Cumhurbaşkanına beddua etmek!

Deniyor ki; medeniyet ilerledi, insanlar daha bir çelebileşip nazikleşti, Beyleşti, Hanımefendileşti, birlikte yaşama sanatı hayat buldu…

Belli bir kesim için bütün bunlar, evet, oldu; ancak aradan tam bir asır geçmiş olmasına rağmen,

toplumda medeniyet ve insaniyetten nasipdar olmayan hala bir hayli insan var.

Geçen asırda Batılı siyasilerin, münevver diye geçinenlerin Sultan İkinci Abdülhamid için demedikleri, söylemedikleri hiçbir şey kalmamıştır. Abdülhamid onlarca, yüzlerce olumsuz sıfat ile anılmıştır. Hatta o olumsuz sıfatların büyük bir kısmı günümüzde Türkiye’de belli bir kesim tarafından Abdülhamid’i anmak için kullanılmaya devam edilmektedir.

William Ewart Gladstone, İngiltere’de Liberal Partili bir politikacı olarak, dört defa başbakanlık koltuğuna oturmuştur.

Hıristiyan teolojisinin derinden etkisinde kalmış biri olarak İslam’a karşı duyduğu nefret, siyasi söylemleri ve icraatlarında kendisini motive eden en güçlü dürtüler arasında yer almıştır.

Gladstone’a göre Abdülhamid; Tanrı’nın insanlığa bir lanet olarak bahşettiği zavallı bir sultandı. Ayrıca o, Allah’ın rahmetiyle tez zamanda Abdülhamid’in sonunu getireceğini umduğunu ifade etmişti.

Geçen asırda sadece William Gladstone değil, Lord Salisbury, Lord Curzon, Cardinal John Henry Newman, Lord James Bryce, Arnold Toynbee ve Henry Morgenthau Batı’nın bu noktadaki söylemsel temsilcileri ve propaganda vasıtaları olmuşlardı. 

Lord James Bryce Birleşik Devletlerdeki büyükelçiliği ile tanınmış ve en iyi İngiliz siyasetçi olarak takdim edilmiş bir diplomat ve tarihçiden başkası değildi. Ancak o, tıpkı Gladstone gibi, Abdülhamid’in ölmeyi hak ettiği düşüncesindeydi… 

Geçen asırda Batı’da olduğu kadar imparatorluk dahilde de Abdülhamid ve idaresinin yıkılmasını isteyen ve dileyenler isimler vardı. Tevfik Fikret, örneğin, Sultan Abdülhamid ve iktidarının yıkılması ve yok olması gerektiğine deruni olarak inanmak, bu hali gönülden temenni etmek ve bunu kaleme aldığı şiiri ile bugünlere kadar ulaşacak bir şekilde dillendirmiş olmak üzere bahsi geçen ecnebilerle ortak bir paydada buluşabilmiş, Abdülhamid düşmanlığında, Abdülhamid’in yıkılması ve ölmesi konusunda onlarla fikren ittifak içerisine girebilmişti.

O, Bir Lâhza-i Teahhûr adlı şiirinde:

Ey şanlı avcı, dâmını bîhûde kurmadın

Attın… fakat yazık ki, yazıklar ki vuramadın

mısraları ile Sultan Abdülhamid’in ölmesini iştiyakla temenni, teessürle terennüm etmişti.

Tevfik Fikret, Abdülhamid’in ölümünü temennide pek tabii ki yalnız değildi. Kendisi ile aynı çizgide Avrupalı şairler de vardı. Walt Mason, William Watson, Wm E. McKenna ve Wallace Irwin geçen asrın söz konusu şairlerden sadece bazılarıdır.

Batı’da Abdülhamid aleyhtarı şairler arasında en ziyade dikkat çekenlerden birisi olarak şair filozof Walt Mason (1862 - 1939)’un adı zikredilebilir.

Walt Mason, yazdığı mizahi yazılarıyla ilgi çekmiş ve büyük bir okur kitlesi kazanmıştı.

Abdülhamid aleyhtarlığının bir parçası haline gelmiş ve döneminde geçerli olan niteleme şekillerinden birisi olan Kahrolası Abdül’ü, kaleme almış olduğu şiirine başlık olarak seçmişti.

İngiliz kraliyetinin yıllık 100 sterlin maddi desteğine mazhar olan bir şair olarak William Watson (1858 –1935) ise, The Purple East adlı bir şiir koleksiyonu yayımlamış ve bu koleksiyonunda Abdülhamid için:

Abdül, kahrolası, cehennem tahtında

ifadelerine yer vermişti.

Ancak geçen asırda yerli veya yabancı Abdülhamid muhaliflerinin, Abdülhamid ve idaresinin yıkılmasını isteyenlerin, Abdülhamid’e lanet okuyup ölmesini dileyenlerin bugünkülerden farklı bir tarafları vardı: Cesaret, ifadelerde berraklık ve aleniyet. Açıktan açığa muhatabı hedef alıp hitap edebilmek.

Mesela Prenses Nazlı Hanım, üstelik bir de kadın olarak, bu karakter ve cesarette olan geçmiş dönemin isimlerinden biri olmuştur.

Prenses Nazlı Hanım, Mustafa Fâzıl Paşa’nın dört kızından biriydi. Bir Mısır-Osmanlı prensesi olarak 1853 yılında İstanbul’da doğmuştu.

Prenses Nazlı Hanım İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yayın organı olan Meşveret’te Abdülhamid’i oldukça keskin ifadelerle hedef alan bir mektup yayınlama cesareti gösterebilmişti.

Mektubunun bir yerinde diyordu ki:

Efendimiz erkekleri kadın etti. Ben kadınlığımla erkek oldum. Bana karışmasınlar, başka lütuf ve ihsanlarını istemem…

Geçen asırda Abdülhamid’e dair Batı basınında sıklıkla dillendirilen haberlerden birisi de Abdülhamid’in ciddi surette hasta olduğu ve ölmek üzere bulunduğu şeklindedir.

Racine Daily Journal gazetesi 16 Ocak 1907 tarihli sayısında Hasta Abdül Hamid başlığı altında örneğin:

Sultan hasta adamıdır Avrupa’nın,

Belirtildiğine göre

Abdül Hamid onun adıdır

Ölüme kendisi yakın bir yerdedir

mısralarıyla, Abdülhamid’i hasta adam olduğu ve ölmek üzere bulunduğu imajıyla okuyucularına takdim etmişti.

Gerçi Batı basınında çıkan haberler sadece Abdülhamid’in ölmesini arzu etmekle sınırlı değildi; fakat aynı zamanda The Manchester Guardian, Pall Mall Gazette, Trenton Times yahut Oshkosh Daily Northwestern gibi muhtelif gazeteler muhtelif tarihlerde onun öldüğüne dair haberlere de sayfalarında yer verilmişlerdi.

Oshkosh Daily Northwestern gazetesi, örneğin, daha 1895 Kasımı gibi bir tarihte Abdülhamid’in ölmüş olduğunu, ölüm nedeninin ise kendi tabası tarafından zehirlenmiş olmasından kaynaklandığını yazmıştı.

1905 Temmuzunda Altoona Mirror gazetesinde yer verilen bir haberde ise Abdülhamid’in Ölümünün Yakın Olduğu şu suretle belirtilmişti:

Abdülhamid’in sağlık durumunun doktorlarının bildirdiğinden çok daha kötü ve ölümünün zaman meselesi olduğu, durumun farkında olan bendegânı arasında tahta kimin geçmesi gerektiği yolunda entrikaların başladığı, büyük bir grubun Mehmet Reşat’ın iktidarı ele almasına karşı çıktığı ve hatta kendisine karşı komplo düzenlenmesinin söz konusu olduğu yazılıp çizilmiştir.

Pall Mall Gazette'sinde çıkan bir haberde ise, en güvenilir özel kaynaklardan alınan bilgilere göre diye belirtilerek, Abdülhamid’in sağlık durumunun ciddi olduğu ve ölüm haberinin her an gelebileceği ifade edilmiştir. Gazete muhabirine göre Abdülhamid’in gerçek sağlık durum saklanmaktaydı.

1906 yılı Nisan aynında olduğu gibi Ağustos ayında da Abdülhamid’in basında ölüm haberleri fazlası ile gündem konusu olmuştur.

The Trenton Times gazetesi 22 Ağustos 1906’daki sayısında, İstanbul’da çıkan gazetelerde:

Abdülhamid’in sağlık durumunun anlık olarak değiştiğini, nispeten kötüye gittiğini, kısa bir süre içinde ölümcül bir gelişmenin beklendiği haberine yer verildiğini

yazmıştı.

Haberde ayrıca:

Abdülhamid’in de bu durumun farkında olduğunu; siyasetini takip edecek bir ardılın tahta geçmesini arzuladığını; Mehmet Reşat’ı çok fazla liberal bulduğunu; Abdülhamid yanlılarının Reşat’ı saf dışı edecek komplolara yöneldiğini ve korku ve katliam rejimini devam ettirecek olan Abdülhamid’in oğlu Burhaneddin Efendiyi tahta geçirmek istediklerini

yazmıştır.

Des Moines Daily News gazetesi, daha 31 Mart hadisesinden çok önce bir zamanda, okuyucuları ile paylaştığı bir haberde Abdülhamid’in ölümün eşiğinde bulunduğunu belirtmiştir. Gazetenin, Türkiye Sultanı Ölümün Eşiğindedir, Yakında Ölebilir başlığı ile verdiği haber metni aynen şöyledir:

Teyit etmek ya da uzun süredir ortalıkta dolaşmakta olan rivayetleri dindirmek maksadıyla bir muhabir tarafından yapılan kapsamlı bir araştırma sonrasında Birleşik Basın bugün yetkin bir surette şunu belirtecek bir konumdadır ki; yaşlı padişah Abdülhamid zor durumda olsa da sağlık durumunun ciddiyetini koruduğu yolundaki söylentileri sona erdirmek maksadıyla cesur bir tavır sergiliyor. Ancak ölümünün çok yakın bir gelecekte vuku bulacağı kesin bir surette kabul görmektedir.

Steubenville Herald Star gazetesi is Abdülhamid’in Selanik’te tutulduğu bir sırada kalp rahatsızlığı nedeniyle cerrahi müdahaleye maruz kaldığından söz etmiştir.

Gazete, 12 Ağustos 1909 tarihli nüshasında, Ölümü Yakındır başlığı ile verdiği haberi ile Abdülhamid hakkında okuyucularını şu suretle bilgilendirmiştir:

Sabık Sultan Abdülhamid'in ölümünün bugün vuku bulan şiddetli bir angina pektoris atağı (kalp rahatsızlığı) sonucu yakın olduğu ilan edildi.

İstanbul’dan üç cerrah Selanik’e geldi ve muhtemelen Abdülhamid’in hayatını kurtarmak için umutsuz bir çabayla görevden alınan padişah üzerinde bir ameliyat gerçekleştirilecek… Abdülhamid aylardır çok hasta bir durumdaydı, ancak son birkaç gün içinde durumu endişe verici hale gelmişti.

Sunday Times gazetesi de, Paris gazetelerine atıfla, Abdülhamid’in ölmekte olduğu haberine sayfalarında yer veren gazetelerden birisi olmuştur.

Geçen asırda Batı basınının Abdülhamid’e dair bu şekildeki asılsız ölüm haberleri onun tabii bir surette vefat ettiği 10 Şubat 1918’e kadar devam etmiştir.

İstanbul’daki otoriteler tarafından yalanlanmış olmasına rağmen bazı merkez ve gazetelerin aslı olamayan bir haberi neşretmelerindeki kasıt ne olabilirdi sorusunun cevabı hiç şüphe yok ki algı oluşturmak esaslıydı. Ancak bu yöndeki haberler daha başka amaçlara da yönelik olup, örneğin Abdülhamid’in durumuna dair resmi makamlardan haber edinmeyi amaçlamakla yakından ilişkiliydi. Fakat böyle bir siyaset izlenmiş olmasının en önemli sebebi ise, Abdülhamid iktidarda iken taraftarlarının ona olan bağlılıklarını; tahtan indirilmesinden sonra ise ona duydukları özlem, ümit ve tekrar iktidara geçme beklentilerini yok etmeye yönelikti.

 Abdülhamid’in Avrupa devletlerince neden sevilmediğinin, neden her fırsatta ölmesinin temenni edildiğinin ve hatta öldü haberlerinin sıklıkla zikredilmesinin cevaplarından birisi ise esasen yabancı basının kendi sayfalarında aleni bir surette ifade edilmiştir.

New York Times gazetesi onun vefatı üzerine vefat sebebini zikrettikten sonra:

Avrupa'nın Büyük Güçleri ile çeyrek asırdan fazla bir süredir diplomatik olarak hokkabazlık yaptı

cümlesine yer vermişti. Dolayısıyla da Abdülhamid’in Avrupa devletlerini dinler bir pozisyonda olmak yerine onlar ile siyaseten oyun oynama yoluna gitmiş olması kendisini söz konusu devletler nazarında sevimsiz hale getiren nedenlerden sadece birisiydi. Kendilerine itaat edilmesi ve muti davranılması beklenirken dik durmak ve bildiğini okumak Avrupalı siyasileri fazlası ile rahatsız etmiştir. Bu anlamda 16 Şubat 1918 tarihli sayısında Abdülhamid’in ölümüne değinen Spectator onun Batı tarafından sevilmemesinin nedenini:

Bütün idari gücü elinde toplaması, Hıristiyanlara karşı Müslüman fanatizmini kışkırtması, maharetli bir surette devletlerarası ihtilaftan yararlanarak nesiller boyu Avrupa’nın müdahalesine müsaade etmemesi

şeklinde sıralamıştı.

Tüm yazılarını göster