Cumhurbaşkanının ismiyle çıkar peşinde koşanlar...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünkü grup konuşmasında adını, unvanını yanlışına, tembelliğine, basiretsizliğine alet etmeye kalkanları affetmeyeceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Bürokratik Oligarşi"nin yeni şifresini, “Beyefendi Böyle İstiyor” olarak tanımladı, ““Hiçbir teşkilatımızda şahsımın adı kullanarak kurallar kaideler dışında iş yapılmasına rıza gösteremem. Lütfen bizzat, ben bir bakanımı, bürokratı aramıyorsam babamın oğlu olsa kapıdan geri koysun." dedi.
Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, Cumhurbaşkanı'nın bu uyarılarını değerlendirdiği köşe yazısında, yaşanmış bir olaydan örnek paylaştı.
İşte o yazı;
- Cumhurbaşkanının ismiyle çıkar peşinde koşanlar
Hatırlayalım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Nisan referandumu sonrası birkaç kez kendisi adına, partisi adına racon kesen trollere çıkışmıştı.
Sıra bu defa aynı torbadaki diğer kesimlere geldi.
Erdoğan, dünkü Meclis Grup Toplantısı’nın önemli bir bölümünü, piyasada kendisinin ismini kullanarak iş tutan çevrelere ‘ayar vermek’ için kullandı.
Daha fazlası da var ama önce şu ifadelerin bir altını çizelim: “Şahsımın adı kullanılarak kurallar, kaideler dışında iş yapılmasına rıza gösteremem. Ben bir bürokratımı aramıyorsam, babamın oğlu olsa kapıdan geri koyun.”
Konuşmanın ilgili bölümünün toplamına baktığımızda, yelpazeyi, istismarcı bürokratlarla sınırlamayıp daha geniş bir yerde tutmamızı engelleyecek bir durum da yok gibi görünüyor.
Sadece bürokratlar değil, kendisine “Ben beyefendiye yakınım” süsü veren işadamları, girişimciler, bir takım avukatlar, hatta kimi üniversite yöneticilerini de bu listeye eklemenin bir mahsuru yok.
“BEYEFENDİ BÖYLE İSTİYOR” DİYE ORTALIKTA DOLAŞANLAR
Az sonra tam da bu bağlama oturan yaşanmış bir hikaye anlatacağım.
Ama önce, Erdoğan’ın konuyla ilgili cümlelerinden ‘vurucu’ bir bölüm daha aktaralım:
“Tepeden tırnağa, hiçbir ayrım yok, kendi ailem de dahil. Şikayetler geliyor. Kimse de bizi kullanma yoluna gidemez. ‘Beyefendi böyle diyor, Cumhurbaşkanı böyle diyor’, geliyor karşıma bunu söylüyor. Kim söyledi, ver ismini, ‘ama’ diyor, ne aması, şikayet ediyorsan ver ismini, ben de hakkından geleyim. Biz artık bu makamı kullandırtmayacağız. Ne gerekiyorsa onu yapacağız. Bu makamlar böyle sahtekarların, dolandırıcıların kullanacağı makamlar değildir.”
Bunu söyleyen ülkenin cumhurbaşkanı.
Daha ne desin ki?
O halde şunu söyleyebiliriz:
Erdoğan’ın ismini zikredince akan suların durulacağını düşünen, kişisel çıkarlarını Beştepe üzerinden yürütmeye çalışan her kim varsa, üzerine alınabilir.
ERDOĞAN’IN YAKINIYIM DİYE KAFETERYA İŞİNE TALİP OLANLAR…
Sıra geldi anlatacağım olaya.
Hikayemiz İstanbul’da geçiyor.
Bir devlet kurumunun yöneticisine bir gün bir adam çıkıp geliyor.
“Ben Erdoğan’ın yakınıyım” diyerek.
‘Sözlü kartvizit’ takdiminden sonra söz konusu kişi, ilgili yöneticiden kuruma ait bir kafeteryayı işletme talebinde bulunuyor.
Yönetici ne yapsın?
“Evet” diyemiyor ama “hayır” cevabını da veremediği için kara kara düşünmeye başlıyor.
Akşam eve gidince durumu bir yakınına anlatıyor.
O da, durumu kişisel arkadaşlığı olan Erdoğan ailesinden bir isme aktarıyor.
Peki devamında ne oldu dersiniz?
İlerleyen günlerde bir akşam vakti ilgili kurumun yöneticisi evde otururken, bir telefon geliyor.
Telefonun diğer ucundaki isim, Erdoğan’ın bizzat kendisidir.
Aile içinden gelen bilgiyle konudan haberdar olan Erdoğan, telefonda ilgili yöneticiye şunları söylüyor:
“Bırak onu, benim öz evladım gelse bile o işi vermeyeceksin. Kim gelirse gelsin bana söyleyeceksin. Arkanda ben varım.”
TEK TEK MÜDAHALE ETMEK YETMEYİNCE…
Erdoğan’ın herhangi bir konuda, ‘Bir gece ansızın’ bir yerlere telefon ettiği çok görülmüş, çok duyulmuştur.
Gece yarıları bürokratları, partilileri, ya da başka birilerini uykudan uyandırıp talimatlar verdiğini de biliyoruz.
Bu anlattığım, o türden ‘direkt temas’ uygulamalarına küçük bir örnek teşkil ediyor.
Küçük ama değerli bir örnek.
Diğer yandan, dünkü Grup Toplantısı’ndan yansıyan ‘isyan dili’ son dönemde bu türden istismarların, Erdoğan’ın kendi müdahalelerinin de ötesine geçtiğine işaret ediyor.
O yüzden belki de, tek tek aramaktansa toplum önünde bu tipleri teşhir etmeyi tercih etmiş olabilir.
İyi de yaptı.
Bundan sonra en azından bir yerlerde birileri bir işgüzarlık yaptığı zaman, ya da bir yerlerde insana ters gelen bir yanlışlık görüldüğü zaman, bu yanlışlığın Erdoğan’ın onayıyla gerçekleştiğini düşünenler, bu defa bir kere daha düşüneceklerdir.
Danışmanlarından zaman zaman işitiyoruz.
Ekranlarda Cumhurbaşkanı Sözcüsüymüş gibi konuşanların, piyasada beyefendinin talimatıyla hareket ettiğini söyleyenlerin büyük bölümünden Cumhurbaşkanının haberi bile olmuyor.
Ama algıların, çoğu zaman olguların önüne geçtiği bu çağda yaşıyoruz ne yazık ki…
O yüzden Erdoğan’ın bu duruşu göstermesini önemsiyorum.