Şu sıralar elimden düşmeyen kitaplardan biri de, tarihi Reşat Ekrem Koçu tadında anlatan Sabri Kaliç’in Tarihimizdeki Garip Olaylar’ı.
Kitapta Osmanlı tarihindeki en tuhaf lakaplı vezir-i azamları anlatan bir bölüm var.
Osmanlı’nın nüktedanlığının ve ince alaycılığının belgesi gibi adeta hepsi.
Mesela Mezomorto Hüseyin Paşa... Paşaya, Venedikliler’le yapılan bir savaşta çok ağır yaralandığı halde ölmediği için, İtalyanca ‘mezzo morto’ yani yarı ölü anlamına gelen bu lakap takılmış...
Daltaban Mustafa Paşa ise saraya acemi oğlan olarak geldiğinde hep yalınayak dolaştığı için almış lakabını...
Öküz Mehmet Paşa’ya bir öküz nalbantının oğlu olduğu için, Zurnazen Mustafa Paşa’ya Yeniçeri Ocağı’nda zurnacı olduğundan, Meyyit yani cenaze Hasan Paşa’ya ise sadrazamlığı boyunca hep hasta olduğu için verilmiş lakapları.
Okurken aklıma ister istemez yakın tarihimizin ünlü siyasetçileri geldi. Rahmetli Çoban Sülü, Karaoğlan, Başbuğ, Mücahit Erbakan geçiverdi gözümün önünden...
Kim bilir belki de ihtiyarlık alameti bu ama sanki daha bir renkliydi siyaset sahnemiz eskiden...
Kitabın bir başka bölümde ise sadrazamların ‘enleri’ anlatılıyor.
Altı yüz küsur yıllık Osmalı tarihi boyunca en uzun boy rekoru Sokollu Mehmet Ali Paşa’daymış. Boyu iki metreyi aşan Sokollu’nun lakabı da bu yüzden Tavil yani Uzun Mehmet Paşa’ymış.
Şişmanlık rekoru ise Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamlarından Semiz Ali Paşa’daymış. Paşa o kadar semizmiş ki, ancak üç at taşıyabiliyormuş kendisini.
En kısa boy rekoru ise 17. yüzyılda yaşayan ve 4.Mehmet’in sadrazamı olan Şapur Çelebi lakaplı Küçük Sait Paşa’nınmış.
Peki en kısa süre sadrazamlık yapan kim derseniz? O da çok enteresan... 5 Mart 1656 tarihinde göreve getirilen Mustafa Paşa sadece dört saat sadrazamlık yapabilmiş. Ayak divanındaki sipahilerin itirazları sonucu görevden alınmış ve eski vazifesine yani Kaptan-ı Derya’lığa geri dönmüş.
Kitap, tarihin koridorlarından böyle renkli hikayelerle sürüp gidiyor.
Tarih bu üslupla anlatıldığında, elbette okumak da çok daha keyifli bir hale geliyor...