Enver Paşa 4 Ağustos'ta Güneydoğu Buhara topraklarında Knovalingam ile Barljuan arasında, Sovyet birlikleri tarafından sıkı bir surette kuşatma altına alınmıştı. Paşa, Kızıl birliklerin her yandan kendisini sıkıştırmakta olduğunu görünce yarma girişiminde bulunmaya karar vermiş ve gücünü iki kısma ayırmıştı.
İki koldan birisi muayyen bir süre Ruslara karşı belirli bir üstünlük sağlamışsa da Rus kuvvetleri kısa bir zaman sonra toparlanmış ve iki taraf arasında göğüs göğüse bir çarpışma yaşanmıştı. Ancak Enver Paşa bütün çabasına rağmen aldığı 5 farklı darbenin etkisi ile çatışma sahasında hayata veda etmişti. Paşa’nın ölümü kendisine bağlı bulunanları da sarsmış, büyük bir bölümü teslim-i silah etmişti. Çatışma sonrasında Paşa’nın cesedi de, şüpheye yer bırakmayacak şekilde, belgeler, mühürler vb. ile teşhis edilmişti.
Enver Paşa'nın ölümü ile Osmanlı Devleti’ni Almanya saffında Birinci Dünya Savaşı'na sürüklemiş olan üçlünün hiçbiri artık hayatta değildi.
Öncelikle Berlin'de Talat Paşa bir Ermeni öğrencinin elinde can vermişti. Kendisini katleden Ermeni Alman mahkemesinde yargılanmışsa da kısa bir süre sonra serbest bırakılmıştı.
Ölüm yolunda Talat Paşayı çok bir zaman geçmeden Bahriye Nazırı ve Suriye valiliği de yapmış olan Cemal Paşa izlemişti.
Savaştan sonra Afganistan Emiri ile ittifak kuran Cemal Paşa orduya erzak almak için Berlin'e gitmiş ve fakat dönüşünde yine Ermeniler tarafından Tiflis'te öldürülmüştü.
Enver Paşa hiç şüphesiz ki İttihatçı liderler arasında en romantik ve maceracı bir figürdü.
Kariyerine Jön Türkler için ajitatör olarak başlamış ve başarılı bir darbe ile Sultan İkinci Abdülhamid'i tahttan indiren İttihatçı lider kadrosundaki üç önemli isimden birisi olmuştu.
Osmanlı Devleti’ni Almanya safında savaşa sokmuş ve savaş sırasında Harbiye Nazırlığı görevini yürütmüştü. İngiliz Hükümetine göre Türkiye'nin Almanya saffında savaşa girmesinden Enver Paşa sorumluydu.
Çanakkale Boğazı'nın geçilmezliğine büyük güven duyan Enver Paşa savaş sırasında Alman yüksek komutanlığı ve bizzat İmparator Willhelm ile birkaç defa bir araya gelmişti. Ancak savaşın seyri umulduğu gibi gitmeyip Mondros Ateşkes antlaşmasının imzalanması üzerine savaş vurgunculuğu ve benzeri faaliyetlerle suçlandığı Türkiye'den kaçmak zorunda kalmıştı.
Ancak o siyasi ve askeri faaliyetlerde bulunmaktan kaçınmamış, Bolşeviklerin Mısır, Hindistan ve Afganistan'ı işgal etmelerini kolaylaştırmak için komplo oluşturmak üzere gayret sarf etmişti. Dolayısıyla da birçok defa Moskova'ya gitmiş ve Lenin ile bir araya gelmişti. Buhara Hükümeti ile Sovyetler arasında yine onun aracılığı sayesinde bir barış antlaşması imzalanmıştı. Fakat sonraki zamanlarda işler değişmiş, Türkistan Emiri olma gayretindeki Paşa Sovyetler tarafından kendilerine ihanet etmekle suçlanmıştı.
İlginç şekilde benzer bir suçlama Ankara tarafından da yapılmış ve her iki tarafça da yakalanıp tutuklanması için çalışmalar başlatılmıştı. Fakat o her defasında yakalanmaktan kurtulmayı başarmıştı.[1]
Enver Paşa Kızıl Ordu ile girdiği çatışmada öldürülmüşse de Doğu’da onu sevenler onun öldüğüne inanmak istememişlerdi. Dolayısıyla da dönemin bazı basın unsurlarında Paşa’nın ölmeyip yaşadığına dair haberler çıkabilmişti.
Bu anlamda Hindistan, Karaçi’de çıkan bir haberde (15 Kasım 1922) Paşa'nın ülkedeki Bolşevik egemenliğine karşı Buhara isyanının başına geçmesi sonrasında neler yaptığına dair bilgiler verilmiş ve ölümüne dair gelen haberlerin çelişkili olduğu ifade edilmişti. Ayrıca Paşa öldü denilse de ölümüne dair hiçbir surette resmi/gerçek açıklama yapılmadığı, Rusya'dan gelen bazı raporlarda Paşa’nın savaşta cesurca mücadele ettikten sonra öldüğü belirtilirken Anadolu’dan gelen haberlerde ise Paşa’nın Bolşevik suikastının kurbanı olduğu bilgisine yer verildiğine dikkat çekilmişti.
Bütün bu belirsizlikler nedeniyledir ki Hintli Müslümanlar Paşa’nın ölüm haberlerine hiçbir surette itibar etmemişlerdi. İran'ın Meşhet kentindeki PIONEER muhabiri Hintli Müslümanların Enver Paşanın ölmeyip hâlâ hayatta olduğu kanaatinde olduğuna dair Batı basınına haberler geçmişti.
Yine Bağdat’ta çıkan bir başka gazete de “Enver Paşa Yaşıyor mu?” başlığı ile verdiği haberinde, uzun zaman önce Türkistan'da öldürüldü diye bilinen “eski İttihatçı Harbiye Nazırı ve başkomutan yardımcısı Enver Paşa”nın İran'da emekli hayatı yaşadığını belirtmişti.
Bağdat gazetesinin bu haberini JOURNAL D'ORIENT de, haberin doğruluğuna itibar etmese de, sayfalarına taşıyarak okuyucuları ile paylaşmıştı.[2]
Enver Paşanın öldürülmüş olmasına rağmen hala hayatta olduğuna inanılmış olmasının yahut inanılıyor gibi davranılmış bulunulması onun Mısır, Hindistan ve Afganistan'ın Avrupa güçlerinin işgalinden kurtulmak istemesi ile alakası olduğu kadar Bolşeviklere karşı sürdürülen savaş başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da Buhara yurtseverlerinin Ruslara karşı yeni bir direniş oluşturmak veya en azından uzlaşmayı kolaylaştırmak maksadına matuf olduğu düşünülebilir.
Diğer taraftan “kahraman” sıfatı ile bütünleştirilmiş siyasi ve askeri şahsiyetlerin ölümlerinin hamaset sever ve hissiyat yüklü Doğu toplumlarında kolay kolay kabul edilebilir bir gerçek olmadığını da göz ardı etmemek gerekir. Kahraman sayılan bazı isimler ölse de bugün dahi bazı insanların yüreğide yaşıyor olması söz konusu gereksiz hamaset ve mübalağalı hissiyat ile hemhal olunmasından ileri gelmiştir denilebilir.
[1] The New York Times, August 18, 1922.
[2] TITLE : Central File: Decimal File 867.9111, Internal Affairs Of States, Public Press., Newspapers., Turkey, Clippings And Items., May 26, 1926 - May 11, 1927. SOURCE : Records of the Department of State Relating to Internal Affairs of Turkey, 1910-1929.DETAIL : Turkey; May 26, 1926 - May 11, 1927. 1325pp.