Engin Ardıç: "Osmanlı partisi" gelir ve kolay kolay da gitmez!

Engin Ardıç: Halkımız kollektif bilinçaltı düzeyinde Atatürk'e de "Kurtarabildiği kadar toprağı kurtarmış bir tür yeni padişah" gözüyle bakmamış mıdır?

Kazakistan’da protesto olaylarının şiddet eylemlerine dönüşmesiyle Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Rusya'yı kontrolün sağlanması için ülkesine davet etti.

Rusya Savunma Bakanlığı, ülkedeki protestoların bastırılmasına yönelik "barış gücünü" Kazakistan'a gönderirken, bu tartışma yaratan karara tepkiler de geldi.

Sabah yazarı Engin Ardıç ise bu olaya çok farklı bir pencereden yaklaştı.

"Fütuhat" başlıklı yazısında, "Son zamanların moda deyimiyle, Rusya Kazakistan'a "çöktü"... Eh, ne de olsa eski imparatorluğun bir eyaleti." diyen Ardıç, Türkiye'nin de Kıbrıs ve Hatay konusunda benzer tavır sergilediğini belirtti.

Engin Ardıç şunları kaydetti;

"Üstelik orada nükleer silahlar var, petrol var, doğalgaz var, uranyum var.

Rusya, Osetya'ya da, Kırım'a da, Suriye'ye de böyle bulaştı.

Gorbaçov ve Yeltsin imparatorluğu dağıtmışlardı, Putin ufak ufak yeniden toplamaya çalışıyor...

Baksanıza, Kazakistan'da "Latin alfabesinden yeniden Kiril alfabesine dönüş" bile gündemdeymiş.

Stalin de böyle yapmıştı, Latin alfabesine geçen Kafkas ülkelerini zorla yeniden Rus alfabesine döndürmüştü.

"İkinci resmi dil" olarak da Rusça geri gelecekmiş.

Doğu Avrupa ülkeleri bu tehlikeyi gördükleri için kendilerini Avrupa Birliği'ne ve/ veya NATO'ya atmaya bakıyorlar...

Benzetmek gibi olmasın, bizim Hatay'ı almamıza da, Kıbrıs'a çıkmamıza da bir de bu gözle bakınız.

"Kaybetmiş olduğumuz toprakların hiç olmazsa küçük bir kısmını" geri almış sayılıyorduk!

Bu bir "imparatorluk refleksidir"...

1974 yılında ortalık "Milletimiz Kıbrıs'ın tamamını istiyor" çığlığından geçilmiyordu.

Ecevit, Kıbrıs'a ya da Yunanistan'a demokrasi falan götürmedi...

Halkımız "geri aldı" diye sevindi.

Dikkat ederseniz kollektif bilinçaltında hep bir "almakvermek" söz konusudur.

Bu bir imparatorluk refleksidir, hani aslan solcularımız bizi "mazlum ülke" sayıyorlardı, Gine'yle aynı kefeye koyuyorlardı ya, bunu göremediler. "Üçüncü dünya" sandılar.

O yüzden de oy oranlarının yüzde kaçta gezindiğini bilirsiniz.

O yüzden de, niçin Tayyip Erdoğan'ın hep "girmiş kazanmış, girmiş kazanmış, girmiş kazanmış" olduğunu anlayamazlar.

"Gariban" başka şeydir, "düşmüş aristokrat" başka şeydir.

Burası İsveç de değildir, bir seçimde sağcılar gelecekler, bir seçimde onlar gidecekler sosyal demokratlar gelecekler, sonra gene ötekiler...

Burada "Osmanlı partisi" gelir ve kolay kolay da gitmez.

Osmanlı partisi ama daha bir üst düzeyde...

YRP gibi özenti değil. Şehzade gölgesinde de değil.

Buradan bakarsanız, Suriye'de, Libya'da, Irak'ta, Somali'de, Karabağ'da "ne işimiz var" diye sormazsınız.

Halkımız kollektif bilinçaltı düzeyinde Atatürk'e de "Kurtarabildiği kadar toprağı kurtarmış bir tür yeni padişah" gözüyle bakmamış mıdır?

Yoksa herkes "Latin alfabesi isteriz" diye yanıp tutuşuyor muydu?

O zaman benim aklım ermiyor, bağışlayın."

YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYIN...

Trump'ın savaş sözlerinin perde arkası! Türkiye planı ertelendi mi? MGM'den saatli uyarı! Gazze için imza kampanyası linki! Gazze için imza nasıl atılır?
Sonraki Haber