Egemen Bağış: IKBY referandumu hukuksuz sayılacak...

Eski AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Kuzey Irak’ta yapılması planlanan ve Türkiye’nin karşı çıktığı referandum ile ilgili bir açıklama yaptı.

Bağış, bölgedeki gelişmeleri değerlendirdiği yazısında ‘Meşru olmayacak olan bu referandumun Birleşmiş Milletler ilke ve kararları gereğince hukuksuz bulunması gerektiği aşikar’ ifadesini kullandı.

İşte Egemen Bağış’ın o yazısı;

Barzani'nin 24 Eylül Manevrası

"Türkiye, Irak ile ilişkilerinde iniş çıkışlar olsa bile Kuzey Irak’taki Mesut Barzani ve Celal Talabani’nin başı çektiği Kürt liderlerle uzun yıllardır diyalog halinde bulunmuştur. Saddam sonrası dönemde Irak’ta söz sahibi olan bu iki Kuzey Iraklı liderden Talabani Irak Cumhurbaşkanlığı görevini yapmış Barzani ise Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanlığı görevini üstlenmiştir. Birinci Körfez Savaşı’ndan bugüne Ortadoğu’da suların durulmadığı bir gerçek. Şimdi de tüm dünyanın gündeminde Barzani’nin 25 Eylül’de yapılacağını duyurduğu sözde “Bağımsızlık Referandumu” var. Referandum tarihi yaklaştıkça birçok ülkeden referandumun yapılmaması veyahut ileri bir tarihe alınması hususunda açıklamalar ve telkinler geliyor.

Irak Anayasası çerçevesinde Merkezi Hükümet onay vermeden IKB'de yapılabilebilecek ve Kerkük dahil aidiyeti “Tartışmalı Bölgeleri" de ilgilendirmesi nedeniyle yapılsa bile meşru olmayacak olan bu referandumun Birleşmiş Milletler ilke ve kararları gereğince hukuksuz bulunması gerektiği aşikar.

Ortadoğu’da toprağı olmadığı halde bölge diplomasisinde aktör olan ülkelerin tutumu önemli, lakin Irak Merkezi Yönetimi, Kuzey Irak muhalefeti, komşuları Türkiye ve İran'ın yaklaşımı daha da belirleyici.

Barzani neden bu referandumu yapmak istiyor ve içerideki yansımalarına bakalım. Kuzey Irak’taki bu referandumun, Barzani’nin iç siyaset manevrası olduğu hususunda bazı yorum ve açıklamalar görüyoruz. Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) iç işlerinde özerk, seçimle gelen başbakanı, bakanları ve parlamentosu olan bir bölge. Başkanı da Mesut Barzani. IKBY'nin en güçlü iki partisi, Barzani’nin lideri olduğu Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve Talabani’nin yıllarca başkanlığını yürüttüğü Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) 1991 yılından beri sistemi yöneten iki siyasi yapıydı. 2009 yılında KYB içerisinden doğan “Değişim Hareketi” (Goran) adıyla yeni bir siyasi yapı daha eklendi. Barzani’ye karşı ciddi bir muhalefet yürüten Goran referanduma açıktan karşı çıkmıyorsa da şimdilik bundan yana olmadığını belli ediyor.

IKBY’nin sınırları içerisinde olduğunu iddia ettiği fakat merkezi yönetime göre nüfusunun çoğunluğu Arap ve Türkmenlerden oluşan (Kerkük’ün tamamı, Diyala’nın Hanekin ilçesi ve ona bağlı Celavla, Sadiye, Karatepe kasabaları, Salahaddin'in Tuzhurmatu ilçesi ve Musul'un Sincar, Hamdaniye, Telkeyf ve Mahmur ilçeleriyle Zummar, Sinun, Rabia, Başika ve Güver kasabaları) “tartışmalı bölgeler”, 2005 yılında hazırlanan Irak Anayasası’nın 140. maddesine göre, söz konusu bölgelerde 2007 sonuna kadar önce nüfus sayımı, ardından referandum yapılması kararlaştırıldı. Kerkükte Arap, Kürt ve Türkmenlerin anlaşamaması ve merkezi yönetimdeki mezhepçi politikalar bu sürece engel oldu. 2014 yılında DEAŞ’ in ortaya çıkıp bir çok yeri işgal etmesi ve Musul’u da işgal etmesi neticesinde “tartışmalı bölgeler” in bir kısmını peşmergeler güvenlik zafiyetini öne sürüp kontrolü altına aldı.

Merkezi Hükümetin uygun kararı olmadan ve 10 yıldır işletilemeyen Anayasanın 140. Maddesi yüzünden ve özellikle de Kerkük'ün dahil edilmesi referandum da Irak anayasasına aykırı bir eylem olacak. İşte dünyanın ve daha da önemlisi Irak Merkezi Yönetiminin, İran’ın ve Türkiye’nin işaret ettiği temel nokta bu.

Musul ve Kerkük başta olmak üzere bu bölgelerde nüfus yapısının değişmesi için Kürt nüfus buralara göç ettirilmiş, tapu daireleri yakılmış ve Türkmenlere siyasi baskı uygulanmış olduğu için Türkiye’nin sessiz kalması düşünülemez. Yalnız Kerkük petrollerinin ülkemizden dünyaya açılması, yapılan bir sürü ticari anlaşmanın varlığı daha da önemlisi PKK, YPG, DEAŞ ve FETÖ ile mücadelede Barzani'nin yapıcı tavrı ilişkilerimizi de önemli kılıyor. Türkiye ile hiç olumlu münasebette bulunmayan hatta İran güdümünde olduğu iddia edilen Goran Partisi ve bazı din odaklı Kürt partileri referandumdaki bir Barzani başarısızlığı halinde güç kazanacaklardır. Türkiye’ye karşı tutumundan endişe edilen Goran, iktidarı ele geçirdiğinde petrolün Türkiye yerine İran üzerinden dünyaya açmaya kalkabilir. Şuan ki süreçte İran’ın duyduğu rahatsızlığın ve tehditkar dilin sadece bağımsız bir Kürt Devleti kurulmasından yana huzursuzluk duyulmasından ibaret olmadığının da hesaba katılması gerekir.

Kuzey Irak’ın çevresi şu an ateş çemberi. Kerkük'ün güneyindeki Havice ilçesi hala DEAŞ kontrolünde. ABD ve Rusya bölgede sert çekişmelere başlamış, DEAŞ hala bir bela olarak duruyor, Suriye’nin kuzeyinde ABD desteği ve yüzlerce kamyon askeri teçhizat ve mühimmat ile nüfus alanını genişleten YPG, bölgede Şii unsurların desteklediği Haşdi Şabi güçleri, parçalanmış iç savaşı devam eden bir Suriye ve en önemlisi hala otorite sağlanamamış bir Irak coğrafyası ortadayken Barzani hem iç siyasete yönelik hesaplar görülebilir hem de bağımsızlık denemesi için bundan uygun bir kalkışma zamanlaması olamaz diye düşünüyor olabilir.

Gelelim bu karardan ilk bakışta en çok etkileneceği düşünülen iki ülkeye: Türkiye ve İran. Zaten iki ülkeden de açıklamalar gecikmedi. İran tehditvari söylemlerle tepkisini ortaya koydu. Türkiye ise yapıcı bir aktör olarak masaya oturuyor. Kuzey Irak yönetimini Irak Merkezi yönetimi ile aynı masaya oturtarak sorunun hallolmasını istiyor. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli referandumda bağımsızlık istenirse bunun savaş sebebi olacağı iddiasını dile getirdi. 16 Nisan mutabakatına atıf yaptı. Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım "karşımızda bir devlet yok ki savaş sebebi olsun" diyerek buna cevap verdi.

Diplomasi alternatifler üretebilme sanatıdır. Barzani’yi halkına karşı geri adım atmış biri gibi göstermeyecek bir çözüm bulmaya çalışılmalı. Referandumdan vazgeçeceği bir çözüm için Dışişlerimiz harıl harıl çalışıyordur buna eminim.

Bağdat merkezi yönetimi de yıllardır sürüncemede kalan hidrokarbon ve gelir paylaşımı yasalarını biran önce kabul ederek ve mevcut federal sistemi daha etkin işleterek IKBY ile birlikte karşılıklı çıkarlara dayalı ve huzurlu yaşayabilmek için bir formül bulabilir. Türkiye bu yönde telkinlerini uzun zamandır sürdürüyor.

Bütün bu anlattıklarımızın en acı tarafı Kurban Bayramı atmosferini yaşadığımız günlerde hedef birliği içinde olması gereken bölge liderlerinin dış güçlerin "böl ve yönet" tuzağına düşmüş olmalarıdır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın İslam ve Ortadoğu coğrafyasını kucaklayıcı tutumu ile Başbakanımızın dostlarımızın sayısını artırırken, düşmanlarımızı minimize etme önceliğini başarıyla uygulayan Dışişleri Bakanımız Çavuşoğlu'nun pratikliği ve diyalog kurma mahareti dış politikamızda da kendini göstermektedir. Kimsenin aklı kötü ihtimallere gitmesin. Türkiyemiz büyük bir ülkedir ve gereğini yapmaktadır, yapacaktır.

TFF'nin başına Mesut Özil mi geçiyor? Prof Dr. Naci Görür'den yeni uyarı: "Endişe verici, ciddi çalışılmalı" Hotmail ve Outlook Giriş Linki 2024 - Yeni Hesap Açma, Oturum Açma
Sonraki Haber