Birinci tekil şahısla başlayan ve çoğu zaman da yine aynı zamirle son bulan bir öyküdür bu…
Kendine sürekli yeni hedefler koyan ama hiç birine varamayan bir aşkperestin hikayesi…
Heyecanlı, coşkulu, oyunbaz, ezberbozan, umutlu ve nihayetinde her seferinde hayal kırıklığı durağında son bulan, hayaller ve yitip giden düşlerden ibaret büyüklere masal misali…
Olmasa da güzel, kalmasa da kıymetli, en güzel yerinde bitse bile yaşanan her ana değen bir mağlubiyetler manzumesi…
İnsanın belki de en kendisi gibi olduğu zamanlardan, etrafını yalanlar kuşatsa dahi en masum kalabildiğin anlardan oluşan bir gölge oyunu perdesi…
Atomu parçalayan ademoğlunun hala cevabını aradığı ve eminim sonsuza kadar da bulamayacağı bir mucizeler senfonisi…
Şu sonsuz kainatta birbirini bulan iki gönlün en görkemli, en şefkatli ve en acımasız karşılaşması, meydan muharebesi…
Dönüp baktım da yazdıklarıma; en çok aşk var satırlarımda…
Hayatımda olmadığı kadar yazmışım aşkı; ömrüm boyunca aradığım ve son nefesime kadar da arayacağım o tılsımlı duyguyu kaleme almışım…
Madem hal böyle, madem bunlar bölük pörçük duruyor dağınık halde bir yerlerde, şimdi tam da bahar çalmışken gönül kapılarını, bir araya toplamalıyım…
Madem kalem benden bağımsız sürekli aşk ikliminde gezinmiş, geziniyor, gezinecek; içinde, yeter değil mi ama eğlendiğim, aşk olan bir kitap yazmalıyım…
Geçmişi temize çekmek mümkün değil elbette ama en azından yazdıklarımın üzerinden geçebilirim bir daha…
Eski aşkları şimdiki kafamla yaşamak mümkün değil; keşke olsa, ama en azından yazdıklarımı toparlayabilirim şimdiki aklımla…
İlham aldığım şairler, ibret aldığım öyküler, ders aldığım hikayeler ve onlardan süzülüp kaleme gelen öykümsü, şiirimsi, aforizma misali şeyler çıkacak sonunda ortaya…
Asla bir edebi kaygısı olmayan ama içinde bol miktarda samimiyet ve mevzun miktarda iyi niyet barındıran, cevaplar değil ama en azından doğru sorular sorduran bir kitap olacak…
Kim bilir belki faydası olur birine, kim bilir belki derman olur aşktan yana bir dertliye, sevdadan umudu kesmiş bir kederliye…
Sadece bunun için bile değmez mi?...