“Erkekler şiir yazılmaya değmez. Ya da kadınlarda şiir yazacak kabiliyet yok.”
Üniversite sınavına hazırlanırken gittiğim dershanede Türkçe öğretmeni şakayla karışık böyle bir laf etmişti.
O zaman dünyada yazılmış ilk aşk şarkısının bir kadının dudaklarından döküldüğünü bilmiyordum.
Geçenlerde ise biri kadın filozof, matematikçi, bilim insanı olmamasından yakınıyordu.
Pek çok toplumda kadınlar uzun yıllar temel eğitim alamadı. Okuma yazma bile bilmiyorlardı. Bundan 60 yıl önce kadınların maraton koşması dahi yasaktı. Sözüm ona demokrasiyi ilan edenler, kadınlara oy hakkı vermemişti.
Neden tarihte kadın şaire ve filozofa pek rastlamıyoruz, bunu erkeklere sormak lazım.
Ama bir kadın (Birhan Keskin) çıkar…
“Seni kırdığım yerden beni de kırdılar,
Ben hiçbir cümleyle ağlayamam artık seni.”
Diye bir şiir yazar.
Ama bir kadın (Mechthild von Magdesurg) çıkar…
“Balık suda boğulmaz, kuş havada düşmez” der, felsefenin altında ezilirsin.
İnsanlığın elindeki en eski (şimdilik) yazılı metinler, Sümerler’den kalmış. M.Ö. 3500 yıllarında tabletlere aktarılan bilgiler karşısında büyük şaşkınlık yaşıyorum. İnsanın yaradılışından piramitlere kadar dünyada çözemediğimiz her şeyin cevabı orada yazılıymış. Kitaplar yazmışlar. Kitap envanteri tutmuşlar. Son iki ayımı Sümer tabletlerini ve onlarla ilgili yazılmış kitapları okuyarak geçirdim.
Dört bin yıllık, bildiğimiz dünyanın ilk aşk şarkısıyla da o okumalarda karşılaştım (Samuel Noah Kramer’in Tarih Sümer’de Başlar kitabında). Bir şarkı olmasına rağmen melodisini bilmiyor olmamız ne tuhaf.
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde yer alan tabletteki şarkıyla sizi baş başa bırakmadan önce azıcık bilgi de vermeliyim.
Şarkı, dört bin yıl önce Sümer ülkesinde hüküm süren Kral Şu-Şin’e seçilmiş gelini tarafından söyleniyor. Sümer inancına göre toprakları verimli, dölyatağını doğurgan kılmak için hükümdarın yılda bir kez aşk ve doğurganlık tanrıçası İnanna’nın rahibelerinden biriyle evlenmesi kutsal göreviydi. Ve bu tören yılın ilk günü yapılıyordu.
Şiiri Muazzez İlmiye Çığ kopyalıyor. Şiirle ilgili Çığ ve Samuel Noah Kramer’in ortak yazdıkları makale ise Türk Tarih Kurumu yayını Belleten’de 1952’de yayımlanıyor.
İşte bir gelinin damada söylediği aşk şarkısı:
Güvey, canımın içi,
Gönül açar güzelliğin, bal gibi tatlı,
Aslan, canımın içi,
Hoştur güzelliğin, bal gibi tatlı.
Beni esir ettin, titreyerek önünde durayım,
Güvey, yatak odasına götür beni,
Beni esir ettin, titreyerek önünde durayım,
Aslan, yatak odasına götür beni.
Güvey, seni okşayayım,
Sevdalı okşayışların baldan daha tatlıdır,
Balla dolu odada,
Gönül açan güzelliğinin tadını çıkaralım,
Aslan, okşayayım seni,
Sevdalı okşayışların baldan daha tatlıdır.
Güvey, benden zevkini aldın,
Söyle anama, sana tatlılar verecek,
Babam sana armağanlar verecek,
Ruhun, bilirim ruhunun nerede neşelendiğini,
Güvey, şafağa değin uyu evimizde,
Yüreğin, bilirim yüreğinin nerede sevindiğini,
Aslan, şafağa değin uyu evimizde.
Sen, beni sevdiğin için,
Yalvarırım okşayışlarını ver bana,
Yüce tanrım, yüce koruyucum,
Enlil’in yüreğini sevindiren Şu-Sin’im,
Yalvarırım okşayışlarını ver bana.
Senin bal gibi tatlı yerin, yalvarırım elini onun üstüne koy,
Elimi gişban-giysisi gibi onun üstüne koy,
Elimi gişban-sikin-giysisi gibi onun üstüne kapa.
Bu İnanna’nın bir balbale-şarkısıdır.