Cumhuriyet Gazetesi Cumhuriyet’ten yaşlıdır. Yenigün adıyla Milli Mücadele yıllarında yayınlanmaya başlamış; Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte adını değiştirmiştir. Ancak Cumhuriyet’in değişiklik yapma alışkanlığı uzun yıllara dayanan geçmişi içinde sadece adıyla sınırlı kalmamış, yayın politikalarında da birçok kez farklılaşmalar, değişiklikler olmuştur…
Kurucusu Yunus Nadi, gazetecilik ve siyasetçilik dışında işler yapan, komisyonculuk, uluslararası firmaların temsilciliği gibi birçok alanda para kazanan bir insan olarak; Atatürk başta olmak üzere döneminin yöneticilerinin tepkilerini zaman zaman üzerine çekmiş, inişli çıkışlı bir hayat yaşamıştır. Bununla birlikte, Cumhuriyet’e ve devrimlere sadık, çalışkan bir insan olarak tarihte yerini almıştır.
Cumhuriyet Gazetesi’nin bir önemli dönemi ise “faşist” dönemidir. Hitler ve Mussolini’yi göklere çıkaran, İkinci Dünya Savaşı yıllarında çok açık bir şekilde Nazizm ve faşizm yanlısı politikaları göklere çıkaran bir çizgisi olmuştur. Bu dönem günümüz Cumhuriyet okurları tarafından pek bilinmese de uzun yıllar sol, sosyalist çizgideki okurlarının büyük bir hayal kırıklığı ile, üzüntü ile hatırladıkları bir hakikat olmuştur…
Cumhuriyet Gazetesi İkinci Dünya Savaşı ile birlikte nazizmin, faşizmin çökmesiyle birlikte yeniden Cumhuriyetçi, Atatürkçü çizgide konuşlanmış ama bu çizgide de tam olarak kalmamış; sol, sosyalist ve komünist bir yayın anlayışı içinde 12 Eylül öncesi yılların en militan, yıkıcı yayın araçlarından biri olarak rol üstlenmiştir. Çatışmaların tarafı olmuştur.
Cumhuriyet’in Hasan Cemal’li yılları ise liberal, ikinci Cumhuriyet’çi, sol ve sosyalist damar ile de epeyce ayrı düştüğü, derin çatışmaların yaşandığı bir dönemdir…
Bu yıllarda gazeteye kürtçülük mikrobu da zerkedilmiş, Türkiye’nin milli meselelerinde asla milli olmayan bir yayın çizgisi ile, saldırgan bir tarz ile sürekli kavgaların içinde yer almıştır.
Adı ve kimi yazarlarının solcu olsa bile milli çizgisi dışında gazetenin hiçbir zaman sabit ve geçmişten günümüze bir bağ kuran çizgisi olmamıştır.
Can Dündar’lı yılları ise kendi okurlarınca bile çok tartışılmış; özellikle MİT Tırları olarak bilinen hadiseye ilişkin yıkıcı tavırları ile adeta bir beşinci kol faaliyetinin önemli aparatlarından biri haline gelmiştir.
Sürekli okuyucu kaybetmesi, yönetim ve çizgi değişiklikleri, sahiplik kavgaları, mirasçılar arasında çatışmalar, mali krizler, gelişen teknoloji, yeni yatırımlar Cumhuriyet Gazetesi’ni anlaşılan o ki, bu kez de farklı ve karanlık, izini belli etmeyen bir finansman yapısına teslim etmiş görünmektedir.
Nitekim, geçmişte satmamasına, sahiplerinin mali vaziyetlerine rağmen ayakta duran ve pekçok önemli ismi barındıran Taraf Gazetesi’ne yönelik iddialar tamamıyla doğru çıkmış; Gazete’nin PDY/FETÖ bağlantısı bu gün çok daha anlaşılır hale gelmiştir. O gün taraflarca yalanlanan iddialar bu gün çıplak hakikatler olarak karşımızdadır.
Aynı şey Cumhuriyet için de şimdi iddia olarak kamuoyunca bilinir olsa da inanıyorum ki, yarın çok daha somut bilgi ve belgelerle iddiadan hakikate dönüşecektir.
Nazi Almanya’sına, Faşist İtalya’ya, bölücü PKK’ya, Komünist Rusya’ya, hain FETO’ya bile kol kanat geren ama tüm yayın hayatı boyunca Türk milliyetçilerine saldıran, hasım belleyen Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik yapılan operasyona ilişkin MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli’nin tepkisi son derece yerinde, haklı ve doğrudur.
Cumhuriyet Gazetesi ne yazık ki, Cumhuriyetin ve devrimlerin yanında hiç olmamış, her zaman kökü dışarda, karanlık odakların kontrolünde bir yayın çizgisi takip etmiştir. Birileri adına tetikçilik yapmış, ama Türk milli menfaatlerini savunmamıştır.
Bu gazetenin sağlam duruşlu, ilkeli, cumhuriyete, Atatürk’e, devrimlere bağlı, fikir ve düşünce özgürlüğüne samimiyetle inanan yazarları, çalışanları elbette olmuştur. Bunlara asla sözümüz yoktur. Ancak şimdi o yazarların pek çoğu da görmektedir ki, yazdıkları Cumhuriyet ile kafalarındaki Cumhuriyet aynı değildir… Yazdıkları ile Cumhuriyet’in yayın çizgisi örtüşmemektedir.
Kimse Cumhuriyet operasyonu ile ilgili olarak düşünce ve fikir özgürlüğüne saldırı, çoğulculuğun kaybolması gibi teranelerle konuşmasın; kimse Atatürkçülük’ten, devrimlerden dem vurmasın… Kimse gazetecilik faaliyetinde söz etmesin… Kimse hele hele meşhur “Sarı Öküz’ü vermek” hikayelerini anlatmasın. Cumhuriyet Gazetesi yayın hayatı boyunca bunlardan hiçbirini temsil etmeyecek kadar bu işlerden uzak olmuştur. Acıdır ama hakikat budur. Bana kızmak isteyenler de Cumhuriyet Gazetesi üzerine yazılan kitaplara, akademik tezlere, makalelere göz atsınlar lütfen. Bunların pek çoğu “içerden” kaleme alınmıştır.