Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan değerlendirdi: Türkiye salgın sürecinden en az zararla çıkan ülke olacak
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, koronavirüs salgını süresince yaşanan ve sonrasında yaşanması beklenen ekonomik gelişmeleri değerlendirdi. Türkiye'nin bu süreçten en az zararla çıkan ülke olacağına vurgu yapan Aşan, "Bizim pandemideki başarımız, tüm dünyada takdir gören ve dikkat çeken sağlık altyapımız ve birikimimiz, özellikle Avrupalı tatilciler açısından Türkiye’yi neredeyse alternatifsiz kılıyor." dedi.
Koronavirüs salgını tüm dünyada hayatı ve ekonomiyi durdurdu. 5 buçuk milyondan fazla kişiyi etkileyen salgın hastalık sürecini başarılı bir şekilde yürüten Türkiye, durumu en az zararla atlatmayı hedefliyor.
Sağlık alanındaki başarılarıyla dünyaya örnek olan Türkiye, ekonomide de iyi bir sınav verdi.
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, pandemi sonrası dünya ve Türkiye ekonomisini, Sabah'tan İsa Tatlıcan'a değerlendirdi.
İşte o röportaj:
-Türkiye sağlıkta olduğu kadar ekonomik alanda da tedbirlerini hızlı aldı. Bu süreçte ekonomik alanda hangi tedbirler alındı?
Salgının ilk günlerinde Bakanımız Berat Albayrak ekonomik tedbirlerin ilk ayağını açıkladığında bunun dinamik bir süreç olacağını ve salgının etkilerinin sürekli takip edilerek yeni tedbirlerin gerekli görüldüğünde tedrici olarak alınacağını açıklamıştı. Bu dönem içerisinde hem Bakanımız bizzat, hem Bakanlığımız kurumsal olarak, hem de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, neredeyse her gün tedbirler hakkında gelinen durumu kamuoyuyla paylaştılar. Cumhurbaşkanımız her Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantısının ardından halkı bu konuda bilgilendirdi. Açıkçası, tersine yaratılmaya çalışılan algıya rağmen, alınan tüm tedbirlerin toplum tarafından benimsenmesi ve çok yüksek bir etkinlikle uygulanabilmesinde bu iletişimin büyük katkısı oldu diye düşünüyorum.
SEKTÖREL VE SOSYAL TALEPLER HIZLI DEĞERLENDİRİLDİ
-Neler yapıldı. Ana başlıklarıyla hatırlatalım isterseniz…
Belki özetle şunları tekrar hatırlatabilirim: Açıklanan ilk tedbir paketi, tüm sektörler ve sosyal taraflardan toplanan talepler değerlendirilerek belirlendi. Bir taraftan firmaları ayakta tutarak istihdam kaybını minimize etmek amaçlanırken diğer taraftan sosyal destekler belirlendi. En çok etkilenen sektörler başta olmak üzere kamuya dair tüm yükümlülükler ertelendi ve/veya kaldırıldı. İhracatçıların işlemlerine devam edebilmeleri için ek tedbirler alındı. Ayrıca olumsuz etkilenen ihracatçı firmalara ek destekler sağlandı. Doğrudan gelir transferlerini ayrıntılı tekrar etmeye gerek yok diye düşünüyorum. Bunları en iyi bu desteklerden yararlananlar değerlendirecektir.
BAKANLIĞIMIZ TÜM TALEPLERİ GECİKMEDEN KARŞILADI
-Kamuoyu araştırmalarına göre, toplum hükümetin salgınla mücadelede iyi sınav verdiğini düşünüyor. Siz bu konuda ne söylemek istersiniz?
Belki burada üzerinde çok durulmayan bir iki konuya da değinmem yararlı olur. Salgınla doğrudan mücadelenin getirdiği ek maliyeti çoğu zaman ihmal ediyoruz. Şunu söylemek gerekir ki Hazine ve Maliye Bakanlığımız bu konuda "cephe"den gelen tüm talepleri en ufak bir gecikmeye mahal vermeden karşıladı. Hızlı aksiyon alabilmemizin altındaki sebeplerden biri de buradaki etkin ve hızlı işleyiş oldu. Bir diğer konu "Biz Bize Yeteriz Türkiyem" kampanyası. Bu kampanyada toplanan bedel 2 Milyar TL'yi aştı. Bu elbette bir toplumsal kampanya için (tüm aleyhte çabalara rağmen) oldukça yüksek bir meblağ. Bununla birlikte elbette devlet tarafından uygulanan tedbirlerin yanında oldukça küçük bir miktardan söz ediyoruz. Bu kampanya, Cumhurbaşkanımızın başlatırken söylediği gibi asıl olarak toplumsal dayanışma ve birlikteliği güçlendirmek, somutlaştırmak ve salgınla mücadelede motivasyonu daha da arttırmak amacı ile tasarlanmış bir girişim. Dediğim gibi, tedbirlerin toplam büyüklüğü ile karşılaştırıldığında bu daha iyi anlaşılacaktır. Tüm aleyhte, basitleştirici, yalan ve ayrıştırıcı çabalara rağmen Türk halkı bir kez daha dayanışmanın en güzel örneğini sergilemiştir.
BAŞARILI BİR BORÇ YÖNETİMİ GÖSTERİYORUZ
-Tüm dünya Pandemi sonrasında bir borçlanma sorunu ile yüzleşeceği belirtiliyor. Bu konuda sizin düşünceniz nedir?
Devletlerin tüm gelirleri bütçelerinde yıllık olarak aldıkları yetki ile topladıkları vergi ve benzeri hasılatlardır. Modern dünyada arka arkaya bütçe fazlası veren bir devlet neredeyse yoktur. Tam tersine bütçeler çoğu zaman açık verir ve devletler borçlanırlar. Hazinenin temel işlevlerinden biri borç yönetimidir. Örneğin, Almanya'da devlet borçlarının milli gelirlerine oranı %60'ın üzerindedir. Bu oran İtalya'da %135, Japonya'da %230 civarındadır. Türkiye'de ise bu oran salgın başlarken %32 idi. Bütün ülkeler salgına dair ekonomik tedbirlerin finansmanını borçlanma ve parasal genişleme ile karşıladılar. Ekonomi yönetimimiz, dünya ortalamasının oldukça altında olan borçlanma oranımızın bize verdiği avantajı son derece etkin bir şekilde kullandı. Hazinemiz belki de tarihinde hiç olmadığı kadar başarılı bir borç yönetimi gösteriyor. Maalesef bu konuda son derece haksız ve bir o kadar da -bilerek veya bilmeyerek- cahilce açıklamalar yapıldı. Bir de şunu da ekleyeyim, ülkeler açısından sözünü ettiğimiz bu durumun tek istisnası çok büyük doğal kaynaklara sahip olan birkaç ülkenin oluşturduğu bütçe dışı fonlardır. Yeri gelmişken, bu süreçte kamu bankalarımızın tüm çalışanlarının gösterdikleri olağanüstü çabaya da değinmek isterim. Ekonomide ne kadar önemli bir işlevleri olduğunu bir kez daha göstermiş oldular.
DÜNYADA EN AZ ZARARLA ATLATAN ÜLKELERDEN BİRİ OLACAĞIZ
-Hocam Pandemi sonrası döneme adım adım geçişi gerçekleştiriyoruz. Türkiye ekonomisini bu süreçte neler bekliyor?
Elbette kolay bir süreç olmayacak. Zira normalleşme adım adım gerçekleşecek. Birçok işletme salgın öncesi iş hacimlerine belli bir süre sonra ulaşabilecekler. Bunun yanında bazı sektörlerdeki işletmeler de öncesinden daha iyi performanslar gösterecekler. Bir süre sektörler arası hareketlilik yaşayacağız. Önümüzdeki süreç, farklı alanlarda yeni girişimler açısından da hareketli bir dönem olacak. Aynı şekilde işgücünün de sektörler arasında artan geçişkenliğine şahitlik edeceğiz. Bunlara başka ayrıntıları da eklemek mümkün elbette. Yalnız burada şunu özellikle belirtmek gerekiyor, Türkiye, Bakanımız Berat Albayrak'ın açıkladığı gibi gelişen ülkeler arasında bu salgın sürecinden en az zararla çıkan ülke olacak. Öncü göstergeler şu anda buna işaret ediyor. Şimdiye kadar alınan ve alınmaya devam edilecek tedbirler bizi bu anlamda pozitif ayrıştıracak. Açıkçası ben orta vadede birçok gelişmiş ülkeden de daha iyi bir performans göstereceğimizi düşünüyorum. Tabii ki bu söylediklerimiz nispi karşılaştırmalar. Biz de bütün dünya ekonomileri gibi zorlu bir dönem yaşayacağız, ancak, mukayeseli olarak daha hafif ve daha kısa sürede atlatacağız.
EKONOMİDE KONTAK KAPATMAMAK DOĞRU KARARDI
-Türkiye üretimde kontak kapatmadı. Bunun nasıl bir etkisini gördük?
Bu, Sayın Cumhurbaşkanımızın başından bu yana üzerinde durduğu bir konu. Türkiye son derece güçlü ve örnek olabilecek bir liderlikle ekonomisini mümkün olan en az şiddette frenleyerek, nispeten en az can kaybı ile süreci yönetti. Elbette her kayıp canımızı yaktı, hepsine Allah'tan rahmet diliyorum. Maalesef zamanla içinde bulunduğumuz durumu o kadar içselleştiriyoruz ki, rakamlar yaşananların önüne geçiyor. Yaşamı neredeyse tamamen durduran ülkeler bizden çok daha yüksek kayıplar yaşadılar. Elbette salgınla mücadelede daha gevşek davranarak ekonomik kayıplarını azaltmaya çalışan ülkeler de oldu, ancak bu ülkeler oldukça acı insani trajedilerle karşı karşıya kaldılar. Salgınla mücadeleye sağlık, ekonomik, toplumsal tüm alanları kapsayacak şekilde makro olarak baktığımızda Türkiye en başarılı birkaç ülkeden biridir. Bunda elbette son 18 yılda inşa edilen sağlık altyapısının ve ekonomimizin sağlam altyapısının payı büyük; ancak bu alanlarda en az bizim kadar güçlü ülkelerden çok daha başarılı olmamızın nedeni Cumhurbaşkanımızın gösterdiği güçlü yönetim ve liderlik. Ekonomide tamamen kontak kapatmamamızın etkisini aslında bir önceki soruda açıklamış oldum. Şayet bugün kısa dönemde diğer birçok ülkeden pozitif ayrışacağımızı söylüyorsak bunun en önemli nedeni ekonomiyi tamamen frenlememiş olmamız.
SALGIN SONRASINDA AVANTAJLARIMIZ DAHA FAZLA
-Dünya yeni normale geçiyor. Bunun ekonomik boyutu da olacak. Yeni normalde Türkiye nasıl bir rol üstlenecek? Türkiye'nin avantajları ve dezavantajları neler?
Açıkçası bugünden yeni normale dair kesin kanılar belirtmek çok zor. Gidişata dair bazı işaretler var elbette; ama bunlar her an değişkenlikler gösterebilirler. Ülkemiz açısından elbette bazı dezavantajlar var. Örneğin insan hareketliliği belli ki bir süre eski hâlinin altında kalacak. Bunun turizmi etkileme potansiyeli var. Diğer yandan bizim ihracat pazarlarımız olan birçok gelişmiş ülkede ciddi bir resesyon riski var. Bunun şiddeti ve ne kadar süreceği elbette bizim açımızdan oldukça hayati olacak. Tabii ki bunların yanında önemli avantajlarımız da var ve bu avantajlar, sözünü ettiğim olumsuzlukların maliyetlerinin oldukça üstünde bir faydayı ifade edebilir. Turizm tarafında elbette dünyadaki genel hacim düşecek ancak bizim burada rakip destinasyonlardan daha öne çıkabilme potansiyelimiz büyük. Örneğin ben belli bir süre insanların İtalya ve İspanya'dan uzak duracaklarını, Asya tatillerinin de azalacağını öngörüyorum.
TÜRKİYE PANDEMİ SONRASI TURİZMDE ÇOK AVANTAJLI
-Turizmde toparlanmanın hızlı olacağını düşünüyor musunuz?
Bizim pandemideki başarımız, tüm dünyada takdir gören ve dikkat çeken sağlık altyapımız ve birikimimiz, özellikle Avrupalı tatilciler açısından Türkiye'yi neredeyse alternatifsiz kılıyor. Bu yaz döneminde dahî bu farkı göreceğimizi düşünüyorum. Tabii ki bu yaz turizm oldukça daralacak ancak rakip ülkelerden daha iyi durumda olacağız. Diğer yandan dünya ticaretindeki daralmadan negatif etkilenirken, birçok ülkenin her üründe coğrafi çeşitlemeye gitmesi çabasından oldukça pozitif etkileneceğimizi düşünüyorum. Birçok gelişmiş ülke, ithal ettikleri malları neredeyse tek bir ülkeden sağlama konusunda ne kadar hata yaptıklarını görmüş durumdalar. Bu yüzden bu malları benzer koşullarda üretebilecek farklı ülkelere yönelecekler. İşte bu ülkemiz için çok önemli bir fırsat sunuyor. Bunun yanında ABD-Çin gerilimi ve bunu bazı Batı ülkelerinin izlemesi de alternatif bir üretim üssü olarak Türkiye'yi öne çıkaracak. Sayın Hazine ve Maliye Bakanının da birçok defa ifade ettiği gibi ekonomi yönetimi önümüzdeki dönemde stratejik olarak üretimi olabildiğince destekleyecek bir süreci kurgulayacak ve yönetecek. Tabii ki ülkelerin bazı alanlarda (tarım, sağlık vb.) içe kapanma ve ithalatı kısma çabaları olacak ancak bunun bizim ihracatımız üzerinde etkisinin sınırlı olacağını düşünüyorum. Dünya yeni normale hazırlanırken Türkiye adım adım yeni ekonomik modelini buna göre şekillendiriyor.
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ