Duruşmada zehir içen Slobodan Praljak kimdir?

ICTY tarafından 29 Mayıs 2013'te açıklanan ilk dereceli kararda, Jadranko Prlic 25 yıl hapse mahkum edilirken, sözde Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti'nin savunma bakanı Bruno Stojic, HVO komutanları Slobodan Praljak ile Milivoj Petkovic 20'şer yıl, Valentin Coric 16 yıl, esir değişimlerinden sorumlu Berislav Pusic ise 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Mahkeme, aralarında tarihi Mostar Köprüsü'nün yıkılması da olmak üzere birçok savaş suçu ve insanlığa karşı suçtan hüküm giyen Hırvat komutanların, bölgenin Müslüman Boşnaklardan tamamen temizlenmesini hedeflediği hükmüne varmıştı. Prlic ve diğerleri, 5 Nisan 2004'te kendi rızalarıyla Lahey'deki mahkemeye teslim olmuş, yargılanmaları 26 Nisan 2006-2 Mart 2011 arasında yapılmıştı. Slobodan Praljak kimdir? Neden zehir içti? Zehir mi içti? Detaylar haberimizde...

Prlic ve diğerleri, 5 Nisan 2004'te kendi rızalarıyla Lahey'deki mahkemeye teslim olmuş, yargılanmaları 26 Nisan 2006-2 Mart 2011 arasında yapılmıştı. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesindeki (ICTY), "Prlic ve diğerleri" davasının temyiz duruşmasında, eski Hırvat general Slobodan Praljak'a 20 yıl hapis cezası kararı verildiğinin açıklanmasının ardından, Praljak'ın zehir içtiği iddiasıyla duruşmaya son verildi. Savaşta Bosna Hersek'teki Hırvat Savunma Konseyi'nin (HVO) başkanı ve sözde Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti'nin başbakanı olan Jadranko Prlic ile diğer 5 Hırvat komutan, 2013 yılında Lahey'deki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesince (ICTY) savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten toplam 111 yıl hapse mahkum edilmişti. Slobodan Praljak kimdir? Neden zehir içti? Zehir mi içti? Detaylar haberimizde...

ZEHİR İÇTİ İDDİASI

Savaşta Bosna Hersek'teki Hırvat Savunma Konseyi'nin (HVO) başkanı ve sözde Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti'nin başbakanı olan Jadranko Prlic ile diğer 5 Hırvat komutan, 2013 yılında Lahey'deki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesince (ICTY) savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten toplam 111 yıl hapse mahkum edilmişti.

ICTY tarafından 29 Mayıs 2013'te açıklanan ilk dereceli kararda, Jadranko Prlic 25 yıl hapse mahkum edilirken, sözde Hersek-Bosna Hırvat Cumhuriyeti'nin savunma bakanı Bruno Stojic, HVO komutanları Slobodan Praljak ile Milivoj Petkovic 20'şer yıl, Valentin Coric 16 yıl, esir değişimlerinden sorumlu Berislav Pusic ise 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

Mahkeme, aralarında tarihi Mostar Köprüsü'nün yıkılması da olmak üzere birçok savaş suçu ve insanlığa karşı suçtan hüküm giyen Hırvat komutanların, bölgenin Müslüman Boşnaklardan tamamen temizlenmesini hedeflediği hükmüne varmıştı.

SREBRENİTSA KATLİAMI

Zamanla gücünü toparlayan Nasır Oriç liderliğindeki Müslüman direniş örgütü Sırplara karşı koymaya ve bâzı başarılar elde etmeye başladılar. Bu duruma artık bir son vermenin zamanının geldiğini düşünen BM, Dayton görüşmelerini başlattı. Sırplar, görüşmelerde avantaj elde etmek için iki stratejik kent olan Gorajde ve Srebrenitsa'yı ele geçirmek maksadıyla bütün güçleriyle bu iki kente saldırdılar. Tarihin gördüğü en büyük katliamlardan birini tüm dünyanın seyirci bakışları arasında sergilediler. BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edildikten iki yıl sonra Srebrenitsa, 1995 yılının yaz ayında II. Dünya Savaşı’ndan sonra meydana gelen en büyük toplu soykırıma uğradılar. Sırplar topladıkları ve günlerce sistematik işkenceden geçirdikleri Bosnalı Müslümanları, evlatlarının kardeşlerinin gözleri önünde öldürdükten sonra, cesetlerini yine onlara gömdürdüler. Bosna Savaşı'nın bu en kanlı olayı Srebrenitsa Katliamı olarak adlandırılmıştır.

Srebrenitsa Katliamında öldürülenlenlerin kesin sayısı bilinmemekle birlikte BM'nin Eski Yugoslavya Savaş Suçları Mahkemesi savcısı, 7.000 ila 8.000 kişinin öldürüldüğünü belirtmiştir. Bosna Sırplarının hükümetinin hazırladığı bir raporda ölü sayısı 7.779, Boşnak hükümetinin raporunda ise 8.374'den fazla olarak gösterilmektedir. Şimdiye kadar Srebrenitsa etrafında 42 toplu mezar bulunmuş ve uzmanlara göre 22 bölgede daha toplu mezar olduğunu tahmin edilmektedir. Şimdiye kadar 2.070 kurbanın kesin kimlik tespiti yapılırken 7.000'den fazla ceset torbasında ise parçalanmış ceset parçaları kesin kimlik tespiti için bekletilmektedir. Cesetler toplu mezarlara atılırken parçalandığı için kimlik tespiti güçlükle yürütülmektedir. Ayrıca Sırplar katliamı gizlemek için bâzı cesetleri ilk gömüldükleri toplu mezarlardan çıkarıp başka yerlere tekrar gömdüklerinden katliamla ilgili deliller bozulmuş ya da yok olmuştur.

1992-1995 arasında Uluslararası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna-Hersek'te 312.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu kayıpların 200.000 kadarı Boşnak halkına ait olup Bosnalılar, dünyanın gözü önünde ve Avrupa'nın göbeğinde sistematik bir soykırıma tâbî tutulmuştur. Sadece Srebrenitsa'da olanlar hakkında elle tutulur delillerin varlığı söz konusu olsa da çok yakın tarihte gerçekleşen soykırımı aydınlatmaya yetmemektedir.

SOYKIRIM SORUMLULARI

Lahey'deki Savaş Suçları Mahkemesi'nde görülen davada Sırp Partisi lideri Radovan Karadzic, Sırp Ordusu komutanı Ratko Mladiç, Vujadin Popoviç (Bosnalı Sırp komutan), Ljubisa Beara (Genelkurmay Başkanı), Drago Nikoliç (güvenlik şefi), Ljubomir Borovcanin (özel polis müdürü), Radivoje Miletiç (Genelkurmay Başkan Yardımcısı), Milan Gvero (komutan yardımcısı, Vinko Pandureviç (tugay komutanı) Bosna Savaşı sırasında Srebrenitsa'da 8.000'den fazla sivilin katledilmesinden sorumlu oldukları iddiasıyla gıyaplarında haklarında dava açılmıştır.

Bosna'da meydana gelen iç savaş sırasında Sırp ordusunun yapmış olduğu katliamın arkasındaki itici güç Sırbistan Demokrat Partisi ve lideri Radovan Karadziç'tir. Parti bağımsızlık ilanı ile birlikte hükümetten de çekilerek yasadışı bir örgüt gibi çalışmalarını yürüterek Müslüman bölgelerinde katliamları yapmışlardır. Sırp denetimindeki Ilıca bölgesinde Bosna Oteli'nde faaliyet gösteren parti lideri Radovan Karadziç ve arkadaşlarını korumakla görevli Sırp militanların uniformalarında Sırbistan bayrağı ve Çetniklerin kullandığı madenî bir para büyüklüğündeki siyah renkli bir arma bulunmaktaydı. Bütün bu katliamları gerçekleştirmek için gereken ekonomik ve askerî güç, temelde Federal Yugoslavya Ordusu'nda bulunuyordu. Ancak bu gücü yönetebilecek yetki ise Sırbistan'daydı. Dolayısıyla katliamları gerçekleştiren Sırp milislerin Sırbistan ile bağlantılı olmamalarına imkân yoktu. Sırp militanları ve Sırbistan Federal Ordusu arasındaki bu işbirliği kanıtlanamamıştır. Unutulmaması gereken en önemli hususlardan birisi de SDS'nin bu faaliyetlerine birçok Sırp ordu ve hükümet yetkilisi muhalefet etmiş, o zor koşullara rağmen görevlerini bırakmışlardır. O dönemde yapılan bâzı Türk gazetecilerinin bölgedekilerle yaptıkları röportajlarda Bosna'da yaşayan 1,3 milyon Sırp nüfusun sadece yüzde 10'u, yani 130.000 kişinin Sırbistan ile birleşmek istediklerini düşündükleri rapor edilmiştir.

Deniz Akkaya'dan gözaltı kararı sonrası açıklama! Demirtaş iddialarına yanıt verdi 27 Kasım 2024 Çarşamba Detaylı Günlük Burç Yorumları
Sonraki Haber