Erhan Afyoncu'dan Celal Şengör'e okkalı cevap!

Kanuni Sultan Süleyman'a "Salak" diyen Celal Şengör'e tarihçi Erhan Afyoncu'dan yanıt

İstanbul Teknik Üniversitesi'nde görevli Prof. Dr. Celal Şengör’ün, Kanuni Sultan Süleyman'a yönelik ‘Piri Reis’in hayatındaki en büyük talihsizliği, Kanuni Sultan Süleyman gibi bir salağın zamanında doğmuş olmasıdır’ sözleri büyük tepkiye neden oldu.

Şengör'e yanıt veren isimler arasında Sabah yazarı tarihçi Erhan Afyoncu da katıldı.

İşte Afyoncu'nun yazısı;

- Bilmeyenlere Kanunî dersleri: Yenilmez Türk

Kanunî dönemi o kadar ihtişamlıydı ki 17. yüzyıl Osmanlı yazarları Kanunî dönemini dönülmesi gereken “Altın Çağ” olarak göstermişlerdir. Avrupalılar ise Kanuni’yi “Yenilmez Türk” olarak görmüşlerdi.

Kanunî'den itibaren Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa için gerçek bir tehlike oldu. 1522'de Rodos'un fethedilmesi Batı ve Orta Avrupa'daki devletlerin gözlerini Türkler'e çevirmelerine sebep oldu.

Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'daki Fransuva-Şarlken çekişmesinden dolayı yönünü iyice Avrupa'ya dönmesi ve Mohaç Muharebesi ile Macaristan'ı fethi üzerine herkes Türkler'le ilgilenmeye başladı.

Kanunî'nin 1529'daki Birinci Viyana Kuşatması ile tehlikenin nefesini iyice enselerinde hisseden Avrupalılar'ın, Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ilgisi daha da arttı.

TÜRK KORKUSU

16. yüzyılda özellikle İtalya, Almanya ve Avusturya'da Türkler'le ilgili imaj, bitip tükenmek bilmeyen savaşlar ve Osmanlılar'ın durdurulamaz ilerleyişinin verdiği dehşetle oluştu. Türk ilerleyişinin bir türlü durdurulamaması ve savaşlarda ardı ardına başarısız olunması Avrupa'da "Türkler'in yenilmez" olduğu anlayışını doğurdu. Din adamları Türkler'in, işlenilen günahlar sebebiyle Allah tarafından gönderilmiş bir ceza, Tanrı'nın gazabı veya Tanrı'nın laneti olduğunu söylüyorlardı.

Osmanlılar, Tanrı'nın kırbacıydı. Bu yüzden Avrupa'da "Türkler'e karşı savaşmak Tanrı'yla savaşmaktır" diyenler çıkmıştı. Avrupalılar üzerinde öyle bir yılgınlık havası doğmuştu ki, bu dünyanın Türkler'in, ahiretin ise Hristiyanlar'ın olduğu söyleniliyordu. Türk korkusu tam bir kâbusa dönüşmüştü. Osmanlılar'ın ilerlemesi yaklaşan kıyametin habercisiydi.

Avrupalı yazarlar Türk korkusunu yenmek için kitaplar kaleme aldılar.

Aydınlar, Osmanlı İmparatorluğu'nu nasıl yıkmak gerektiğine dair eserler yazdılar.
Avrupalı aydınlar yazdıkları eserlerde Türk korkusunu azaltmak için uğraştılar. Erasmus bu konuda "Osmanlı İmparatorluğu'nun büyüklüğü insanları korkutmamalıdır. Roma ve Büyük İskender'in imparatorlukları da çok büyüktü ve yenilmez oldukları sanılırdı.
Hâlbuki bugün yoklar. Yıkılıp gittiler" demektedir.

Erasmus, bir eserinde karanlık kökenli barbarlar olarak nitelediği Türkler'in, Hristiyanlar arasındaki görüş farklılıkları sebebiyle Avrupa'nın önemli bir bölümünü fethetmiş olduklarını söyledikten sonra, artık esaret altında bulunan din kardeşlerinin kurtarılması gerektiğini belirtir. Erasmus, dini savaşı haklı bulmamakla birlikte, Hristiyanlığın varlığını sürdürebilmesi için Türkler'in yok edilmesi gerektiğini söyler.
Osmanlılar yaydıkları korku yanında bazı Hristiyanlar içinse "ümit" anlamı taşıyorlardı. Vergi yükünden ezilen veya dini anlayışını tam olarak yaşayamayan bazı Hristiyanlar ise krallık ve prenslik idaresi altında olmaktansa Türk idaresinde yaşamayı tercih ediyorlardı.

Türkler Avrupa'da kitapların dışında bale, tiyatro, opera eserlerine, halk şarkılarına, şiirlere, hikâyelere de konu olmuşlardır. Bunun sebeplerinden biri, Osmanlı tehlikesine karşı halkı canlı tutmak ve Hristiyanlığa karşı olan tehdidi bertaraf edebilmek için siyasi bir kalkan yaratmak iken, diğeri Türkler'in gündemden hiç düşmeyen ve merak uyandıran bir konu olmasından dolayıdır.

2 BİN 643 YAYIN

Hristiyan dünyasının sembol yerlerinden ve öncü üslerinden Rodos'un Osmanlı hakimiyetine geçmesi ile ilgili 1522- 1523'te 80 tane kitap ve broşür yayınlandı.

1526-1532 arasında Mohaç Muharebesi, Birinci Viyana Kuşatması ve Kanunî'nin 1532'deki Alman seferi üzerine 259 kitap ve broşür türü yayın yapıldı. Kanunî'nin 1541'deki Budin seferi 134 yayına sebep oldu. 1565'deki başarısız kalan Malta kuşatması ve Kanunî'nin son seferi olan Zigetvar ile ilgili olarak da Avrupa'da 148 kitap ve broşür yayınlandı.
Romanyalı tarihçi Carl Göllner'in araştırmaları neticesinde vardığı sonuç, 16. yüzyılda Türkler'le ilgili Avrupa'da 2 bin 463 kitap, broşür ve el ilânı basıldığıdır.

Bu ilgi sadece belirli ülkelere mahsus değildi, Avrupa'nın hemen hemen her şehrinde Türkler'le ilgili yayın yapılıyordu.

Frankfurt'tan Paris'e, Londra'dan Lyon'a, Roma'dan Prag'a, Venedik'ten Viyana'ya her yerde bu tür kitaplar basılmıştı.

Osmanlılar'la ilgili en çok yayın Ausburg'da yapılmıştı. Bu şehirdeki 29 matbaada basılan kitap ve broşür sayısı 134'tü.

Almanca, Latince, İngilizce, İtalyanca, İspanyolca başta olmak üzere hemen hemen her Avrupa dilinde Osmanlılar üzerine basılmış eserlere rastlanmaktadır. 2 bin 463 yayının bini Almanca, 455'i ise Latince'dir.

KANUNî'DEN NE KALDI?

Kanunî döneminde doğu sınırlarının fazla tehdit almaması ve Avrupa'da gelişen şartlardan dolayı asıl hedef Batı olmuştur. Osmanlılar'ın Avrupa'daki iç mücadeleye karışmaları siyasi dengenin yeniden kurulmasını sağladı. Fransa, Osmanlılar'ın, Habsburglar'a karşı mücadeleye girmesiyle hayat hakkı bulabildi. Osmanlılar'ın, Habsburglar'ın Alman kanadını yıpratmaları sayesinde Protestanlık Almanya'da yayılabildi.

Habsburglar'ın Afrika'yı ele geçirmeleri de, bu bölgelerdeki Türk korsanlarıyla Osmanlılar'ın işbirliği yapması sayesinde önlendi. Bu dönemde Barbaros'un kaptanıderya yapılması ve izlenen sistemli deniz siyaseti sayesinde Osmanlılar, "Akdeniz'de biz de varız" diyerek Habsburglar'ın İspanyol kanadını Kuzey Afrika'dan uzaklaştırdılar.

Kuzey Afrika'nın Hristiyan olma tehlikesi bu bölgelerin (Cezayir, Trablusgarb, daha sonraki tarihlerde Tunus ve Fas) Osmanlılar tarafından fethi veya nüfuz altına alınmasıyla ortadan kalktı.

Akdeniz'de ve Kuzey Afrika'da hakimiyet kuramayan Habsburglar bütün dikkat ve güçlerini Atlantik ötesindeki yeni sömürgelerine kaydırdılar.

Kanunî döneminde mecbur kalınmadıkça veya önemli bir fırsat çıkmadıkça İran üzerine sefere çıkılmadı. Bu dönemde esas hedef Batı ile olan münasebetlerdi.

İlk İran seferine 1533'te çıkıldı. Ancak iki ordu ile çıkılan Irakeyn Seferi Makbul/Maktul İbrahim Paşa'nın hatalarından dolayı istenilen neticeyi vermedi. Daha sonra 1548 ve 1553'te çıkılan iki İran seferi Özbeklere ve bölgedeki diğer Sünni Müslümanlar'a yardım etme ve Osmanlı topraklarına saldıran Safevîler'e cevap verme amacıyla yapılmıştı.
Kanunî döneminde 1555'te imzalanan Amasya Antlaşması iki devlet arasında imzalanan ilk resmi antlaşmadır.

İran seferlerinin en önemli sonucu Irak'ın ve Doğu Anadolu'nun Osmanlılar'ın eline geçmesidir. İran tamamıyla alınamasa da, Irak'ın fethi ile Hint ticaret yollarının kontrolü önemli ölçüde Osmanlılar'ın eline geçti.

TFF'nin başına Mesut Özil mi geçiyor? Prof Dr. Naci Görür'den yeni uyarı: "Endişe verici, ciddi çalışılmalı" Hotmail ve Outlook Giriş Linki 2024 - Yeni Hesap Açma, Oturum Açma
Sonraki Haber