'İmamoğlu'nun 'yapıyor' gibi gözükmesi başarılı bir iş. Eksiğini görmeyen bir seçmen kitlesi var!'

Tuzla Belediyesi'nin fenomen başkanı Dr. Şadi Yazıcı bilinmeyenlerini ve yenilikçi belediyecilik anlayışını SuperHaber'e anlattı...

1971 Erzurum doğumlu Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı, 1974 yılında ailesi ile beraber Kartal'a yerleşti. 1987'de Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazandı ve mezun olduktan sonra doktor olarak meslek hayatına atıldı. İlk aşamada İstanbul Tuzla'da kendi kliniğini açsa da, beklenmedik şekilde doktorluk kariyerinden siyasete ilginç bir geçiş yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kuruluş çalışmalarında yer alan Yazıcı, Tuzla Kurucu İlçe Başkanı olarak siyasete ilk adımını attı ve 7 yıl görevini yürüttü.

2009 Yerel Seçimlerinde AK Parti’den Belediye Başkan Adayı olan Dr. Şadi Yazıcı, 3 dönemdir Tuzla Belediye Başkanı olarak görev alıyor. Siyasette hiçbir pratiğinin olmadığı ancak döneminde şanslı olduğunu söylerken 'Siyasette sıfır olmanın avantajını yaşadım' diyen Yazıcı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemdeki vizyonunun kendisine referans olarak yol gösterdiğini söyledi.

"SAĞDA SOLDA HÜKÜMET KURMAK YERİNE ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYALIM DEDİK"

Yenilikçi belediyecilik anlayışını, "Sağda solda hükümet kurup yıkmak yerine elimizi taşın altına koyalım dedik ve o günden beri gövdemiz taşın altında!" sözleriyle açıklayan Dr. Yazıcı, bütün gerçekçiliği ve samimiyetiyle siyasetin nabzını yokluyor.

Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı, siyaset hayatının bilinmeyenlerini, yenilikçi belediyecilik anlayışındaki farklılığı SuperHaber'den Feyza Öznur'a anlattı.

İMAMOĞLU'NUN BİR TÜRLÜ TAMAMLAYAMADIĞI PROJELERİ

Dr. Şadi Yazıcı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun bir türlü tamamlanamayan projeleri için öne sürdüğü bahaneleri çürüttü. İmamoğlu'nun 'çılgın projelerim' diye bahsettiği ücretsiz süt dağıtımı ve kreş projesi fiyasko çıktı. Süt dağıtımı projesi için '28 milyon süt dağıtırken 25 milyon masraf yapıyorlar' diyen Yazıcı, dijital kartlara para yüklenerek, istenilen sütün istenilen marketten alınması gerektiğini belirtirken böylece insanların göz önünde rencide olmalarının önüne geçilebileceğini kaydetti.

Kreş projesinin birçok sorunu olduğu tespit edildi. Projeyi incelemeye alan Dr. Yazıcı, proje yerinin hala belirlenmediğini, ismininin her yerde farklı şekilde yazıldığını belirtirken, kadınların çalışmasına fırsat vermek için mağdur aile çocukları seçilerek, ücretsiz olması gerektiğinin altını çizdi. Tuzla'da rahmetli Kadir Topbaş döneminden kalan 7 projesi olan İBB projelerinin hala tamamlanmadığını aktaran Yazıcı, otopark projesinin yüzde 25-30'unun tamamlandığını kaydetti.

Dr. Şadi Yazıcı'nın açıklamaları şu şekilde:

"BU KİTAPLARI ANLAYABİLEN BİRİSİ KİMSENİN KARŞISINDA MAĞDUR OLMAZ"

Hayatıma etki eden kitaplar oldu. Benim hayatımı en çok etkilediğini düşündüğüm kitap üniversite yıllarımda belkide şu anda siyasete bakışımı değiştiren Cemil Bekçi'nin 'Sosyoloji Notları' kitabı oldu. Necip Fazıl'ın 'Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu' bende apayrıdır. Modern çağların düşüncelerinin postmodern düşünceye varıncaya kadar tüm kısa ve öz kaleme alınışı felsefi bir kitap ve doktrini ile okunduğu zaman bu iki kitap insanı farklı yerlere götürüyor. Üniversite yıllarımda Ali Bulaç'ın 'Çağdaş Kavramlar ve Düzenler' kitabı bunu pekiştirdi. Onda da işte bütün izlenimleri kapitalist, sosyalizm ve islam bakışı açısından hem doğunun hem batının insanına, kadınına, sosyal toplumuna ve ekonomiye bakışlarını üniversite yıllarımda çok etkiledi bu üç kitap. Bu üç kitabı anlayabilen biriside kimsenin karşısında mağdur olmaz. Farkında olmadan siyasetin temelini o yıllarda atmışım, sonradan fark ettim. Çünkü bana ilçe başkanlığı teklif edildiğinde diye 150 bin nüfustu herhalde o zaman 'Bilgi gerektirir, okuma gerektirir' demiştim ama sonra bir baktık okuyan da yokmuş...

"LİSE YILLARINDA BİR METNİ HECELERİNE AYIRAN BİR PROGRAM YAZARAK ÖDÜL ALMIŞTIK"

Lise yıllarında elektroniğe çok meraklıydım, herkesten 1-2 yıl önde olabilirdim. Lisede programcılık dersine Kartal'dan Nişantaşı'na gidiyordum. O zamanlar kendi dijital devreleri ve radyomu yapabiliyordum. Microsoft kurulmadan önce biz Commodore dergisinin yarışmasında bir metni hecelerine ayıran bir program yazarak ödül almıştık. Hala yeni bir cihaz çıktığında 3-5 gün içinde almazsam rahatsız olurum.

"SİYASETTE SIFIR İNSANLAR ARANIYORDU, SİYASETTE SIFIR OLMAMIN AVANTAJINI YAŞADIM"

Ak Parti'nin kuruluşuyla beraber bana siyasi teklif geldi. O dönem Erzurum’da üniversiteyken Recep Tayyip Erdoğan’ın Cemal Gürsel Spor Salonu'nda bir konuşmasına denk gelmiştim. Konuştukları ve söyledikleriyle beraber; iktidarda ne güç var, her şeyde dışlanıyor ve buna rağmen yaptıklarını anlatıyor... Acayip bir etki yaratmıştı bende. Genel siyasi manada, genel dünyada, geçmiş tarihteki sosyoloji veya geçmişten gelen tarihi bilgiler dışında benim siyasi bilgim ne aileden, ne de sağdan soldan pratik bilgim yoktu. Oradaki etkileşim sonrasında ve AK Parti'nin kurulduğu dönemi 99 krizi ile beraber toplumu görüyordum. Siyasette sıfır insanlar aranıyordu. Ben de siyasette sıfır olmamın avantajını yaşadım, beni seçtiler. Sayın Cumhurbaşkanımız 30 yaşında beni atadı. Sultanbeyli Belediye Başkanı ile yaşıttık, belki de benden bir yaş küçük olabilir. Çok az bir fark vardı.

"TUZLA'DA EVİNE GİREMEYECEĞİM KİMSE YOKTUR. HERKESİN YANINDA OLMALIYIM, OY VERMEYENLERE DAHA HASSASİYETLE DİKKAT ETMELİYİM"

7-7,5 yıl kadar ilçe başkanlığı yaptım. Aslında tuzla vatandaşlarını etkilemek için bir şey yapmadık. Doğal davrandık, işimizi yaptık. Belediye başkanının rutin görevlerini yapmaya çalışırsanız ve elinizdeki imkanları, olanakları ve bütün potansiyelinizi kullanırsanız insanlarımız gözünde ve gönlünde işin kriterleri çok net ve çok güzel tartıyorlar. Sizi samimi gördükten sonra hatanızı bile kabul edebiliyor. Dolayısıyla biz onlarla belediye başkanlarının rutin görevlerin ötesinde ve de iyi gününde keyifli, zevk aldığı veya mutlu olduğu günlerde mutluluklarını paylaştık. Elemli günlerinde de acılarını paylaştık. Her zaman birlikte olmaya çalıştık. Yaşam tarzı, görünüş, kıyafet, inancı, tarzı Tuzla’da yaşayan herkesin bize emanet olduğu düşüncesiyle. Şu an Tuzla’da evine giremeyeceğim kimse yoktur.  Görüş, fikri hiç önemli değil. Herkesle diyalog içerisindeyizdir ve bize de o partimiz de dahil olmak üzere herkesi kucaklayacaksın. Sadece seçenleri değil, bu şehrin emanetini alıyorsunuz. Emanet şuuruyla hareket edince de insan bu defa sorguluyor. Herkesin yanında olmalıyım, oy vermeyenlere daha hassasiyetle dikkat etmeliyim. Çünkü onlar yanlış anlayabilirler. Adaletsizlik yapmamalıyım diye ve böyle de olunca güzel imaj oluştu.

"CUMHURBAŞKANIMIZIN BELEDİYE BAŞKANI OLDUĞU DÖNEMDEKİ VİZYONU BANA REFERANS OLDU"

Cumhurbaşkanımızın belediye başkanı olduğu dönemdeki vizyonu bana referans oldu. Özellikle ilk dinlediğim zamanki büyükşehirle ilgili anlatımı... Hiç unutmam orada anlattığı konuların bir tanesi büyükşehirin sadece akaryakıt aldığı firmanın bayrağını dikmekten dolayı bilmem kaç milyon dolar büyükşehire katkı sağladı dedi. Sadece bayrak değişikliği, bir baktık ki ihaleyi açtık rekabete soktuk diye ve bu anlayış çok önemli. Bir de o dönemde Kartal’da oturuyorum. Yakacık’taki çöplüğün görünümü, Ümraniye çöplüğü patlamış, evimizde sular yok. Maske dağıtan gazeteler var. Gazeteler birkaç kupona maske dağıtıyordu. Bildiğiniz gaz maskesi. 80’li yılların ortalarından sonra 90’lı yılların başı... Küvete su dolduruyorsunuz, elinizde ne kadar kap varsa küvet su ile doluyor. Bir bakıyorsunuz daha 4 yılı tamamlamadan bir anda her şey rahatlamış. Çöp dağları yok, hava temizlendi sihirli değnek gibi...  3 yıl belediye başkanlığı yaparak bir şehri, ilçeyi, Tuzla’yı değiştirirsiniz, Beyoğlu’nu, Üsküdar’ı değiştirirsiniz ama İstanbul gibi bir şehri 3 yılda değiştirmek kolay bir şey değil. Bu ister istemez etkiliyor. İktidarın ülkenin başına gelmesi hiç halkın tesadüfen hadi verelim dediği bir şey değildi. Görerek tespit ettiğimiz bir şeydi. Beni o çok etkilemişti.

"TÜM PERSONELİ 5 YILDIZLI BİR OTELE GÖTÜRÜP HAFTA SONU EĞİTİM TOPLANTISI YAPAN İLK BELEDİYEYİZ"

Biz çalışanlarla aileyiz. Başkanlık yok, Tuzla Belediyesi ailesiyiz. Burada patron vatandaş diyorum ve vatandaşla aranızı bozmadığınız sürece benimle de bozulmaz diyorum. İlk belediye başkanı olduğum yıldan itibaren gerek en çok park, bahçelerde, temizlikte çalışan arkadaşlar da dahil, başkan yardımcısı, başkanına varıncaya kadar hep beraber senede bir iki defa tatile gideriz. Önümüzdeki günlerde yine olacak. Birlikte piknik yaparız, oturur sohbet ederiz. Hatta ilk defa tüm personeli personeli 5 yıldızlı bir hotele götürüp hafta sonu eğitim toplantısı yapan ilk belediyeyiz diyebiliriz diyebilirim.

"ÇALIŞANLARLA BİRLİKTE HAREKET ETMEK, AİLE OLMAK VE BİRLİKTE DEĞER ÜRETMEK ÖNEMLİDİR"

Biz sandıkta patron olan vatandaştan görev alıyoruz, çalışanlar da kanunlar çerçevesinde yine patron olan vatandaştan görev alıyorlar. İşin özü budur, biz hep beraber asıl olan patrona hizmet vereceksek arazide hep beraberiz. Bir futbol maçına oyuncularla çıkıyorsunuz. Dolayısıyla bu hizmeti beraber yapıyoruz. Teknoloji merkezi TEKMEN'i kurmuş olabilirsiniz, akıllı şehirlerde kent otomasyon sistemleri yapmış olabilirsiniz, sokakta çöpü almayan vatandaş o çöpü almadığında sizin yaptığınız her şey boşa gider. Çünkü yürüyen bir mekanizmadır. Hep birlikte hareket etmek, bir aile olmak ve birlikte değer üretmek önemlidir. Birbirimizi seviyoruz. Bizde onlara destek oluyoruz onlar da bize destek oluyorlar.

"SİYASET, HİZMET ETMEK İÇİNDİR"

Siyaset, hizmet etmek içindir. Çünkü siyaset ile politikayı çok karıştırmamak lazım. Siyaset gerçekten hizmet etmek gibi. Batı’nın karşı Doğu'nun bir literatürdeki yeridir ama politika Roma döneminden veya Antik çağdan gelen Roma ile birlikte meslek haline gelmiştir. Bunu karıştırmamak lazım. Eğer ki o politikayla karıştırılır siyasetimizde zerre kadar genel manada biraz Allah rızası gözetilmezse öteki dünyada kesin adresin cehennem olduğuna inanıyorum. Çünkü dedikodu, gıybet, strateji var, her şey var yani.

RANDEVUSUZ HALK GÜNÜ: İŞ BAŞVURULARI SON DÖNEMDE ARTTI

Şikayetler dönemsel olarak değişiyor. İşin çok olduğun dönemler oluyor. Bazen kriz dönemlerinde ihtiyaç talepleri oluyor. Halk gününe herkesin yardım için geldiğini düşünüyorum. Bazen bir şirketin ruhsatı 15-20 gün uzamış olabilir, bir aya bulmuş olabilir. Bu çok fazladır, bu çok azdır hiç demiyorum. İş başvuruları son zamanlarda arttı. Halk günü yapmam daha ziyade bir belediye başkanıyla direk görüşememek gibi bir şey olmaması içindir. Sosyal medyada da halk günü yaptım bu arada. Biz bunu  2 yıldır yapıyoruz. Makamda da değil, masayı belediyenin girişine kuruyoruz. Dolayısıyla protesto etmek isteyen geliyor, kızan geliyor. Biz açığız, bizim hiç gizlediğimiz bir şey yok.

"TUZLA'YI ALTIN KAPLAMAK YERİNE ASIL GENÇLERİ YETİŞTİRİN. İNSANA YAPILACAK EN BÜYÜK İYİLİK ONA AKLINI KULLANMASINI ÖĞRETMEKTİR"

Beynin iki fonksiyonu vardır derler. Refleks olarak bir, hayatta kalmak iki. Eser bırakmak, gelecek nesil üzerine etki bırakmaktır. Aslında insanlara keyif veren işlerden bir tanesi. Bildiğinizi paylaşmak, bir yorumunuzu paylaşmak bir sonraki nesle doğru bildikleriniz veya yanlış bildiklerinizi aktarmak. Bence bilgi paylaşımı dünyada en keyifli işlerden bir tanesi. Ya aldığınız ya da verebildiğiniz yerler... Ben gençlerle olduğumda onların sorularıyla, bakış açılarıyla kendimi çok eliyorum. YouTube videosunda hangi konuları incelemem gerektiğini, bakmam gerektiğini anlıyorum. O konuda kendimi geliştiriyorum. Onların açısından bakmaya başladım. Yani interaktif bir iletişim var. Ben faydalanıyorum, onlara da faydalı olmaya çalışıyorum. Gençler o yüzden kıymetli, çünkü 20 yıl sonraki 30 yıl sonraki Tuzla’nın şekillenmesine bugün konuşulması ve yapılması gereken temelleri bugün oluşturulması gereken konuları yapmazsanız 20 yıl sonra geç kalmış oluruz. Bugün bu konuları konuşulması Tuzla'yı altın kaplamak yerine asıl gençlere bilim, sanat, spor, sosyal hayat dahil olmak üzere bir insana yapılacak en büyük iyiliği ona aklını kullanmasını öğretmektir. Öğretmenlik o yüzden kutsaldır. Ben de bu konudaki tecrübelerimile hatalarımızı, doğrularımızı paylaşarak kazanırken kazandırmayı çalışıyorum. Bana keyif veriyor.

"TÜRKİYE'DE BİLİM VE BİLİM KÜLTÜRÜNÜN ÇOK ESKİ DÖNEMLERDEN BERİ OLMADIĞINI DÜŞÜNENLERDENİM"

Zeki ve kabiliyetli çocuklar için BİLSEM'i açıyoruz. Benim fikrim var diyen ve ben bu fikrim için yatırımcı arıyorum. Risk sermayesi olan, Türkiye'de ilk defa belediye-kosgeb ilişkisi olan teknoloji merkezini açtık. Sanayi üniversite işbirliği kapsamında sanayiciler ve akademisyenlerle birlikte Türkiye'de ilk defa fizik, kimya, biyoloji ve matematik lisans programı olan spesifik bir üniversite kurmak için çalıştık. YÖK'e başvurduk şu anda binasını yapıyoruz. Türkiye'de bilim ve bilim kültürünün çok eski dönemlerden beri olmadığını düşünenlerdenim.

"GELECEK BİLGİ SAVAŞLARIYLA OLACAK, YAPAY ZEKA ÇOK ÖNEMLİ"

19. yüzyıl tarihlerinde bir patlama denir, 40 milyon yıl önce patlama denir, bir de 19. yüzyıldaki patlama, o dönemlerdeki patlama işte bilimsel patlamalar. Batı'da bütün baktığınız zaman bir Faraday'ı bir Maxwell'i veya o dönemdeki termodinamik, elektro mühendisleri bütün hepsi Einstein kuantum mekaniği tam da 19.yüzyıldaki patlama bilim kültürü ile oluşmuş. Şu anda biz teknolojiyi kullanıyoruz ama ama teknoloji bilimide öldürür. Dolayısıyla bilimde ilerleme olmasa bilim ve teknoloji haftasında bile bilimi unutup sadece teknolojiyi kutluyoruz veya kullanıyoruz maalesef. Teknoloji çok ileri gidecektir. Metaverse belki bir 'Matrix' değil ama bir emekleme aşaması diyelim. Artık insan bedenine göz yanııgısı ile bakmak veya bir üç boyutlu ile bir meta evren oluşturuyor ama bu meta evreninin tam böyle Matrix'teki gibi gerçekle ayırt edilebilmeyecek şekilde bir hale gelmesi belki de zaman alacaktır. Şu andaki var olan teknolojide küçümsenmeyecek derecede önemli bir şey. İnsanlar için değişik bir '3 boyutlu deneyim', muhteşem bir deneyim. Ben o gözlüklerden 4-5 yıl öncesinde kullanıyordum. Bir çok programlarda da izledim. Kendimde takip ediyorum, cihazlarımda var ve bu birçok firma kullanıyor. Hani 'Ready Player One' filmi var, ondaki gibi elbiseyle nano teknoloji ve normalden ayırt edilmeyen bir evren. Emekleme aşamasında olması çok önemli, bunların zamanla çok ilerleyeceğini umuyorum. Bence Metaverse'te herkes bir yer kapmaya çalışıyor. Ama biz kendi evrenimizi geliştirmeliyiz, bilimde çok iyi noktaya gelmeliyiz ki teknolojide çok iyi bir noktaya gelelim. 'Gelecek' bilgi savaşlarıyla olacak. Yapay zeka çok önemli. 'Big data' tartışılıyor, Herkesin bilgi konusu ile savaşa girdiği dönemde. Gençlerin bilgili olması lazım. Herkesle bunu konuşmaya çalışıyorum ve bizim üniversite vakfının amacı da bu. OrAdaki akademisyen ve sanayiciler de herkesin. Yapay zekanın gelişmesi için algoritmadan çok veriye ihtiyaç var, o yüzden herkes veri için savaşıyor. O yüzden Çin'in bazı uygulamalarını dışlıyorlar. Bu verileri herkes kendi için toplamaya çalışıyor ama biz kullanılan değil kullanan olmalıyız. O yüzden bilime önem veriyorum ve YouTube'ta da bu konuları işlemeye çalışıyorum.

"TUZLA'DA GÖNÜL ELLERİ'NİN YARDIMI DOKUNMADIĞI BİR AİLE BULAMAZSINIZ"

Tuzla'da en çok sevdiğim iş ilk yıllarda yaptığımız, ihtiyaç sahiplerini ihtiyaç fazlasıyla buluşturmak olan 'Gönül Elleri Projesi'. Gönül Elleri'nde 2 bin metrekare kapalı bir alan var, her şey var iğneden ipliğe. Kararı kadın kent gönüllüleri veriyor. Onların verdiği karar nedir, 'bunların ihtiyacı var veya yok'. İhtiyaç belirlenir, bu kadar aileye çamaşır makinesi alınır, şu kadar aileye yatak alınır, biz onlara temin ederiz. Bunda güzel bir ekosistem oluşturduk. Tuzla'da 23 bin ailenin, sosyolojik açıdan dezavantajlı tüm kesimler Gönül Elleri'nden geçer. Tuzla'da Gönül Elleri'nin yardımı dokumadığı bir aile bulamazsınız.

"EKREM BEY'İN YAPMAYIPTA YAPIYOR GİBİ GÖZÜKMESİ ÇOK BAŞARILI BİR İŞ. KENDİSİNİN EKSİĞİNİ GÖRMEYEN BİR SEÇMEN KİTLESİ VAR"

Ben Ekrem Bey'e bayılıyorum, yapmayıpta yapıyor gibi gözükmek çok başarılı bir iş. Tuzla'da İBB'nin 7 projesi var, bizim dönemimizden rahmetli Kadir Topbaş'tan kalan. Ancak 7'sini de daha bitiremedi. Son bir tane otopark vardı, onun da yüzde 25-30'u tamamlandı diyebilirim. Biz yapılan her şeyi takdir ederiz. Biz artık vaatlerini hiç konuşmuyoruz. Eskileri tamamladı dedik, ben bunu televizyonlarda da söyledim, mecliste de söyledim, kendilerine de ilettim. Biz Tuzla için iş istiyoruz, bu Tuzla için lazım, Tuzla artık bir cazibe noktası oldu. Millet doluyor, otopark lazım. E-5 yan yollar Gebze'den Kadıköy'e bağlanmış, bizim orada bitiremediler. Bizim göl projemiz var, Benim Köyüm ve Çiftiliğim Projesi var, yüzde 90'ı bitmişti ama hala açılamadı. Ben kıskanıyorum kendisini, çünkü kendisinin eksiğini görmeyen bir seçmen kitlesinin olması bütün belediye başkanlarını kıskandırır. Çok büyük bir şans. Düşünsenize bir kitleniz var ve sizin eksiğinizi görmüyor. Düşününce bu çok keyifli bir durumdur.  düşündükçe çok kıskanıyorum onu.  Tayyip Erdoğan 3 yıl belediye başkanlığı yaptı.

"28 MİLYON SÜT DAĞITIRKEN 25 MİLYON MASRAF YAPIYORLARDI. DÜNYA GELİŞTİ ARTIK DİJİTAL KARTLARA YÜKLEYİN, İSTENİLEN SÜT İSTENİLEN MARKETTEN ALINSIN"

Ben verileri inceledim, eleştirmeden önce ne yaptıklarına baktım. Bir baktım yaklaşık 130 kişiyle 60 tane panel vasıtasıyla yaklaşık 1.5 milyon litrelik bir süt dağıtımı var. Maliyetine baktım, yaklaşık alım maliyeti 28 milyon TL idi, üreticiden daha indirimle alınabilirse alınabilirdi. Sonra dağıttım masaya bu kadar panel personel, karbondioksit emisyonu, fosil yakıt... Bunların masrafı yıllık 25-26 milyon TL. 28 milyon süt dağıtırken 25 milyon masraf yapıyorsun. Dünya gelişti artık, dijital dünyada kartla geziyoruz. Bu kartlara yükleyin, istediğiniz marketten gitsin sütünü alsın. Bir defa iki katı insana süt verebilirsin. Basit matematik yaptım, biraz kızdılar bana. Özel sektörde bir insana 28 milyon liralık bir şey dağıtacaksınız, 25 milyon lira masraf yapıyorum derseniz kızarlar adama. İlla da araba araba gezip adamın kapısına bırakamazsınız. Bir de insanları rencide ediyorsun, bu da yanlış. Bir insanın kapısına mahallenin çocukları için süt bırakıyorsun, bu süte ihtiyacı olan bir aile nahoş bir görüntü değil. Bu 21. yüzyıla yakışan bir durum değil, yöntem metodunu bir elden geçir. Sonrasında bir sessizlik hakim oldu, bilmiyorum ne yapılıyor şimdi. İçler acısı bir durum yani. Ekrem Bey benimle irtibata geçmediler, bu siyasette böyledir yokmuş gibi davranmak. Ama realite ortada.

"KREŞ YAPACAKSANIZ, MAĞDUR AİLE ÇOCUĞU SEÇİLMELİ VE ÜCRETSİZ OLMALI"

'İki mega projem' diye bahsettiği, süt ve kreş meselesi. 150 kreş yapacağı seçim sürecinde baya konuşuldu. Sonra bir baktık bir yıl geçmiş, iki yıl geçmiş Tuzla'da kreş yeri bile belirleyemiyorlar. Sonra bir baktım İstanbul'da sayısı 30'a kadar gelmiş. Benim konuştuğum zamanda 20 idi sayısı o zamanlarda. 'Mega projem' dediğiniz şeyin üstüne düşersiniz ve sonuna kadar yaparsınız. Kreşi incelemeye aldım, ismi çocuk eğitim merkezi. Bir yerde ayrı şey, diğer bir yerde ayrı şey, böyle ilginç isimler var ve ücretli! Biz bir yerde yapmıştık kreş, deneyimlerimi de paylaşayım dedim. Kreşte mağdur aile çocukları olacaktı, anne çalışacak o çocuğa bakalım dedik. 'Ben her çocuğa bakacağım' dediğiniz zaman yanlış bir şey, olmaz yani. Dolayısıyla, bir ücretsiz olmalı, iki mağdur aileyi seçip almanız lazım. Siz tüm İstanbul'un çocuklarına bakabilir misiniz? Mümkün değil. Ben realiteyi koydum ortaya. Biz mağdur aileye yardım ettik ve kadının çalışmasına fırsat verdik ve ücretsiz yaptık. Bu şekilde ücretsiz olmalı ve seçerek yapılmalı dedik. Kıyamet koptu tabi yani. Çünkü Tuzla'da yer belirlediler olmadı, ikinci belirledikleri yerde şahıs çıktı. Yapmayın, kamulaştıracak bir sürü yer var. 100 tane parseliniz var niye özel şahıs yerine? Artık en sonunda dedikki buyrun şurada yapabilirsiniz, sizin yeriniz diye yer gösterdik. Çocuk oyuncağı bile çok komplike bir iş kalır bunun yanında. Çünkü kendiniz yeri belirleyip ruhsatı da verebilirsiniz. İlçe belediyesine hiç ihtiyaç duymadan ruhsatsız bir alanı bile ruhsatlandırabilirsiniz. Ekrem Bey'in söylediklerini dikkate almayan veya çokta ciddiye almayan bir ekip var diye düşünüyorum. Çünkü ilçe belediyesi için bile 30-40 tane kreş çocuk oyuncağı, eğer yetiniz varsa. İstanbul Büyükşehir Belediyesi gibi koca dünyada 90 tane devletten büyük bütçeye sahip, 120 devletten büyük nüfusa sahipsiniz ve siz 300-500 metrekarelik kreşlerden 30 tane değil, 330 tane yaparsınız, bir yıl bile sürmez. Tayyip Bey'in İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı döneminde, gece 3'te "Şuraya geliyorum, neredesin?" deyip, İSKİ Genel Müdürü'nü kaldırıp getirdiğini duydum. Şu ana kadar 150 tane sözü var, 3 yılda bu hızla hemen hemen 25-30 yılda tamamlanır. Kendileri hiç bir şey yapmadan yapıyormuş gibi görünmenin, uzaktan medya yönetimi ile şu anda çağımızın en güzel metodunu keşfetmişler. Gezi olaylarında hani burası çok kötü deyip Arjantin'den yazanlar olduğu gibi şimdi de İBB'de bilmem neredeyken olayın başındaymış gibi görünmek...

Tuzla Belediye Başkanı Dr. Şadi Yazıcı'nın açıklamalarının tamamını SuperHaber YouTube kanalında izleyebilirsiniz...

YOUTUBE KANALIMIZA ABONE OLMAYI UNUTMAYIN

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Eğitim-öğretim meselesi siyaset üstüdür! Görevden alınan DEM'li eş başkandan skandal çağrı! Rus stratejist, Türkiye’yle ilgili öyle bir tanım yaptı ki! CHP'li Meclis üyesinden gazeteciye tekme tokat dayak! Kerkük'te PKK'dan taşıma nüfus oyunu! F-35 programından çıkarılmamız şans mı?