Diriliş Ertuğrul son bölümün ardından yeni bölüm fragmanı ekranlara geldi / VİDEO

Diriliş Ertuğrul dizisinin yayınlanan son bölümünün ardından yeni bölüm fragmanı da heyecan yarattı. Dün akşam yayınlanan bölümle Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinin müjdelendiği Diriliş Ertuğrul dizisinde, Kızıl Elma mesajı sosyal medyada gündeme oturdu. Sosyal medyada da rekor kıran Kızıl Elma nedir? Diriliş Ertuğrul son bölümde Ertuğrul'un, Gündüz'ü kurtardığı sahne dikkat çekti. Peki Diriliş Ertuğrul dizisinin son bölümünün ardından yeni bölüm fragmanında neler yaşanıyor? Diriliş Ertuğrul 101. bölüm izle. Diriliş Ertuğrul 102. bölüm fragmanı yayınlandı mı? Dün akşam Diriliş Ertuğrul'da vurgusu yapılan Kızıl Elma nedir? İşte dizinin son bölümünde yaşananlar ve yeni bölüm fragmanı

Diriliş Ertuğrul dizisinin yayınlanan son bölümünün ardından yeni bölüm fragmanı da heyecan yarattı. Dün akşam yayınlanan bölümle Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinin müjdelendiği Diriliş Ertuğrul dizisinde, Kızıl Elma mesajı sosyal medyada gündeme oturdu. Sosyal medyada da rekor kıran Kızıl Elma nedir? Diriliş Ertuğrul son bölümde Ertuğrul'un, Gündüz'ü kurtardığı sahne dikkat çekti. Peki Diriliş Ertuğrul dizisinin son bölümünün ardından yeni bölüm fragmanında neler yaşanıyor? Diriliş Ertuğrul 101. bölüm izle. Diriliş Ertuğrul 102. bölüm fragmanı yayınlandı mı? Dün akşam Diriliş Ertuğrul'da vurgusu yapılan Kızıl Elma nedir? İşte dizinin son bölümünde yaşananlar ve yeni bölüm fragmanı

Diriliş Ertuğrul'un 101. bölümünde Ertuğrul Bey, "Kutlu Türk beyleri, bu gazayla yalnızca Karacahisar'ın fetih yolunu açmış olmayacağız. Nikea'nın (şimdiki İznik) ve Constantine'nin de fetih yolunu açmış olacağız" şeklinde konuşur.

"HEDEFİMİZ KIZIL ELMA'DIR"

Türk beylerine yaptığı konuşmasına devam eden Ertuğrul Bey, "Eğer oraları fetih etmek bize nasip olmasa dahi, inanırım ki; neslimizden bir kahraman gelip inanmış ordusuyla, Constantine'nin surlarına dayanıp şanlı islam sancağını o surlara dikecektir"

Karacahisar, Nikea, Constantine bize dar gelir. Hedefimiz Kızıl Elma'dır. Yani güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar olan tüm cihandır. Gaza bizim, gayret bizim, zafer Allah'ındır" sözleri, sosyal medyada çılgınlık başlattı.

YENİ BÖLÜMDE NELER YAŞANACAK?

Karacahisar Kalesi baskınına hazırlanan Ertuğrul, Gündüz’ün kaçırıldığını öğrenince kale baskınını ertelemiş ve Gündüz’ü geri kurtarmak için harekete geçmişti. Atsız’ın içeriden verdiği istihbaratlar doğrultusunda alplarıyla beraber kaleye kılık değiştirerek sızan Ertuğrul, Gündüz’ü kurtarıp obaya getirmiş ve gazânın başladığını apaçık ilân etmişti. Ertuğrul’un Karacahisar Kalesi’ni fethetmek için kuracağı yeni plan ne olacak? Kaleye ne gibi hamleler yapacak? Karacahisar Kalesi’nin fethi gerçekleşebilecek mi?

Tekfur Ares, Ertuğrul’un kaledeki askerlerin bir kısmını öldürüp Gündüz’ü kurtarmasından sonra kale kapılarının kapatılmasını emretmiş ve Türklerle savaşın başladığını söylemişti. Ares’in bu açık savaşa dair planları ne olacak? Ertuğrul’un kaleye taarruzunu engellemek için ne yapacak? Ertuğrul’u bu sefer de durdurabilecek mi?

Sancar’a Turgut’u öldürtüp sonra da obayı basarak beyliği almayı planlayan Bahadır Bey, Turgut’un tuzağı bertaraf edip obaya dönmesinden sonra bu planını gerçekleştirememişti. Bey olma hırsından vazgeçmeyen Bahadır Bey’in yeni planı olacak? Obayı basmak için hangi hamleleri yapacak? Tekfur Ares’le işbirliğine yanaşacak mı? Turgut ve Aslıhan, Bahadır Bey’in planlarını öğrenip bertaraf edebilecekler mi?

SON BÖLÜMDE NELER YAŞANMIŞTI

Nikea’dan gelen Tüccar Niko ve Bizans askerî kafilesini basan Ertuğrul, onların kılığında kaleye girip fethi başlatmak için hazırlanmıştı. Hazırlıklar tamamlanıp harekete geçmek üzereyken Yağız Alp, Gündüz’ün kaçırıldığı haberini getirmişti. Ertuğrul, Gündüz’ün kaçırılması üzerine ne yapacak? Kaleye fetih hareketini erteleyecek mi? Gündüz’ü kurtarmak için nasıl bir plan yapacak? Gündüz kurtulabilecek mi? Titan’ın Gündüz’ü obadan kaçırıp kaleye getirmesine sevinen Ares, Gündüz’ün kendinden beklenmeyecek bir hamleyle gözüne taşla vurması sonucu gözünden yaralanmıştı. Ares’in gözü kör mü olacak? Ares, Gündüz’e karşı nasıl bir tavır gösterecek? Gündüz’ü kaçırdıktan sonra Ertuğrul’a karşı yeni hamleleri ne olacak? Gündüz’ü elinde tutup planladığı gibi bundan sonra bir şövalye olarak yetiştirebilecek mi? Bahadır Bey, Sancar ve dağdaki alplarıyla beraber Çavdar Obası’nı ele geçirmek için harekete geçmiş, kendilerini takip edip planlarını öğrenen Kırca’yı da öldürmüştü. Bahadır Bey obayı ele geçirmek için ne yapacak? Turgut ve Aslıhan, Bahadır Bey’e mani olabilecek mi? Bu kalkışma, Çavdar Obası’nda ne gibi gelişmelere sebep olacak?

Sultan Alaeddin’e sarayda hainler olduğunu, Turgut ve Aslıhan’ın zehirlenler ile kendisini zehirleyenlerin de bu hainlerle bağlantılı olduğunu söyleyen Emir Saadeddin, bunları bulup ifşa etmek için sultandan mühlet ve yetki almıştı. Ertuğrul’un bütün bildiklerini sultana anlatacağını düşünen ve hayatının tehlikede olduğunun farkında olan Emir Saadeddin, Sultan Alaeddin’i öldürmek için harekete geçmişti. Emir Saadeddin, sultanı öldürmek için ne gibi planlar yapacak? Bunun için kimlerle temas kuracak? Ertuğrul’la sultanın buluşmasını engelleyebilecek mi? Yoksa planında başarısız olup bütün oyunları açığa çıkacak mı? Gündüz’ün acısı, Kayı Obası’nda ne gibi bir tesir uyandıracak? Yüreğine evlat acısı düşen Halime ne yapacak? Ertuğrul, Gündüz’ü obaya getirebilecek mi?

GÜREŞÇİ RIZA KAYAALP DİRİLİŞ ERTUĞRUL'DA OYNAYACAK MI?

TRT'de yayınlanan Diriliş Ertuğrul dizisinin hayranları arasında yer aldığını belirten Rıza Kayaalp, "(Yapımcı) Mehmet Bozdağ ağabey aramızdaki samimiyetten dolayı birkaç kez 'seni konuk oyuncu olarak alabilirim' dedi. Ama fırsat, zaman bulamadık. Çekimler zaten uzun sürüyor. En az üç haftamı ayırmam gerekiyor." ifadelerini kullandı.

Rıza, televizyonu sadece haftada bir kez Diriliş Ertuğrul'u izlemek için açtığını vurgulayarak, "Şu an izlediğim tek dizi. Televizyonu açma sebebim Diriliş Ertuğrul. Haberleri de internetten takip ediyorum." dedi.

"Şartlar oluşursa Diriliş Ertuğrul'da rol almak istiyor musun?" sorusuna Rıza, "Tabii ki yapabileceğime inanıyorum. Eğitimini almak lazım ama önemli olan yetenek." yanıtını verdi.

Diriliş Ertuğrul'da, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş sürecinin anlatıldığını hatırlatan milli sporcu, şöyle devam etti:

"Dünyaya hükmetmiş bir imparatorluğun temelinin atıldığı yıllar canlandırılıyor. Tabii ki başka bir duyguyla oynanması gereken bir dizi. Zaten rol alan arkadaşlar da bu duyguyla oynuyorlar. Çünkü bunu izleyiciye yansıtıyorlar. Biz de keyifle izliyoruz. Ben de olsam aynı duygularla oynardım."

ENGİN ALTAN DÜZYATAN HAKKINDA YAPIMCIDAN AÇIKLAMA GELDİ

İddialara göre 'Diriliş Ertuğrul’un başrol oyuncusu Engin Altan Düzyatan’a dizinin yapımcısı Mehmet Bozdağ tarafından büyük bir jest yapılmış ve Düzyatan ücretine zam almıştı. Bu zammın ardında ise, Engin Altan Düzyatan’ın dizideki karakterin dışında başka bir role bürünmesini ve seyirci karşısına çıkmasını istemeyen yapımcının “Tatil yaptığın dönemde ücretini ödeyeyim” teklifinde bulunması yatıyordu. Düzyatan, bu istek üzerine filmde oynamaktan vazgeçti. Oyuncunun bu hareketinden dolayı çok mutlu olan Bozdağ’ın yeni sezonda Düzyatan’ın bölüm başı aldığı 60 bin TL’yi 100 bin TL’ye çıkardığı iddia edildi.

YAPIMCIDAN AÇIKLAMA GELDİ

Konuyla ilgili bir süre sessiz kalmayı tercih eden Diriliş Ertuğrul ekibi, sonunda sosyal medya hesaplarından kamuoyu duyurusunda bulundu ve Engin Altan Düzyatan’a zam yapıldığı iddialarını yalanladı. İşte o açıklama:

KIZILELMA NEDİR?

Kızılelma, Türk milletinin tarihî ülkülerini temsil eden bir kavramdır. Türk ülkücülüğünün Kızılelması, sabit ve belirli bir şey yahut yer değildir; soyut bir ülkü kavramıdır. Her dönemin kültürü, gerilim gücüne göre onu isimlendirir, somut bir hedefle belirler ve anlamlandırır. O zamanın Kızılelması bilinen bir yer olur; ancak, oraya varıldığında Kızılelma ele geçirilmiş olmaz. Kızılelma bu defa, daha ileride ve yine belirli bir yere gider: Ona hiçbir zaman ulaşılamaz. Kültürün Kızılelma hasreti yahut hırsı, her seferinde ülküsünü yenileyerek toplumu ileri sevk eder. Türk milletinin yükseliş dönemlerinde Kızılelma, cihan hâkimiyeti ülküsü olarak algılanmıştır.

Eskiden, Moskova ve Roma için de, bu isim kullanılmıştır. Mütercim Âsım’ın yazdığına göre, “Eğer aman vermeseler, bizim Yeniçeriler Kızılelma’ya kadar giderler ve Moskof nâmını sahife-i âlemden fekkederler imiş.”

Türk tarihinde, Hunlardan itibaren bir dünya imparatorluğu olma ve yeryüzüne düzen verme ülküsünün tezahürleri görülür. Türk hakanları, “Güneş bayrağımız, gökyüzü çadırımız” diyerek bu egemenlik ülküsünü dile getirir, kendilerini sınırlamazlar. Hazar civarında, Göktürk hakanı Bizans elçisini kabul ettiğinde, bu olay, Türkün dünya hâkimiyetinin bir işareti olarak yorumlanır; “Atalarımızdan böyle duyduk ki, Türkler cihana egemen olacaklar, bunun başlangıcı da Batı elçisinin gelmesi olacak.” Kızılelma ülküsü, Türk topluluklarının Müslümanlaşmasından sonra kavuştukları yeni fetih ve gazâ ruhuyla tam örtüşmüştür. Özellikle yükseliş dönemlerinde açık bir ilke ve heyecana dönüşen cihan hâkimiyeti ülküsü de buna katılınca, Kızılelma simgesi çok canlı ve sürekli güncel bir içerik kazanmış oldu. Kuvvetli bir fetih duygusu halinde ortaya çıkan Kızılelma, Türk boylarının sürekli olarak Batı’ya akışlarının ülküsü haline geldi. Anadolu’ya girişten itibaren hiç eksilmeyen fetihler, Anadolu’nun Türkleşmesi süreci de, bu ülküyü besleyen gerçekçi ve toplumsal gelişmeler oldu. Nihayet, i’lâ’yı kelimetullah (Allah’ın adını yüceltme) gayreti, Selçuklulardan itibaren bu ülkü ile örtüşen ve onu besleyip, ufkunu genişleten bir rol oynadı.

Yazılı metinlerde Kızılelma’nın ilk göründüğü yer İstanbul’dur. Ayasofya’nın önündeki bir sütun üzerinde, at üstündeki Justinyanus heykelinde, Bizans imparatorunun elinde kızıl bir küre yahut bir altın top varmış. Bir başka rivayete göre, bu top Ayasofya’nın kubbesinde imiş. Bu küre Bizans’ın dünya hâkimiyetini temsil edermiş. XIV. yüzyılda bu heykelin yıkılması ve kürenin düşmesi, Bizans egemenliğinin sonunun geldiği ve kapılarını Türklere açıldığı şeklinde yorumlanmış. Bu heykelin yüzü Anadolu’ya dönükmüş ve Justinyanus’un, “Beni yıkacak olanlar buradan gelecek” diyerek, Anadolu’yu gösterdiği yolunda söylentiler halk içinde dolaşmaya başlamış. Evliya Çelebi’ye göre ise, Hazreti Muhammed’in doğumu ile birlikte Ayasofya’nın kubbesi çökmüş ve Kızılelma yere düşmüştür.

Anadolu’da yeniden canlanan Türk fetih ruhu için Ayasofya önünde yahut kubbesindeki bu altın top, Türklerin Kızılelma’sıdır. Türk tarihinin akışı, hep bu ülküyü gerçekleştirme yönünde olacaktır. Türk kültüründeki bu ülkü, Hz. Peygamber’in hadisleri ile beslenip, bilenecektir. “İstanbul bir gün mutlaka fethedilecektir; onu fetheden komutan ne büyük komutan, fetheden asker ne güzel askerdir.” hadisi, en sıradan halk kesimlerine kadar yayılacaktır. Esasen, daha sonra Anadolu’ya giriş zamanlarından itibaren, korkutucu âyetlerle Kur’ân’da övülen kavmin Türkler olduğu yorumları yapılmaya başlanmıştır.

İstanbul’un fethedilmesinden sonra Türk Kızılelması Rim Papa’ya sıçrar. Rim Papa Roma’dır. Evliya Çelebi’ye göre, Rim Papa ve Beç (Viyana) Kızılelması’nın Türklere ait olacağı bütün Nemçe, Yunan ve Latin tarihlerinde kayıtlıdır. Bu rivayetler asker ve halk içinde yayılırken Fatih Sultan Mehmed Han’ın, İstanbul’dan sonraki büyük hareketi Roma üzerine olur. Gedik Ahmed Paşa komutasındaki Osmanlı donanması Otranto’ya çıkar. Batı dünyası da bu fethi o kadar kabullenmiştir ki, İtalyan şehirlerinde Sultan Fatih’in resmini taşıyan paralar, altın madalyonlar basılır; Fatih’i karşılamak üzere tören hazırlıklarına girilir. Yahya Kemal, Ahmed Paşa’ya Gazeli’nde şöyle söyler:

Çıktı Otranto’ya pür-velvele Ahmed Paşa
Tuğlar varsa gerektir Kızılelma’ya kadar…

Fakat, tuğlar Kızılelma’ya varamamış, Sultan Fatih’in ölümü, bu hamleyi yarım bırakmıştır.

Kanunî Sultan Süleyman Han Dönemi’nde Beç (Viyana) Kızılelması canlanmış ve Yeniçeriler arasında, bir Ocak geleneği oluşturacak kadar güncel bir ülkü olarak yaşatılmıştır. “Testiye kurşun atar, keçeye kılıç çalar, Kızılelma’ya dek gideriz” deyişi Yeniçeri gülbağına kadar girmiştir.

Birinci Viyana kuşatmasından sonra, Sultan Süleyman’ın, kuşatmayı kaldırırken kale komutanına bir altın top verdiği, bunun Türklerin Kızılelması olduğu şeklinde bir söylenti, o dönem Avrupa halkları arasında yayılmıştır. Türkler ise, Ayasofya’nın kubbesindeki altın topun, Beç Kalesi’ne geçtiğine inanmışlardır. Viyana’nın adı, Alman Kızılelma Seddi olmuştur.

Yükseliş dönemlerinde, bütün insanlığa nizam vermek (nizam-ı âlem ve cihan hâkimiyeti ülküsü), Allah’ın adını yüceltmek (i’lâ-yı kelimetullah) gibi büyük iddialar ifade eden Kızılelma ülküsü, toplumsal gerilimin düştüğü gerileme dönemlerinde sönmeye ve unutulmaya başlar. Nizam-ı Cedit ordusuna karşı çıkan Yeniçeriler, “…Harb ederiz ve kralın tahtını başına geçirip, Kızılelma’ya kadar gideriz,” diye söylenirler; ama, bu ülkünün heyecanını duydukları şüphelidir. Osmanlı’nın Viyana sefiri Ahmet Resmi Efendi, Avusturya-Rusya’ya karşı savaş isteyip, “Kızılelma’ya, Kızılelma’ya.” diye nâra atanları anlatırken, savaş taraftarlarını, sandalye üstünde Hamzanâme okuyanlara benzetip, “Kızılelma’yı, Boğdan’dan gelir al yanaklı elma zannedenler,.” diye alay eder. Gerçekten de, toplumun gerilimi düştükçe algılama gücü ve dünyası da daralır.

Yirminci yüzyılın başlarından itibaren Türkçü aydınlar, bu kavramı yeniden canlandırmaya ve Türk yükselişinin heyecan kaynağı olarak kullanmaya çalıştılar. İmparatorluğun her gün bir parçasının koparılması, her gün yeni bir felaketin yaşanması, halktan önce aydınların moralini çökertmiş, kendilerine olan güvenlerini sarsmıştı. Yeni bir hamle başlatabilmenin ilk şartı, kendine ve milletinin gücüne olan güvenlerini yeniden kazanmak ve heyecan veren bir geleceğin kurulması için çalışmaktı. İmparatorluk geleneği içinde yetişmiş, cihangir bir millete mensup Osmanlı aydınlarının, yıkılış halinde de olsalar, küçük düşünmeleri, küçük şeylerden heyecan duymaları mümkün değildi. Kızılelma olarak Turan’ı seçtiler.

Türkçülüğün öncülerinden Ziya Gökalp’ın şiir ve yazılarında Kızılelma, Büyük Türk Birliği’ni simgeleyen bir ülküdür; Turan ülküsü. Şöyle yazar: “Türk köylüsü Kızılelma’yı tahayyül ederken, gözünün önüne Türk ilhanlıkları (imparatorluk) gelir. Gerçekten, Turan mefkûresi (ülkü) mâzide bir hayal değil, bir gerçekti.” Gökalp’in, Türk köylüsünün muhayyilesi hakkında söylediklerinin ne ölçüde gerçekçi olduğunu sorabiliriz.

Ancak, Gökalp’ten elli yıl sonra, bir Gaziantep köylüsünün Dündar Taşer’e söyledikleri, bu sorunun cevabı olabilir: “Türk bir gün yeniden cihangir olacaktır. Bu husus Kitap’ta kayıtlıdır; inanmayan kâfir olur!”

Ülkülerin milletlere hız ve ilham veren dinamikler olduğuna inanan Gökalp ve arkadaşları, Türk birliğini böyle bir Kızılelma olarak kabul etmişlerdir.

Kızılelma yok mu? Şüphesiz vardır.;
Fakat, onun semti başka diyardır…
Zemini mefkûre, seması hayal,
Bir gün gerçek; fakat şimdilik masal.

Gökalp bir diğer şiirinde ise, her türlü zorluğa göğüs gererek Kızılelma’ya giden Türkü anlatır;

Demez taş, kaya
Yürürüz yaya!
Türküz, gideriz
Kızılelma’ya!

Milli edebiyatımızın diğer bir çok yazar ve şairlerinde de Kızılelma motifinin yansımaları görülür.

Galatasaray'da yeni sezonun ilk transferi Ismail Jakobs Özel-Kalın görüşmesi CHP'de kimlere dert oldu? Promosyon Defter Nedir?
Sonraki Haber