Saygıdeğer Kemal Kılıçdaroğlu,
Kıymetli Genel Başkan,
Beni çok şaşırtmaya başladınız. Sizi her zaman ilgi ile saygı ile takip ediyordum.
Söylediklerinizi ciddiye alıyor ve ülkemizin saygın, nitelikli siyasetçileri olduğu için yarınlarımızdan endişe duymuyor, iktidar giderse muhalefet var rahatlığı ve konforunu yaşıyordum.
Önceki gün “Yok artık” dedim. Saat 11.00’de TUİK önünde olacağım dediniz.
Siyasetçisiniz, milletvekilisiniz, ana muhalefet liderisiniz elbette millet adına devletin memurundan bilgi alma hakkınız var, kamu görevlilerinden kafanıza takılan soruları, konuları açıklığa kavuşturmasını talep etmek ve aydınlatmasını istemek ayrıca göreviniz.
Ama işi bir şova dönüştürüp karşında memuriyeti nedeniyle siyaset yapamayacak adama ve kuruma yönelik tavır nedir…
Bir memur kurumun başkanı bile olsa, seçilmiş bir milletvekiline, ana muhalefet liderine karşı nasıl bir siyasal karşılık verebilir?
O kadar memuriyet geçmişi ve siyasal deneyimi olan bir lider olarak bunu düşünmeniz size yakışan değil midir?
Kanımca, sizin siyasetçi olarak muhatabınız siyasetçilerdir.
Siyasetçilerle istediğiniz polemiğe girersiniz, onlara istediğiniz eleştiriyi getirirsiniz.
Parlamento içinde olmanız dolayısıyla kullanabileceğiniz pek çok denetim yolunuz var, hesap sorabileceğiniz fırsatlarınız var.
Neden orada illa ki bir memuru kurban etmek istersiniz?
Saygıdeğer Kılıçdaroğlu,
TUİK Başkanı kimdir, ne zaman o göreve gelmiştir bilmem. Onu arkalamak gibi bir derdim, kastım yok…
“TUİK iyi bir iş yapıyor, verileri kesinlikle doğrudur” da demiyorum. Uzmanlık alanım değil.
Eleştirilerin doğru olabileceğini de düşünmüyor değilim. Bu ülkede yaşıyorum. Benim de hayatımı etkiliyor hayat pahalılığı. Ancak bunu ortadan kaldırmak için TUİK Başkanını linç etmek aklımdan bile geçmiyor.
Ana muhalefet lideri olarak sizin iddialarınızı reddetmek, yalanlamak gibi bir noktada da değilim.
TUİK Başkanı Ana muhalefet liderine neden randevu vermedi diye eleştiriliyor. Şartları uygun hale getirip vermesi elbette uygun olurdu.
Ancak, azıcık duygudaşlık iyidir. Memur, kızgın ve polemik isteyen bir siyasetçiye karşı ne yapabilir ki?
Böylesi bir görüşmeden gerçekten bir netice çıkar mıydı?
Sayın Genel Başkan,
Uzun yıllar memuriyette bulunmuş bir akademisyen olarak şunu bilirim, memur siyasallaşmamalıdır. Siyasetçilerle hiçbir şekilde polemiğe girmemelidir ve tarafsızca işini yapmalıdır. Gerektiğinde yine görevinin gereği ölçüde ve usulde bilgi paylaşmalıdır.
Bunun ötesi yanlıştır.
Mersin’de miting yapacağım dediniz, sonra Valilik mitinge izin vermedi diye haberler çıktı.
Ben de bu nasıl bir şey valilik bir siyasi partinin en temel anayasal hakkını nasıl gasp eder diye kızdım.
Halbuki izin verilmiş, üstelik daha önce CHP Temsilcisinin de katıldığı bir toplantıda siyasal mitingler için tespit edilen alanda yapılmasının uygunluğu bildirilmiş ama nasıl bir siyasal iletişimdir ki, kamuoyu ile çarpıtılarak paylaşılması tercih ediliyor.
Önceki gün bütçe konuşması ise tam anlamıyla bir felaket idi. Sözlerinizi, eleştirilerinizi kast etmiyorum, vücut dilinizi hayretle karşılıyorum.
Gerçekten yaşınız, bilginiz, birikiminiz, deneyiminiz ile saygın bir siyasetçi olarak gördüğüm ve görmek istediğim siz Kemal Kılıçdaroğlu’na hiç yakıştıramadığım bir vücut dili içinde idiniz.
Özgür Özel Bey’in ifadesi ile “elinizi elinizin sırtına vurarak pekiştirmeniz” hiç iyi olmadı.
Sanırım danışmanlarınız size insanları kamplaştırmayı, sertleştirmeyi, keskinleştirmeyi öneriyorlar ki, saygın, saygılı, akıllı, bilgili, öğreten kimliğinizi terk ederek kızgın, hırçın, kavgacı, hakaret eden bir profili tercih ediyor görünüyorsunuz…
Sayın Kılıçdaroğlu,
Bu siyaset tarzına karşı benim de elimi elimin sırtına vurarak tepkimi kuvvetlendiresim var.
Lütfen, gerçekten size saygısı olan bu insanı dikkate alınız ve yeniden size yakışan nezaketinize avdet ediniz.