"Dindar kılığına bürünmüş fabrikasyon kahramanlar"

TÜRGEV Başkanı Fatmanur Altun, son günlerde sözde bir tarikat şeyhi üzerinden dindarlara ve din adamlarına yöneltilen suçlama, hakaret ve şeytanlaştırmanın altında yatan gerçek niyeti sosyal medya hesabından paylaştığı bir dizi tweet ile anlattı. Altun, dindarlara yönelik bu karalama kampanyalarındaki ana taktiği ise, "Bu kesimden üretiliyor görünen küfür, hakaret, düşmanlaştırma her zaman dindar kılığına bürünmüş fabrikasyon kahramanlar eliyle resmen YAPTIRILIYOR." sözleri ile açıklıyor.

12 yaşındaki bir kız çocuğuna istirmarda bulunduğu ileri sürülen sözde bir şeyh üzerinden son günlerde yine dindarlar, cemaatler ve hatta imam hatip mezunları hedefe konmuş durumda.

Yine toptancı anlayışla suçun şahsiliği gibi hukukun en temel kavramı bir anda unutulup ya da gözardı edilip aslında islama saldırı aracına dönüştürülüyor.

Bu sözde şeyh üzerinden son olarak akademisyen Erol Mütercimler'in tüm imam hatiplileri hedef alan skandal sözlerine muhafazakar kesimden güçlü itiraz geldi. Mütercimlere toplumun büyük bir kesiminden sert tepkiler gösterildi. 

TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı Fatmanur Altun, dindarlara yönelik küfür, hakaret ve şeytanlaştırmaya varan bu toptancı yaklaşımı sosyal medya hesabından paylaştığı bir dizi mesaj ile değerlendirdi. 

Dindarlara yönelik bu tür kampanyaların da "Dindar kılığına bürünmüş fabrikasyon kahramanlar" eliyle yapıldığının altını çizen Altun'un Necip Fazıl Kısakürek'in 

“Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? 
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum!”

dizeleriyle bitirdiği mesajı şöyle:

"Türkiye’de imam hatiplilerin de bir parçası olduğu dindar muhafazakarlar Necip Fazıl’ın “sen bir devsin, yükü ağırdır devin” mısralarında bahsettiği gibi toplumun taşıyıcı sütunlarından biri olmanın ağır sorumluluğunu yüzyıllardır taşıyorlar. Bu hassas sorumluluk, bu sorumluluğu

hissetmeyenlerin ahlaksız saldırılarına karşı benzer yöntemlerin kullanılmasını engellediği için saldırganlar tarafından sıklıkla zaaf olarak yorumlanıyor ve benzer türde saldırılar için cesaretlenmelerine sebep oluyor. Oysa geniş toplum kesimlerini oluşturan ve saldırganların

hedef aldığı insanlar, bu coğrafyanın bekası ve toplumun her bir ferdi ile birlikte var olabilmesi gibi tarihsel bir sorumluluk taşıyorlar ve bu nedenle agâh olmaları gerektiğinin bilincindeler. Sırtında yumurta küfesi taşıyanla, oturduğu ağaç altından taş atanın durumu bir değil



Medeniyet pusulasını taşıyor olmaktan kaynaklanan bu ağır ve hassas sorumluluk her bir olayda farklı şekillerde tezahür ediyor. Örneğin sözde bir şeyh üzerinden toplum günlerce ajite edilmiş, bütün inananlar tecavüzcü gösterilmeye çalışılmış, şeytanlaştırma söylemleri

havada uçuşmuşken benzer tepki Didim’de yaşanan hadise için gösterilmedi. Dindar muhafazakarlar CHP’li bir belediye başkanının baş kahraman olarak anıldığı toplu tecavüz (gang rape) fiilini uzun uzun konuşmaktan imtina ettiler. Olayın ayrıntıları daha fazla ortaya saçılıp mağdur

daha fazla mağdur olmasın, gençlerin, çocukların anlam dünyası kirlenmesin diyerek ve suçun şahsiliği ilkesi gereği bu yapıldı.
Buna karşılık onlarca yıldır Türkiye’de yaşayan geniş toplum kesimleri dindarlık üzerinden hedef gösteriliyor. Suçun şahsiliği gibi temel hukuksal

nirengi noktalarından bile mahrum bırakılarak toplu halde şeytanlaştırılıyorlar.
Bunu sol-seküler kesimin tanınmış, toplumsal ve siyasal temsili olan bazen bir milletvekili,bazen bir kanaat önderi!bazen bir siyasal lideri yahut meslek kuruluşu hiç tereddüt göstermeden yapabiliyor

Buna rağmen dindar muhafazakarlar kendilerine uygulanan şeytanlaştırma, linç, itibar suikasti, yalan, iftira yöntemlerini siyasal muarızlarına karşı sistematik biçimde kullanmıyorlar. Bu kesimden üretiliyor görünen küfür, hakaret, düşmanlaştırma her zaman dindar kılığına bürünmüş

fabrikasyon kahramanlar eliyle resmen YAPTIRILIYOR.
Kim olduğu belli olmayan sözde dindar kılıklı şeyh, hoca vs. yahut gerçek kişi gibi davranan trol yahut ‘görevli’ hesaplar üzerinden sanki bu şeytanlaştırma karşılıklı olarak üretiliyormuş gibi bir hava estiriliyor.

Sokaktaki bir vatandaşın yaptığı paylaşımla, bir trol/“görevli” hesabın attığı tweetle, makam sahibi, kürsü sahibi, kalem sahibi, toplumsal/siyasal temsil sahibi, kitlelerine liderlik eden figürlerin söylemlerini aynı kefeye koyuyorlar.

Aradaki uçurumu ve temsildeki müthiş dengesizliği gözlerimizden saklamaya çalışıyorlar ki toplumu asıl kutuplaştıranların kendileri olduğu ortaya çıkmasın ve işlerine rahat rahat devam edebilsinler.

Buna karşılık şu anda yaptığım gibi bu soruna işaret eden çözümlemeler bile, hakkına girilen ve sınırları ihlal edilen bir kesimi adıyla, sanıyla savunma cüreti! gösterdiğimiz için “kutuplaştırma” olarak yaftalanmaya çalışılıyor



ki bu da kutuplaştırmayı siyasal bir araç olarak kullananların elindeki müthiş etkili bir başka sopaya dönüşmüş vaziyette.

Koskoca bir toplum kesimine “ölü yıkayıcı İmam Hatipliler, dinciler, hacı,hoca takımı, kara fatmalar, ninjalar, türbanlı/başörtülü bacılar, örümcek kafalılar”... (liste çok uzun) diye isim üzerine isim takan, kah hakaret eden kah dalga geçen kah tehdit eden, kah yaftalayan ve

durmaksınız şeytanlaştıran zihniyet istiyor ki; geniş toplum kesimleri sessizce kenarda oturup bu hakaretleri sineye çeksin, saldırganını teşhis etmeye bile cüret etmesin. Onlar da o konforlu alanda “İmam Hatipliler şöyle, dinciler böyle, o kapatılsın, şu kapatılsın” diyerek

koskoca kitleleri işaretlesinler, çarmıha gersinler. Öte yandan kendilerinden gördükleri kişiler toplu tecavüz gibi korkunç suçlar işleseler de, küçücük kızları terör baronlarına peşkeş çekmek için koskoca mekanizmalar kurmuş olsalar da bunlara kimse bir şey söylemesin. Bunlara

karşı sessiz kalanların sessizliklerini kimse farkedip de yüzlerine vurmasın. Günlerce tarikat, din, şeyh, dinci, istismar, tecavüzcü anahtar kelimeleri ile tweet üzerine tweet atanların bu olaylar karşısında tek bir tweet bile atmamalarındaki garabete ve riyakarlığa



herkes sussun. Şunu bilin ki; olmuyor, yapamıyorsunuz! Sizi görüyoruz!

“Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum!”

3 Kasım 2024 tarihli Resmi Gazete yayımlandı... Kaymakam atamaları Resmi Gazete'de Bursa'da çiftlik sahibi çobanı vurdu!
Sonraki Haber