Erşat Salihi: Kerkük'ün önünde çok tehlikeli bir dönem var!

Irak Türkmen Cephesi eski Genel Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi Irak seçimlerinden sonra ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye'ye yaptı. İstanbul'da birçok konferans ve toplantıya katılan Salihi, SuperHaber'e konuştu. Salihi yaptığı açıklamalarda önümüzdeki günler için özellikle Kerkük'e dikkat çekti. Salihi, Peşmerge güçlerinin Türkmen şehirlerine girmeleri halinde gerilimin tırmanacağını belirterek, "İnşallah olmaz, sıcak çatışma kaçınılmaz hale gelebilir." dedi.

MEVLÜT YÜKSEL/ÖZEL RÖPORTAJ

Irak'da son yapılan genel seçimler sonrası, ülkede beraber yaşayan Araplar, Türkler, Kürtler ve diğer etnik kökenli Irak vatandaşları ülkede önümüzdeki günlerde yaşanacak siyasi gelişmelere odaklandı. Özellikle Kerkük'de yaşayan Türkmenler, yeni çıkan ve çıkacak olan yasaların kendilerini nasıl etkileyeceğini merak ediyor.

KERKÜK MİLLETVEKİLİ ERŞAT SALİHİ'NİN İLK YURT DIŞI GEZİSİ TÜRKİYE'YE

Irak Türkmenlerinin önemli ismi, Irak Türkmen Cephesi eski Genel Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi de Irak seçimlerinden sonra ilk yurt dışı ziyaretini Türkiye'ye gerçekleştirdi. İstanbul'da bir çok konferans ve toplantıya katılan Salihi, Zeytinburnu'nda başkanlığını Fehim Işık'ın yaptığı Afganistan Türkmenleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ile Doğu Türkistan Türkmeneli Dayanışma Derneği'ni ziyaret etti. Salihi bu ziyaretleri sonrasında SuperHaber'e önemli açıklamalarda bulundu. Salihi özellikle Kerkük'e dikkat çekti ve Peşmerge güçlerinin Türkmen şehrine girmeleri halinde sıcak çatışmanın kaçınılmaz olacağını söyledi.

SALİHİ: ESARET TÜRKLERİN KİTABINDA YOKTUR!

Erşat Salihi, "Türkmeneli ve Kerkük'den bahseder misiniz?" şeklindeki ilk soruya şu yanıtı verdi;

"Kürre-i arzın her coğrafyasında olan Türk varlığı, bu çatının altında buluşmuş durumda. Bu çatının altında dertleşeceğiz. Bu çatının altında sözleşeceğiz. Güzel bir proje haline getireceğiz. Bugün çok mutluyum. Mutluluğum şundandır. Bu tarihi coğrafyayı görmeyenler bunu öğrenecekler. Bu salon, cihanın kaderini belirleyen coğrafyayı temsil etmektedir. Bu salonda bulunanaların itilafı yoktur. Türk varlığı bizi bir araya toplamıştır. Bu bizim için bir nimettir. Biz sizin misafirperverliğinizden memnunuz. Aynı hasletlerle biriz, diriyiz. Ekmeklerini yedik çaylarını içtik. Maalesef (Esir Türkler) derler bize. Ben esir kelimesini hiçbir zaman kendimize de, bir başka kardaşıma da söylemem. Çünkü esaret Türkün kitabında yoktur. Türk esir olmaz. Türk sadece sıkıntı yaşar. Dizlerini bağlayıp Çanakkale'de savaşan milletin evlatlarıyız. Tüm Türk coğrafyasında dalgalanan bayrakların hepsi, bizim bayraklarımızdır. Bugün bizlere yapılan mezalimlerden bahsetmeyeceğim. Bugün, sabah Türklerin ak sakallılarından Hızır Bey'i ziyaretimizde bize çok güzel şeyler söyledi. Türk olmak çok zor. Türküm diyorsan direneceksin. Türküm diyorsan, hakkın yanında yer alacaksın, batılın karşısında olacaksın. Bunun yanında çok dostu kaybedeceksin."


"PROJESİ OLMAYAN MİLLET BAŞKASININ PROJESİ OLUR!"

"Biz bu coğrafyayı yüzyıllar boyu idare etmişsek bir projemizin olması lazım. Biz projelerimizi terk ettiğimiz zaman, başkaları gelip hakimiyetlerini bizim coğrafyamızda kurarlar. Coğrafyaya sahip olmamız, sömürgecilerin sömürüsüne engel olmaz. Projen olursa sömürgeci devletler senin coğrafyanda olamazlar. Iraklı Türkler, Irak'ın toprak bütünlüğünü savunan bir millettir. Osmanlı İmparatorluğu bölgeden çekilince, kendi kaderimize terk edilmişiz. Kendi kaderimize terk edilmemiz, teslim olmamız anlamına gelmez. Hiçbir zaman teslim olmadık. Kendi dilimizi edebiyatımızı koruduk. Dünya çapında ünlü sanatçılarımız var. Çok şükür. Seksen sene tek başımıza kaldık, hiç kimse yanımızda olmadı. Türk devleti yeni kurulmuş, onu da zor durumda bırakmak istemedik. Çünkü İngilizler oyun üstüne oyun oynayıp bizi kopardılar. Tüm Türkmeneli, Misak-ı Milli sınırları içinde olmamıza rağmen, Lozan Anlaşması ile Türkiye dışında kaldık."

"ÇOK KATLİAMLAR YAŞADIK! ANCAK ŞEHİTLERİMİZİN KANI YERDE KALMADI!"

"Birinci katliamı 1924 yılında yaşadık. Teyyiriler denen, Ermenilere akraba bir grup, Kerkük'de, İngilizlerle Türkleri katlettiler. 1930 ve 1940'lı yıllarda İngilizler, Türk varlığını Alman yanlısı olarak kabul ederek, akla hayale gelmedik baskılarla bizi yok etmeye çalıştı. Bu tarihlerde, binlerce kardeşimiz Irak'ın güneyine sürüldüler. 1956 yılında Kerkük'de Gavurbağı hadisesi yaşanır. En büyük katliamı 1959 senesinde yaşadık. Bu katliamları yapanların yanlarına kalmamıştır. Büyüklerimiz gereğini yapmışlardır. Şehitlerimizin kanları yerde kalmamıştır. Bu kadar katliama rağmen kimse sahip çıkmamıştır bize. Saddam rejimi de, 2003'e kadar zulme devam etmiştir. 1980 yıllarında ben Bağdat'da tutuklu iken, bizden yaşca büyük abilerimiz vardı. Bir abim idam, ailelerimiz de sürgün edildi. 1980'lerde Afganistan hadisesi olunca, radyolardan TRT radyolarını dinlerdik. Fatih Şakir abimiz, "Afganistan'da Türk kardeşlerimiz var. Onları yavaş yavaş Türkiye'ye getiriyorlar." demişti. Yine biz hapiste iken, Kıbrıs'ın istiklalini duymuştuk. Türk Kıbrıs kurtulmuştu. Hapisanede bile bu olaylardan haberdardık. Çünkü Türk'e dair her şey bizi ilgilendiriyordu. Acısı canımızı yakarken, mutluluğu bizi mutlu ediyordu. 1 Mart teskeresi bizi etkiledi. ABD bizim için iyi düşünmedi. Bize ceza vermeye çalıştı. Bizlere az imkanlar verdiler. Irak anayasasında Türkmence resmi dildir. Ancak Türkmenlerin çoğunluk oldukları yerde, Diala, Bakuba, Tuzhurmatu, Musul ve Kerkük bölgelerinde, Telafer ve Erbil gibi vilayetlerde Türkmence resmi dil olarak kabul edilmektedir. Irak anayasasının 125. maddesinde, Türkmenler azınlık olarak kabul ediliyor. Yeni anayasa komisyonundayım ben. İnşallah yeni anayasada Türkmen milletini azınlık olmaktan, asil unsur olarak kabul ettirmeye çalışacağız. Tüm Türk dünyasında sıkıntılar var. Bir taraftan Kırım, bir taraftan Karabağ, bir taraftan Kıbrıs'ın durumu, bir taraftan Suriyeli Türkmen gardaşlarımızın durumu, Doğu Türkistan'da yapılan insanlık dışı olaylar. İnsan hakları bakanlığında olduğum için, bir gün uluslararası bir toplantıda, Çin heyet başkanı insan haklarından bahsedince (Ne insan haklarından bahsediyorsun?) diye sordum ve Doğu Türkistan'da, Uygur Türklerine yaptıkları insanlık dışı işleri tüm hazuruna aktardım. (Sen Çin olarak insan haklarından en son bahsedecek devletsin!) dedim."

"KERKÜK'ÜN ÖNÜNDE ÇOK TEHLİKELİ BİR DÖNEM VARDIR!"

Erşat Salihi, "Önümüzdeki günlerde Kerkük’de neler olabilir? Son seçim sonrası Peşmerge'nin tekrar Kerkük'e gireceği konusunda söylentiler var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?" sorusunu da şöyle yanıtladı;

"İki ay önce Peşmerge ve merkezi hükümet arasında yapılan ittifak, Kerkük ve anlaşmazlıkların olduğu bölgelerde, Peşmerge'nin konuşlandırılması için bir yol buldukları görünmektedir. Bu konuda her kesim sessiz kaldı. Bu konuda sadece biz sesimizi yükselttik. Ancak bizim de sesimiz duyulmadı, duyulmasına engel olundu. Bu konuda Sayın Cihat Yaycı da bu konuyu bu şekilde teyit etmiştir. Sadece tarih 25 Kasım değil. Peşmerge daha erken de girebilir Kerkük'e, olabilir. Birinci planda Kerkük civarına, daha sonra da Kerkük'ün içerisine getirilebilirler. Önümüzdeki günlerde biz Türkmen cephesine, daha çok maddi ve manevi destek beklemekteyiz. Yeni kurulan merkezi hükümetle, ABD, Türkmenler ve Kerkük üstünden pazarlık yapmaktalar. Son üç aydır Irak merkezi hükümeti ile Erbil Peşmerge Bakanlığı, 36'ncı paralelin altına, yani "Kerkük'e, Peşmerge'yi nasıl sokacağız?" diye hesaplar yapmaktalar.

2016'da Peşmerge Kerkük'ten çıkarıldıktan sonra, bugün tekrar Peşmerge'nin Kerkük'e girişinin pazarlığı yapılıyor. Yeni hükümet kurulduğundan dolayı, herkes taviz vermektedir. Yeter ki, başbakan başbakan kalsın. Her şeyi verirler, Kerkük'ü de verirler. 2016'da biz Peşmerge'yi Kerkük'ten çıkardığımızda, farklı bir proje vardı. 2016'da referandum konusu vardı. Biz referandumu iptal ettirdikten sonra, Kürdistan denilen bölgenin bayrağını yasaklattıktan sonra, Kerkük'de merkezi hükümetin askeri gücünü, Kerkük'e getirip Peşmerge'yi Kerkük'den çıkardık. Kuzey Irak yerel yönetimi, merkezi hükümetin şimdiki başbakanından taviz kopararak, kapıdan çıkarılan Peşmerge'yi pencereden sokma planıdır. Biz Kürt liderlerle tüm görüşmelerimizde, onlara söylediğim şudur; Biz Peşmerge'nin 36. paralelin dışına gelmesine izin vermeyiz. Çünkü Irak anayasasına göre Peşmerge'nin adı "Harasul İklim" yani bölge gardiyanları. Onların bölgenin dışına çıkmamaları lazım. İlla ki istenirse, Irak merkezi hükümetinin izni gerekir getirilmeleri için. Şimdi ne yaptılar. (Peşmerge'yi Kuzey Irak'ın yerel yönetiminden alıp, merkezi hükümetin emrine bırakıyoruz!) denildi. Bu bir plandır. Bu bir oyundur. Cihat Yaycı Bey doğru söylüyor. Üç ay içinde bu organizasyonu yapmışlardır. Ben Türkiye'ye gelmeden önce, her iki tarafın askeri güçleri bir araya geldiler. Ortak bir operasyon merkezi kurdular. Bu operasyon merkezinde Peşmerge ile Irak merkezi hükümet askerleri bir araya geldiler. Bölgeler tespit edildi. Şimdi ise tespit edilen bölgelere asker dağıtımı başlayacak. İnsanlarımız bu durumun farkında değiller. Peşmerge merkezi hükümetle bu konuda anlaşmasını yapmıştır. Bu konuda bizden başka ciddi tavır koyan kimse de olmamıştır. Bizim bu tavrımızıda diğer gruplar propaganda olarak nitelendirdiler. Gerçekte bu çok tehlikeli bir oyundur. Kerkük'ün önünde tehlikeli bir dönem vardır."


"PEŞMERGE KERKÜK'E GİRERSE SICAK ÇATIŞMA OLMASI KAÇINILMAZ OLUR!"

Kerkük Milletvekili Salihi, "Şu an böyle bir pazarlık olduğunu ifade ediyorsunuz? Bu pazarlık sonucu Peşmerge Kerkük'e girerse,sıcak bir çatışma ihtimali var mı?" sorusu karşısında, "Özellikle siyasi grupların, Erbil ve Bağdat görüşmelerinde, Kerkük'ün idari geleceği ile askeri güçlerin, bölgede konuşlandırmak için, bu tür görüşmelerle, planları var maalesef... Şayet Peşmerge Kerkük-Altınköprü gibi yerleşim yerlerine girerse, inşallah olmaz. Ancak sıcak çatışma kaçınılmaz hale gelebilir. Bu çatışma, bölge için ve bölgede yaşayan Türk varlığı için ne yazık ki iyi olmaz. Bu kadar sessiz kalınması doğru olmaz. Bu kadar sessiz kalınırsa, her şeyi kabul etmiş oluruz. Şayet Türkmenler, Araplar ve hatta Kerkük'ün asıl yerli Kürtleri bile Peşmerge'nin Kerkük'e girmesine karşı olurlarsa, çatışma olmama ihtimali var." ifadelerini kullandı.

Salihi açıklamalarının devamında şunlar kaydetti;

"Şunu da unutmayalım, burada ABD de var, İran yanlısı silahlı güçler de var. Türkmenlerin de meşru müdafaa için, küçük çaplı silahlı gücü bulunmaktadır. Şayet anlaşma, uzlaşma olmazsa, Allah korusun, her an her şey olabilir. Türkiye'nin güvenliği Irak'ın topraklarından ve Suriye'nin topraklarından başlar. Bazılarının eleştirileri gibi, Türkiye'yi batağa çekmek gibi bir söylem kabul edilemez. Biz Türkiye'yi vuran, askerimizi şehit eden Kandil'in, PKK'nın yok edilmesini istiyoruz. PKK Irak'tan geçip vuruyor. Suriye'den geçip vuruyor. Biz bunların bataklığın yok edilmesini istiyoruz."

"ALTINKÖPRÜ MERKEZİ HÜKÜMETE BAĞLIDIR!"

Erşat Salihi'nin, SuperHaber'in sorularına verdiği diğer yanıtlar ise şöyle;

-Altınköprü'nün durumu nedir ve sizce planlamanın içerisinde Altınköprü'nün statüsü ne olacaktır?

Altınköprü en kritik yerlerden birisidir. Zaten birinci dağılım olursa, Altınköprü, Dibis ve Mahmura yakın bölgelere Peşmerge yerleştirilecektir. Çünkü, Erbil ile Kerkük arasında, bu hat bir sınırdır. Böyle bir çalışma olsa da, şu anda Altınköprü merkezi hükümetle, Kerkük'e bağlı bir yerleşim yeridir.

"KÜLTÜR FAALİYETLERİNE ÇOK CİDDİ BİR BASKI VAR!"

-Özellikle Erbil’de yaşayan Türkmenlerin kültür hayatı ile ilgili yapılan çalışmalar yeterli midir? Erbil'de bir Türkmen TV ve radyosunun açılması söz konusu mu?"

Erbil ve Kifri'de bulunan Türkmenlere yeterince destek verilmemiştir. Bu kültür faliyetlerine malesef bölgede çok ciddi bir baskı vardır. Eğitim müdürlüğü Türkmenler tarafından yürütülmüyor. Eğitim Bakanlığı tarafından bir esnek hürriyet verilmemiştir. Türkmen eğitimini daha aktifleştirmek için şartlar oluşturulmuyor. Ne yazık ki Kürt yerel yönetim tarafından idare edilmektedir. Kültürel faliyetler bakımından, hem merkezi hükümetten, hem de bölgesel Erbil hükümetinden daha fazla destek beklentilerimiz vardı. Ne yazık ki bunlar yerine getirilmedi.

"ABD VE İRAN OVAKÖY SINIR KAPISININ AÇILMASINI ERTELETTİ!"

-Kerkük'de yapılan havaalanı ile Ovaköy sınır kapısı neden açılmıyor?

Kerkük havaalanı tamamlanmıştır. Daha önceleri Kerkük ile Bağdat arasında uçuşlar yapılırdı. Dış hatların açılmasında, bir vize konusu var. Bunun için, merkezi hükümet ile bölgesel hükümet arasındaki yazışmaların bitmesi gerekmektedir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti, Iraklılar için yeterli vize vermesine karşın, Irak hükümeti, bölgesel yönetim isteği doğrultusunda vize kısıtlaması yapmakta ve Kerkük havaalanının uluslararası uçuşlara açılmasını engellemektedir. Bu sayede Kerkük'e gidecek bir Türk vatandaşı, ya bölgesel hükümetten vize almak zorunda ya da Bağdat'tan. Ovaköy meselesine gelince, Irak'ta yeni bir proje vardı. Bu proje körfez ülkelerini Avrupa'ya bağlayan yol projesiydi. Ovaköy sınır kapısından, körfez ülkelerinin bağlanması için Cezire bölgesinin yani Musul'dan Basra'ya kadar bir hat var. Bu hattın üstünden demir yolu projesi vardı. Denizden gelen ne varsa, ticaret yolları üstünden, Basra'dan Ovaköy'e, Türkiye üzerinden de Avrupa'ya gidecekti. Son aşamada, ABD ile İran bu sınır kapısının açılmasını istemediler. Çok defa bu sınır kapısı açılma aşamasına geldi. Türk tarafı her tür hazırlığı yapmasına karşın, Bağdat hükümeti, ABD ve İran, bu kapının açılmasını ertelettiler.

"TÜRKLERE 80 SENEDEN BERİ UYGULANAN ASİMİLASYON VAR!"

-Irak'daki son seçimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu defaki seçim yasasında dar bölge seçim sistemi kullanıldı. Nüfus oranına gelince, tabii ki, beş milyondan fazla Türkmen var. Bir Türkmen nasıl desin, ben Türkmenim diye? Güvenliği olamayan bir yerde. Eğer devletin içerisinde, ataması olmuyorsa, ekonomisini doğru bir şekilde yürütemiyorsa, seksen senedir Türkmenlere uygulanan bir asimilasyon politikası var. "Siz Türk değilsiniz, Arapsınız. Siz Türk değilsiniz siz Kürtsünüz"... Bunlar da zaman içerisinde, bir kısım Türk aşiretler, ya Araplaştılar ya da Kürtleştiler. Bir de Saddam döneminde mülkiyet konusu çok ciddi bir problemdi. Kendi mülkünü, babadan dededen kalan mülkünü, bin yıllık arazinin üstünde ev bile yapamıyorduk. Tek sebep Türk olmaktı. İki şekilde yapabilirdin. Ya bir Arabın adına arsanı verecektin, ya da nüfus müdürlüğünde kimliğini değiştirecektin. (Ben aslında Türk değilmişim, ben aslında Arapmışım ya da Kürtmüşüm!) diye imza atacaksın. O şekilde kendi ata toprağında ev yapabilirdin. Büyük araba bile alamazdı Türkler. Bu kadar ciddi asimilasyona rağmen Irak Türkleri yine de kendi benliklerini korumayı başardılar. Irak'ta 40 milyon civarında insan yaşamakta. Bunların çoğunluğu Şii Araplardan oluşmakta. Sünni Arap var. Kuzey Irak'ta Kürtler ve Türkmenler var. 1996 anayasası ile Kuzey Irak'ta bölgesel parlamento kuruldu.Bu bölgede yaşayan Türkmenlere kota olarak seçime girmelerine izin verildi. Bu seçimlerle her zaman bir bölgesel bakanımız olur. Bu dönem insan haklarından sorumlu bakan, bizim Türkmen Cepesinden arkadaşımız olan Aydın Maruf Bey'dir. Irak genelinde 329 milletvekili vardır. Türkmen coğrafyası büyük bir coğrafyadır. Türkmenler de bu coğrafyada, çok dağınık durumdadır. Kerkük, Telafer, Musul, Tuzhurmatu ve Diala bölgesi. Türkmenlerin Suriye'de de, aynı şekilde dağınık bir şekilde yerleşimleri vardır. Nüfusumuzda git gide azalıyor. Onun için çocuk sayısını artırmamız gerekmektedir. Siyasi partilerimiz var. En büyüğü Türkmen cephesi var. Bu dönem yedi milletvekilimiz var."

İstanbul, Ankara'da listede! TOKİ'den 47 ilde konut ve arsa fırsatı Eski kimlik kullananlar dikkat! Artık işlem yapılmayacak Kısmetse Olur yarışmacısı Yaren Dağ tesettüre girdi!
Sonraki Haber