üzerine bakkala gitsem kelam etmeye kendimi mecbur hissettiğim için “Kafayı yedin, yine altıgene, sekizgene bağladın” diyerek kafa buluyorlar.
Altıgen dedikleri, Allah’ın 6 ismi üzerinden insanın kendisini inşa ediş seyrini bir grafikle yorumlama gayreti.. Yedi Güzel Adam dizisi seyredenler bilir.
Dizinin iki bilge karakterinden Yemenici Abi, Maraş’ın Kara Lise’sindeki talebelere, kara tahtada uçurtma (çıtalı) şekli çizdirip kişinin insan olma macerasını anlatmıştı. Altıgen o basitleştirilmiş anlatım işte.
Benim uydurduğum bir şey değil; çok bilinen ve okunan Sekine duasındaki 6 Esma terkibi (Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl, Kuddüs) üzerine düşünürken, bunun hayata dair bir şifre olabileceği üzerine yapılmış bir yorumdan ibaret:
“Kişinin hayatının kalıcılığı, hükümlerindeki adaletin pürüzsüzlüğüne bağlıdır”
Bu cümlenin çıkabileceği bir terkip olmalı düşüncesinin anlatımı sadece.
Sekizgen dedikleri ise; Haşr Suresi 23. Ayette zikredilen 8 Esma’nın (Melik, Kuddüs, Selam, Mü’min, Müheymin, Aziz, Cebbâr, Mütekebbir) insanın kendisini, ailesini, halkı yönetmesinin şartlarını belirttiğini düşündüğüm bir terkip.
Ayetin belki yüzlerce anlamlarından muhtemel bir anlamının Selçuklu Yıldızı motifi üzerinde yorumlanışı...
Selçuklu Yıldızı, Ankara’daki Ak Parti Genel Merkezi’nin kapısının kenarlarına ve koridorlarında yere gömülmüş olan motif. Partiye o Selçuklu Yıldızı’nı görmeden girmek, koridorlarında üstüne basmadan yürümek mümkün değil.
"Yapay Zeka" üzerine en güzel romanlardan Bay Binet’in yazarı Ayşe Acar, Ak Parti binası koridorlarında o yıldızın üstüne basıldığını görünce tepesi atmış, “Bu motif Besmele’nin sembolüdür, nasıl üstüne basarlar” diye kıyameti koparıp “Karşıya protesto çadırı kuracağım” demişti de, parti kurucularından biri gülerek “Besmele’nin orjinali bizde” pişkinliği ile minder dışına kaçmıştı.
Bendeniz çalıkuşu Amedbaba, hâlâ Ayşe kardeşimin isyanının haklı olduğunu düşünüyor ve 16 yılını tamamlayan Ak Parti’deki tezkiye ve tasfiye hareketinin, koridorlarda üstüne basılan Selçuklu Yıldızı’nı kaldırıp duvarlara taşıyarak başlatılmasının anlamlı olacağını söylüyorum.
O sekizgen Selçuklu Yıldızı ile ifade edilen anlamın; Haşr Suresi 23. Ayetteki 8 Esmâ’nın açılımı olabileceği, olması gerektiği kanaatimi daha önce bu sitede yazmıştım.
Kendilerine ilk anlattığımda “Başkan’a gidip Ahmet Tezcan sonunda delirdi diyeceğim” diye gülen kurucu dost, hâlâ dost mudur ve hâlâ gülüyor mudur bilmem ama inşallah gidip söylemiştir ve bu sitede yazdığımı okutmuştur da, bir nebze olsun üzerinde düşünülmesini sağlamıştır ümidindeyim.
“Yeni Ak Parti hedefi; diriliş vaadi nasıl gerçekleşecek?” başlıklı o yazımı aşağıdaki linki tıklayarak okursanız meramım daha iyi anlaşılacaktır.
https://www.superhaber.com/erdoganin-yeni-ak-parti-hedefi-dirilis-vaadi-nasil-gerceklesecek-54274-makale
Şimdi; bu yazıya niye Rıza bahsiyle girdiğimi düşünen de olabilir.
Prof. Dr. Erol Göka’nın Yeni Şafak gazetesindeki “Ayrıntılı biçimde konuşmalıyız” başlıklı makalesi beni bu noktaya getirdi. Yazının sonunda şöyle diyor Göka:
“Ahlak ve devlet deyip geçmemeli, ahlaktan ve devletten ne anladığımızı ayrıntılı biçimde konuşmalıyız.
Bu yazıya ahlak ve devlet arasındaki irtibatları ve adaleti anlatmak için başladım. Adil devletin temel görevinin toplum düşmanı sosyopatik zihne karşı toplumdan, mağdurdan, hak, hukuk ve adaletten taraf olmak, mağduriyetleri gidermek gerektiğini söyleyerek bitirecektim ki, birden bu tür bir yazıyı mağduru oynayan FETÖ’nün rahatlıkla kullanabileceğini fark ettim, irkildim.
'Önce mağduriyetin ne olduğunu ayrıntılı biçimde konuşmalıyız' diye yazarak yazıyı yeniden düzenlemeye koyuldum.
Bir de baktım ki, ayrıntılı biçimde konuşmamız gereken başka birçok kavram daha var. Onları da içine derç ederek yazıyı öylece bırakmaya karar verdim. Belki bu yazı, köşe yazılarının bir handikabını, yazarın okuyucuyla sanki her kavramı aynı manada kullandığını sanma yanılsamasını görmemize vesile olur diye düşündüm.”
Bu makaleyi okuduktan sonra Prof. Erol Göka’ya, her oluşumun başlangıç ilkesi kabul ettiğim "Rıza" kavramıyla tartışmaya başlama önerisinde bulundum.
Bu kavramla ilgili düşüncelerimin ana hatlarını bu sitede “Adaletin talibi değil, talebesi olmak” yazımda anlatmıştım.
https://www.superhaber.com/adaletin-talibi-degil-talebesi-olmak-66505-makale
Bu meselenin unuttuğumuz en hayati mesele olduğunu düşünüyor ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da her meselenin önüne konulacak şekilde mesele edinmesini ümit ediyorum.
Fakat işe önce Ak Parti koridorlarındaki Selçuklu Yıldızı’nı ayak altından kurtarmakla başlayabilir.
Allah’ın 8 ismini temsil ettiğini düşündüğümüz o yıldızın ayaklar altına alınmasına ne Alevi Ayşe Acar’ın gönlü razı, ne Sünni Ahmet Tezcan’ın. Vallahi razı değiliz! Billahi razı değiliz! Tallahi razı değiliz!
Kafayı yemekse bu, evet kafayı yemişiz!
Kalbimizin tasdik etmediğinin dil ile ikrarına ise zerre kıymet vermeyiz!
Vesselâm!
Üzgünüm Leylâ!