Devlet Bahçeli’nin 15 Temmuz akşamı darbe girişimini öğrenmesiyle birlikte ortaya koymuş olduğu kati ve kararlı tavır, tarihimiz boyunca takdir ve şükranla anılacaktır. Bu konuları daha önce pek çok yazar, gazeteci ve siyasetçi dile getirdiği gibi, bizzat kendisi ile görüşerek ben de yazmıştım. O bakımdan geriye dönerek bir daha yazmak ihtiyacı hissetmiyorum. Ancak o zamanlar da sormuştum, şimdi de soruyorum: Devlet Bahçeli’ye karşı başlatılan algı operasyonu ve indirme çabaları başarılı olsaydı, darbe girişimi acaba yine akamete uğrar mıydı? Yerine aday olanlardan herhangi birinin darbeye ve darbecilere karşı refleksi nasıl olurdu? Darbeciler ve MHP, Ülkücü hareket ilişkisi nasıl gelişirdi?
MHP, 12 Eylül darbesinin en büyük mağdurudur. Bundan dolayıdır ki, MHP’liler, yaşlısıyla genciyle 12 Eylül’ün siyasi hayatlarından özel hayatlarına sirayet eden büyük ıstırapları hiç unutmamışlardır ve bunun içindir ki, her türlü antidemokratik girişimin karşısında durmakta asla tereddüt etmezler.
Rahmetli Türkeş Bey’in şu sözü her milliyetçi için çok önemli bir düsturdur: En kötü demokrasi, en iyi darbeden iyidir.
Devlet Bahçeli Bey, hayatı boyunca demokrasiye, sivil düşünceye, siyasetin kudretine inanmış ve bu yolda mücadele vermiştir. Dayatmacı, tepeden inmeci anlayışları hiçbir zaman benimsememiş, prim vermemiştir. Darbenin kimden ve nasıl geldiğine bakmaksızın her zemin ve şartta karşı olmuştur.
Parti içinde darbe yapmaya kalkışanlara da, ülkeyi cuntalara teslim etmeye çalışanlara da aynı şekilde davranmış, fırsat vermemiştir.
Önceki gün gözaltına alınan ve sorguları sonrası serbest bırakılan ülkücü gazeteci ve aydınlar üzerinden sosyal medyada MHP yönetimi ve özellikle Devlet Bahçeli hakkında yeniden bir algı operasyonu girişimlerini görmekteyim.
Bu bağlamda söylenen sözler temelsiz, iddialar ise iftira ve isnat boyutundadır. Bunu da çok açık ifade ediyorum.
Gözaltına alınan isimlerin önemli bir kısmının FETÖ ile ilgisinin olmayacağını her vicdan sahibi ülkücü bilir, nitekim tüm itirazlar da bu yönde olmuştur. Derhal serbest bırakılmaları için ortak akıl ve maşeri vicdan devreye girmiştir. Serbest bırakılmaları da herkeste bir rahatlama yaratmış, sevindirmiştir.
Bütün bunlar olurken, MHP yönetiminden pek çok isim gibi, Milliyetçi Hareket’in bilge lideri Dr. Devlet Bahçeli’de büyük bir üzüntü ile olaylara yaklaşmış ve bu isimlerin FETÖ veya bir başka oluşum ile ilişkilerinin olamayacağı kanaatini serdetmiştir.
Kendisine yönelik muhalefetin de ötesinde düşmanca hisler besleyen, her türlü hakareti, iftirayı, isnadı yapabilen kimselere bile hiçbir zaman haksızlık yapmayan bir liderdir Devlet Bey.
Yıllarca birlikte çalıştım, pek çok olayda yaklaşımlarına en yakından tanık oldum; değil gözaltına alınıp serbest bırakılan arkadaşlar, çok daha ileri giden, mütecaviz hareketlerde sınır tanımayan muhaliflerine bile ne kadar adil ve dürüst olduğunu defalarca müşahede ettim.
Türkiye’nin önceliği demokrasiyi köklü ve temelli hale getirmektir, cuntalara, darbelere geçit vermemektir; iktidarı ve muhalefeti ile buna mecburuz. MHP’nin darbe sürecinin atlatılmasında ve terörle mücadelede iktidar partisi ile birlikte hareketi de yine bu ülkeyi sevmenin, bu vatana ve millete bağlı olmanın en doğal sonucudur.
Birilerinin MHP’nin bu tavrından rahatsızlık duyması, hiçbir şekilde haklı ve yerinde değildir ancak; bu tavır ve tutumları anlamayanın ülkücü olduğunu iddia etmesi ise zaten anlaşılabilir gibi değildir. Bir ötesi ise, Yenikapı ruhu içinde bu mücadele verilirken, operasyonların doğru veya yanlış ülkücü kimlikli kişileri de zaman zaman kapsıyor olması asla bir muhalefet temizliği için danışıklı döğüş değildir.
Kirli ilişkilere girmeyen, FETÖ bağlantısı bulunmayan kimselerin korkacağı bir durum da yoktur. Yanlış hesap Bağdat’tan döner. Adalet tecelli eder. Ülkücüde bu neviden lekeler zaten tutmaz.
Gözaltına alınanların bir kısmının ülkücülüğünü kimse tartışamaz. Geçmişte ve günümüzde davaya hizmetleri ile ilgili kimse bir şey diyemez. Muhaliflikleri ise kendi tercihleridir. MHP’de yapmak istedikleri değişiklik çabalarında başarılı olamamışlardır. Bu kısmı ile ilgili olarak benim gibi bu başaramama haline olumlu bakanlar vardır, onlarla birlikte olup başaramadıklarına üzülen, hayıflananlar vardır.
Ancak, muhalif duruşları nedeniyle onların başına gelen bu gözaltı, itham sürecini hak ettiklerini düşünmemiz mümkün değildir.
Hal böyle iken, bunu daha da ileri götürüp MHP’de sönen, yok olmaya yüz tutmuş Devlet Bahçeli karşıtlığını yeniden canlandırmanın rüzgarına dönüştürmek için iftira ve isnatlara tevessül etmek ise bir başka garabettir. Terbiyesizliktir. Hadsizliktir.
Darbe girişimi ile birlikte, hangi kalite ve kalibrede bir lideri olduğunu bir kez daha gören ve hatırlayan ülkücünün, MHP’linin Devlet Bahçeli dışında bir seçenek aramak gibi bir derdi, tasası yoktur.
MHP üzerinde Okyanus Ötesi projelerin öteden beri var olduğu, şimdi çok daha iyi ortaya çıkmışken, bütün ülkücüler bunu artık tüm detayları ile öğrenmişken; ülkücülerin arasına yine Pensilvanya kaynaklı bir fitne çabası olarak gördüğüm bu göz altıları ve bundan sonra olacakları ülkücülerin ve MHP’lilerin çok daha dikkatli takip etmeleri ve duruşlarını ona göre ayarlamaları daha faydalı olacaktır.
Bizler, birbirimize muhalif olsak bile birbirimize iftira edemeyiz, ahlaksız ithamlarda bulunamayız. Birbirimize sevgimizi yitirsek bile, ülküdaşlık hukukumuzdan doğan saygı ebedidir.
Lider Devlet Bahçeli bu hareketi tüm yolcularıyla sağ ve salim bir şekilde her zaman en emin limanlara taşımış bir kaptanın feraset ve basireti ile hareket eder. Bunun ötesinde ne söylense boştur.