Erdoğan: Kimden neyi kaçırıyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan CHP ve İYİ Parti’nin ekonomiden sorumlu iki ismi Faik Öztrak ve Durmuş Yılmaz’ın IMF heyeti ile görüşmesini değerlendirdi.
Erdoğan konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı;
''Siyasette tutarlı olmak önem arz ediyor. Bir taraftan hükümete, iktidara IMF ile münasebeti geliştirip IMF’den kredi vesaire almayı tavsiye edeceksiniz… Ki bu iktidarı biz IMF'ye 23,5 milyar dolar borçla devraldık ve 2013 mayısında IMF'ye olan borcumuzu sıfırladık. Daha sonra IMF bizden 5 milyar dolar borç talebinde bulundu. Biz de “veririz” deyince bunlar baktılar bu iş ciddiye gidiyor, “vazgeçtik” dediler. Bundan sonra zaten IMF'den borç talebi diye hiçbir zaman bizim düşünce dünyamızdan geçen bir şey söz konusu olmadı. Bu bizim aklımızın ucundan geçmiş değil. Fakat muhalefet “İktidarı nasıl yaralarız? Nasıl Türkiye'deki ekonomiyi farklı bir şekilde gösteririz?” hesabı üzerinden sürekli yalan, iftira atıyor. Tabii bunlar bir kere bunun hastalığı içerisinde olduğu için…''
''IMF'NİN KAPISINI İLK ÇALAN İNÖNÜ'DÜR''
''Biliyorsunuz IMF’nin kapısını ilk çalan İnönü’dür, onların dönemlerinde başladı. Bu zihniyet devam etti ama biz avucumuzda 23,5 milyar dolar borç bulduk. Ondan sonra da süratle dedik ki “Biz bu işin ne yapıp yapıp sıfırlayacağız.” 2013 Mayıs'ında da sıfırladık, kurtulduk. Şimdi IMF’ye herhangi bir borcumuz yok. Biz biliyorsunuz IMF’nin aynı zamanda ortağıyız. Bu da var. Öyle bir durum değil yani çok da fakir fukara değiliz.''
KİMDEN NEYİ KAÇIRIYORSUNUZ?
''Medyanın söylediklerine, yazdıklarına baktığımız zaman gizlilikten bahsediyorlar. Ben niye görüştüler falan diye de bir derdin içerisinde değilim. Görüşmüşler, görüşmemişler o ayrı bir konu. Tamam da kimden neyi kaçırıyorsunuz? Bu noktada kaçmaya gerek yok ki... Bir defa IMF’nin temsilcileri sizi hakikaten muhatap alacaklarsa gelsin sizi makamınızda ziyaret etsin. Niye gidip otellerin odalarında, lobilerde -ki geçmişte lobileri biliriz- oralarda görüşmeler yapıyorsunuz. Tabii bizi üzen budur. Bunlar, bu milletin kimliğine kişiliğine yakışan şeyler değil.''