Aziz Nesin’in bir öyküsünün adıdır “Du bakali nolecak…”. Siyasette de merakla bekliyoruz, ne olacak?
Tahtırevallinin bir ucunda Kemal Kılıçdaroğlu, öteki ucunda Ekrem İmamoğlu, kenarından da Mansur Yavaş altılı masanın adayı olarak çıkabilmek için mücadele veriyorlar.
O kadar fazla bilinmeyen var ki… Kim kimi destekliyor belli değil, dengeler her gün değişiyor…
Ekrem İmamoğlu’nun meşhur Karadeniz gezisi ile önünün kapandığı, aday olmasının imkânsız hale geldiği ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun elinin güçlendiği düşünülüyordu.
Hatta olay bir adım daha ileri götürüldü, Kılıçdaroğlu “benimle misiniz?” çağrısı yaptı, iki büyükşehir belediye başkanı dahil olduğu pek çok isim “biat” bildirdi.
Daha da ileri gitti, yakınları üzerinden kendisinin aday olmayacağı bir durumda ittifakın sürmeyeceğini, masanın dağılacağını deklare etti.
Ne zaman ki, seyahatlere başladı, ABD, İngiltere’ye gitti geldi, Kılıçdaroğlu’nun da yıldızı düştü. Etkisi azaldı, parti içinde çözülmeler başladı. Hele İkinci Yüzyıl Vizyon Belgesi ile birlikte parti içinde yaratmış olduğu etki alanı iyice dağıldı…
İmamoğlu konusunu o kadar önemsiz görüyordu ki, mahkeme günü Almanya seyahatine çıktı. Gelişmelerin kendisine Meral Akşener destekli bir parti içi Ekrem İmamoğlu darbesine dönüşmesi ihtimali ortaya çıkınca apar topar özel uçakla döndü…
Kuşkusuz ki, bunlar hep Kemal Kılıçdaroğlu’nun aleyhine gelişmeler.
Liderlik öngörüsü olan birisi partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na açılan bir davanın karar duruşmasının olduğu gün yurt dışında olmaz, kararı ülke içinden takip ederdi.
Mamafih, ya yanıltıldı, ya umursamadı veya Meral Akşener ve Ekrem İmamoğlu ikilisinin böylesi bir birliktelik içinde devam ettiklerine ihtimal vermedi.
Mahkeme kararı ile darbe İmamoğlu’na değil Kemal Kılıçdaroğlu’na vuruldu…
Ekrem İmamoğlu etrafında bir toparlanma oluştu.
Bu buluşmada salt mahkeme kararının etkisi olduğu söylenebilir mi, bu da ayrı bir konu.
Aylardır yapılan kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun muhalefet adayı olarak çıkması halinde Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçları ilk turda açık ara Recep Tayyip Erdoğan lehine tezahür edecek.
Onun içindir ki, kenara itilmiş olan İmamoğlu yeniden umut haline geliyordu. Bunun olmaması için de Kemal Bey ve çevresi Canan Kaftancıoğlu üzerinden Ekrem İmamoğlu’na mütemadiyen ayar verme uğraşı içinde idi.
Elbette bu aşamada da yine “Kemal Kılıçdaroğlu kaybetti, Ekrem İmamoğlu kazandı, altılı artı HDP’li masanın adayı belli oldu” demek çok doğru değil. Oyun devam ediyor.
Bu hamlenin kazançlı çıkanı Ekrem İmamoğlu oldu.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun hafife almak, sahadan çekildiğini düşünmek de doğru olmaz.
Yalnız şu hususu gözden uzak tutmamak lazım, masa sessiz sedasız altılıdan yediliye çıktı.
Bundan sonra HDP’nin varlığını izah etmek konusunda İYİ Parti hiç zorlanmayacak…
Birlikteliği mahkeme kararı üzerinden kendiliğinden oluşan bir demokrasi buluşması olarak anlatabilecekler.
Kısacası bu kararın arkasında “Hükümet” etkisi aranıyor olsa da, kararın fonksiyonelliği bakımından değerlendirildiğinde başka etkilerin daha mümkün olduğunu hesaba katmak gerekiyor.
İlk derece mahkemesinin verdiği bir karar, istinaf, temyiz süreçleri var ve neticelenmesi bir hayli zaman alacak, bu arada seçimler çoktan yapılmış olacak.
Şayet aday olursa Ekrem İmamoğlu seçime girmiş olacak, dolayısıyla ortada henüz sahici bir mağduriyet bulunmamasına rağmen mağduriyet psikolojisinin toplum üzerindeki tüm nimetlerinden de faydalanacak…
Soru şu: Kazanamayacağı düşünülen ancak adaylıkta ısrarlı Kemal Kılıçdaroğlu’nun elendiği, HDP’nin sisteme İYİ Parti’nin itiraz etmeyeceği ve tabanından tepki görmeyeceği biçimde entegre edildiği, irili ufaklı pek çok partinin altılı masaya katıldığı bir seçim iklimi için Hükümet mi çaba gösterir, Ekrem İmamoğlu ile seçime girmek isteyenler mi?