Ve yeni bir yıl daha geldi: 2018. Hayatın koşuşturmasından vakit bulup kendi başınıza kaldığınız zamanlarda aklınıza daha dün gibi hatırladığınız çocukluğunuz geldiğinde, "Olamaz! Ne zaman 2018 oldu da bu yaşa geldim" dediğiniz bir 2018.
Halbuki her şey daha dün gibi...
Özene bezene yazdığımız yılbaşı kartlarından binlerce kişiye SMS’lerle, Whatsapp’larla giden dijital samimiyetsiz yılbaşı bayram tebriklerine dek çok zaman geçti.
Ben her gelen yeni yılda insanları, hep arabalar gibi yeni modelini çıkarmak zorunda hissederim.
Yeniliklere ve tüm iyiliklere açık, bir önceki yıldan farklı ve daha iyi, önde...
Bana kalırsa, toplumda gerçekten giderek tırmanan bir kamplaşma var. Sokaktan sosyal medyaya insanların birbirine hakaret ettiği saldırdığı bir tahammülsüzlük var. Herkes barut fıçısı. Kadın, erkek hiç fark etmiyor. Ama mutlaka siz de farkındasınızdır; toplumda artık bu giderek artan siyasi, sosyal, spor veya diğer hangi alan olursa olsun kavga ortamından bıkan ciddi bir kesim var. Daha da sinirlerini bozmamak için ne herhangi bir habere bakıyorlar, ne de tartışma programlarını izliyorlar. Kendini belgesele, dizilere veren o kadar çok insan var ki.
ÇÜNKÜ...
Çünkü çok yorulduk. Artık daha fazla gerginliklere kalbimiz dayanmıyor.
Çünkü daha bu ülke olarak el ele gidecek çok yolumuz var. Çünkü hainlerin bu ülkeye neler yaptıklarını birlikte yaşadık. Çünkü birlikte daha güzeliz. Bunu 15 Temmuz sonrası gördük.
Cem Yılmaz’ın bugün Çınar Oskay’a söylediklerini o kadar iyi anlıyorum ki. Cem Yılmaz, kendisinin hep kahkaha atmaktan, attırmaktan başka bir şey yapmadığını düşünen bazılarına içinin nasıl dolu olduğunu o kadar güzel hissettirmiş ki...
Güzel bir şeyler düşünürsünüz, herkesin farklılıklarına rağmen birarada yaşadığı gülümsediği bir dünya arzularsınız, bir bakmışsınız döndürüp onu size hançer olarak saplamaya çalışırlar. Laf çarparlar. Çünkü nefret en tehlikeli virüs gibi hepimize yayılmaya çalışıyor. ‘Her şey kötü olsun, iyiler mahvolsuncular’ bu virüsü acımadan yaymaya çalışıyor.
Ne olacak her şey kötü olunca. Sevmediğiniz parti mi kötü olacak sadece, ülke en büyük zararı görecek. Ne olacak iş yerinde emsalleriniz kötü olunca, bu dünya size mi kalacak?
Ama tabii ki; bu olurken, diğer taraftan eleştiriye tahammülümüzü de kaybettik. Sadece siyasetin tamamında mı, yolda kucağında çocuğu ile süratle araba kullandığında ‘Yapma çocuğa yazık’ diye uyardığınızda size saldıran babalarda bile.
Ne oluyor böyle; sözleri büyük usta Bilge Özgen’e ait çoğumuzun hafızasına kazınan o güzel şarkının sözlerindeki gibi, ‘Nasıl olsa her şeyin zamanla sonu yok mu, ömür dediğimiz şey küsecek kadar çok mu?’
CEM YILMAZ GÜZEL SÖYLEMİŞ
Bakın Cem Yılmaz, kendisine Çınar Oskay, 2018 ve genel halimiz üzerine düşüncelerini sorduğunda ne yanıt veriyor;
- Hayat insan için giderek zorlaşıyor. “Şu taşı bileyli tutayım da yarın öbür gün bir hayvan avlar, onu rahat keserim” diyen insanlar geçti dünyadan... Biraz kendimize güvenelim. Her şey kendini iyi hissetmekle başlıyor. Güne başlarken bir şevk, mutluluk, gayret... Zor olduğunu biliyorum, herkes için zor. “İşyerinde mutlu değilim...” Yeni yılda değiştir bir şeyleri. İşe gittiğinde bir “Günaydın” de. “Hayırdır ya?” diye bakanlara, “Bundan sonra böyle lan!” de. “Tatlım sana çiçek aldım.” Hayırdır? “Bundan sonra böyle lan!” Böyle yani...
NEFRETİ KALDIRALIM
* Başka isteğin, rican var mı insanlardan?
- Zarar, hasar vermemek çok önemli. Zeki Müren’in bir lafı var: “Üç şeyden nefret ediyorum; riya, yalan ve nankörlük.” Benim de var: Nefret. Nefretten nefret edebilirim ancak. Sevmemek normal de nefret, gayret isteyen bir şey. “Cevizden nefret ediyorum!” Bak şimdi! Senin demek ki cevizle ilgili bir planın var. Bir operasyon var altında. Bu insani değil. Nefreti kaldıralım...
* Kalkar mı öyle pat diye?
- Filmde soruyoruz ya, “İyi insanlar filmlerde mi olur?” diye. Herkes potansiyel iyi insan. Kötü olmak gayret istiyor. Filmde kötü adam gayretle tasarlanan bir şey, yapay bir şey. Biz iyiyi aktive edip kötüyü anca filmlerde görelim.’’
Cem Yılmaz çok yorgun. O sözlerinde o kadar belli ki. Ama sözlerinde çok haklı. ‘Herkes potansiyel iyi insan. Kötü olmak gayret istiyor.’
VİCDANİ ETKİLEŞİM
Yurt dışında malumunuz batılı ülkelerde yaya yola adım attığı anda arabalar durur. Bizde ise yeşil ışıkta bile binbir dikkatle karşıya geçersiniz. Işık olmayan yolda yaşlı da kadın da çocuk da olsanız hiç şansınız yoktur. Hatta tepki gösterdiğinizde arabadan sopa ve silahla inenlerle karşılaşmanız bile ihtimal dahilindedir. Bir gün yurt dışında yolda karşıdan karşıya geçerken bana büyük bir saygı ile yol veren bir şoföre dayanamayıp gidip sordum: ‘Neden durdunuz?, Rahatlıkla geçebilirdiniz?’
Cevabı ders gibiydi; ‘Çünkü ben yaya iken herkes bana duruyor. Ben de durmak zorunda hissediyorum. Bu kuraldan eğitimden öte bir vicdani etkileşimdir.’
Evet. Kötülük gibi iyilik de bulaşıcıdır. Eninde sonunda da kötülüğü yener. Ve biz birbirimize iyiliği bulaştırmayı 2018’de deneyelim. İnanın kazanırız. ‘Demesi kolay diyenler’ bence önce kendinizden başlayın.
En güzel yıllar siz sevgili okurlarımızın ve tabii ki bu güzel ülkenin olsun...