"Ellerinde kalan tek “iktidar hayali” Tayyip Bey’in ölümünü istemek!"

İsmail Kılıçarslan: Kendilerini konsolide etmeye çabalarken, bizi konsolide ediyorlar Erdoğan’ın ölümünden medet umanlar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan'ın Kovid-19'a yakalanmasıyla ilgili sosyal medyada paylaşılan çirkin mesajlar büyük tepki topladı.

Konuyla ilgili sosyal medyada suç teşkil eden paylaşımda bulunanlara yönelik soruşturma başlatıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaşadığı süreci coşkuyla karşılayan bu isimlere Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan bugün köşesinde çok ağır satırlarla yüklendi.

Kılıçarslan yazısında, "Birinin ölümünü isteyecek kadar gözü dönmüş herhangi bir bireyle “empati” ilişkisi kurmam, kuramam. Dolayısıyla “kinlerinde boğulsunlar” deyip bu tiplerin tedavi kabul etmez birer kuduz olduğunu rahatlıkla söyleyeceğim." ifadelerini kullandı.

Yeni Şafak yazarı "Bir zavallılık biçimi: Ölümden medet ummak" başlığını taşıyan makalesinde şu ifadeleri kullandı;

"İki şey çıkıyor ortaya bence “Erdoğan’ın ölümünden medet uman” güruhun davranışlarıyla.

İlki şu: Kendilerini inanılmaz çaresiz hissediyor olmalılar.

Kılıçdaroğlu’nun, Akşener’in, Babacan’ın, bilcümle muhalif liderin Erdoğan’dan iktidarı geri alabileceğine dair bütün inançlarını, dipte, en derinde kaybetmiş olmalılar. Ellerinde kalan tek “iktidar hayali” çaresizce, ahlaksızca, anlamsızca Tayyip Bey’in ölümünü istemek.

Ne büyük bir çaresizlik hissi bu.

Bakınız şu: Bu çaresizliği anlamak zorunda hissetmiyorum kendimi. Birinin ölümünü isteyecek kadar gözü dönmüş herhangi bir bireyle “empati” ilişkisi kurmam, kuramam. Dolayısıyla “kinlerinde boğulsunlar” deyip bu tiplerin tedavi kabul etmez birer kuduz olduğunu rahatlıkla söyleyeceğim.

Malumu âlinizdir. İhtiras kelimesi, develerin yediği ve tadına bayıldığı çöl dikenleri ile ilgilidir. Deve, çölde o dikeni yedikçe ağzı kanamaya başlar. Kan, devenin ağzına doldukça deve, kendi kanının lezzetine bayılır ama o lezzeti sağlayanın o diken olduğunu düşünür. O lezzeti daha çok alabilmek için diken yemeye devam eder. Sonunda, deve kendi kanında boğularak ölür. İşte Araplar buna “ihtiras” derler.

Türkiye’de çöl dikeni yiyen çok deve gördüm son 30 yıldır. Sürekli kendi kanlarını lezzetli sandılar ve sonunda sürekli kendi kanlarında boğuldular. Boğula boğula kendi sonlarını getirdiler.

Bana asıl anlamsız geleni ise bu kendi kanlarında boğulangillerin sistematik olarak geliştirdikleri “toplumu çok kutuplaştırdılar” söylemi.

Hayır efendim. Toplum kutuplaşmadı. 80-90 yıllık ihmal edilmişliğin sonunda bir sosyolojik kesim geldi ve hakkı olanın çok azına razı olarak “görünür” oldu. Hepsi bu. Alıştıkları konfor alanlarının, kendilerini doğal sahibi zannettikleri sistemin “babasından miras kaldığını” düşünerek çıldırdı bu kuduzlar da. İş geldi, birinin ölümünü dilemeye kadar vardı işte.

Şunu düşünmemek için elimizde hiçbir gerekçe yok artık: Olası bir iktidar değişikliğinde hayatı zehir edecekler bize. Yaşam tarzlarına, kazançlarına, statülerine hiç dokunulmayan bu pembe mabatlılar, yaşam tarzlarına karışılıyor gibi, konfor alanları ellerinden alınmış gibi, statüleri kaybolmuş gibi davranarak korkunç canavarlara dönüşecekler.

Bu, burada bir dursun.

İki şey dedim değil mi? İkincisi şudur: Kendilerini konsolide etmeye çabalarken, bizi konsolide ediyorlar Erdoğan’ın ölümünden medet umanlar.

Sanıyorlar ki dilediklerini söyleyecekler ve hak ettiklerini duymayacaklar.
Sanıyorlar ki onlar kinlerini, hırslarını, öfkelerini, ahlaksızlıklarını üzerimize salarken biz safları sıklaştırmayacağız, kenetlenmeyeceğiz.

Ben, yalvarırcasına “makuliyet ölmemeli” diyorum ama bu çağrıyı “geriden” bir yerden yapıyor değilim. Makuliyetleri öldürmek için elinden geleni ardına koymayanlarla gücümüz yettiğince mücadele ederiz, edeceğiz.

İstediği olmayınca ayaklarını yere vurarak ağlayan bebeklere benzeyen bu aptal kitleye laf anlatmaya çalışmak, gücümüzün yeteceği ilk şey olmalı. Sürekli ama sürekli “aptal” olduklarını yüzlerine vurmak, onlara yapabileceğimiz en büyük iyilik şu aşamada.

Aptallıkları şundan: Kurmalı robotlara döndürüyor bunları “operasyon çocukları.” Bunlar da bir an olsun “ne yapıyoruz ulan biz?” diye sormuyorlar kendilerine. Sürü eşeğini takip eden koyunlara dönüştüler.

Önlerinin uçurum olmasını önemsememeleri ise en büyük zaafları.

Bir şey daha: Sinyalcileri falan boş verin. Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın dört bir yanından, Tayyip Erdoğan’dan beş kuruş menfaati olmayan milyonlarca insan Erdoğan’ın şifa bulması için dua ediyorlar.

Bu, Tayyip Erdoğan’ın sorumluluk ve vazifesinin daha da ağırlaştığının, dahası tüm dünya için oluşturduğu “düzlem”in ne denli önemli olduğunun göstergesi bir yandan. Diğer yandan da Tayyip Bey’in ölümünden medet uman insanların elinde niçin sadece bir umut olarak “Tayyip Erdoğan’ın ölümünü istemek” kaldığının da muazzam bir göstergesi.

Durumları o denli umutsuz ki Kemalistlerle PKK’lıların, ulusalcılarla HDP’lilerin “imkansız ittifakı”nın bile Erdoğan’ı devirmeye yetmeyeceğini ciğerlerinde hissediyorlar.

Allah bu azgınlığa fırsat vermesin."

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN...

Ali Katırcıoğlu Kimdir? Öldü mü? Ali Katırcıoğlu Şirketleri Borsa İstanbul’da 6 haftalık yükseliş dönemi bitti Oktay Uludoğan Kimdir, Ne İş Yapar? Serveti
Sonraki Haber